Hülya Yakut Üstündağ
Çocuklar Tatilde
Okullar tatile girdi.
Aileler, yaz boyunca çocuklarının nasıl vakit geçireceklerine dair sorular eşliğinde, bir takım arayışa girdi bile.
Yeni nesil artık televizyonda çizgi film izlemekle yetinmiyor.
Tablet, telefonlar ellerinde, kendi istediklerini seyretme peşinde.
Maalesef, kimi çocukları görüyorum. Hattâ kimisi iki-üç yaşında. Saatlerce telefonla oynuyor. Ağlamadıkları, meşgul etmedikleri için annelerin işine geliyor belki ama, nasıl da sakıncalı oysa.
Dış dünyayla bağı kesik, a-sosyal, hırçın, ilgisiz, hayal kuramayan, amaçsız, zararlı film ve oyunların tehlikesiyle karşı karşıya bırakılan çocuklarımızı cidden zor yarınlara hazırladığımızın farkında mıyız acaba?
Duyarlı ve bu konularda temkinli olan aileleri kutlamak gerek.
Spor gibi veya çocuģun yeteneğine uygun diğer etkinliklere dahil etmek çözüm olabilir.
Fakat, geleceğin, inançlı, milli ve manevi değerleri olan, kendini ifade edebilen, fikir sunan bireyleri için, büyüklerin kolaya kaçmaması da gerekli.
Manevi değerler eğitimi veren çok güzel imkânlar, gruplar, hizmet noktaları ve kurumlar var. Bunlardan istifade edilebilir.
Kur'an öğrenme yaşını geçirmemek adına tatil zamanları bulunmaz fırsatlardır.
Küçük oğlum, bu manâda bizi biraz zorlamıştı.
Abisi ve ablasında yaşamadıklarımızı yaşarken, zaman zaman panik ve umutsuzluğa kapılsak da, hiç vazgeçmemiştik.
O'nun fıtratına uygun çözümler geliştirmenin yanı sıra, diğerlerine göre daha müsamahakâr davrandık.
Bize hep şöyle diyerek itiraz ederdi: "Boşuna ısrar ediyorsunuz. Öğrenmemi ve uygulamamı istediğiniz şeyleri kullanmayacağım. Sırf siz istiyorsunuz ve üzülmeyin diye öğreniyorum."
Ergenlik denilen o dönem her çocukta farklı tezahür ettiğinden, bir şekilde nabza göre şerbet hesabı, hiç vazgeçmedik.
Şimdi evli barklı kocaman biri oldu.
Eşi Amerikalı bir Hristiyan idi.
Ailemize dahil olan gelinimiz, zaman içinde İslam’a ilgi duymaya başladı ve doğal olarak ilk evvela merak ettiklerini eşine sormaya, ondan öğrenmeye başladı.
Ve bugün oğlumun defaatle söylediği şu sözlerden sonra, "iyi ki hiç vazgeçmemişiz" diyoruz.
"Anne! Baba!...Allah sizden razı olsun. Ne iyi yaptınız da, ben ilgi duymadığım ve istemediğim halde, bana öğretmekten, anlatmaktan, rol model olmaktan hiç vazgeçmediniz. Yoksa eşimin karşısında, dinini, kitabını bilmeyen, iman hakikatlerini anlatamayan müslüman durumuna düşmenin mahcubiyetini yaşayacaktım" diyor.
Bu işler elbette nasip işi.
Ama çocuğumuza dinini, diyanetini, Muhamnedi ahlakı öğretmek annelerin, babaların, büyüklerin boynunun borcu.
Kim bilir?
Belki de, en ümitsiz olduğunuz evladınız, öyle bir noktaya gelir de, birinin İslam ile şereflenmesine vesile olur.
Ciğerparelerimize iman dersi ve telkini vermenin, onlara vakit ayırmanın, kaliteli vakit ayırmanın tam zamanı.
Bedenlerini marka ve kaliteyle giydirirken, ruhlarını, Kur'an zenginliğiyle ihya etmenin, hissiyatlarına Nebevi ahlakla zerafet katmanın, fıtratlarını iman nuruyla beslemenin zamanı.
Geç olmadan...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.