Elif Akçan
Seyreden Bakışlar
Sancılı bir zamanın kucağında geçiyor ömrümüz.
Yüzünde, yorgun yılların vermiş olduğu hüzün çizgileri oluşmuş.
Kalbi dur durak bilmeden hızla çarpıyor.
Biraz sonra yuvasından çıkacakmış gibi.
Bu, bir korku hali değil.
Bu bir haykırış.
İnsan olanlara veyahut kendine insanım diyenlere bir sesleniş.
Oysa bilmiyordu ki insanlığın kalbine gaflet uykusu sinmiş.
Öyle bir gaflet ki ruhlarını dahi esir etmiş.
Gören gözlerini görmez,
Duyan kulaklarını duymaz eylemiş.
Kendilerine örmüş oldukları örümcek ağlarında bu gaflet tüm bedenlerini sarmış.
Bir çıkarsa başını o mağaradan,
Bir süpürse vicdanının üstündeki gaflet kirlerini ,
Belki tutunacak Allah’ın sarkıtmış olduğu ipe.
Belki atacak üzerinden tüm azalarını halsizleştiren o tembelliği.
Ama yok, rahatı bozulacak ya insanoğlunun,
Hor görülecek ya belki de savunduğu ideolojileri tarafından,
Kime ne olursa olsun zihniyetini takmış ya boynuna.
Ona dokunmayan yılan bin yaşasın. Yerinden kalkamaz o yüzden .
Bir hava almaktan bile aciz benliğini hapsetmiş cam parçaları hükmündeki işlerine.
Dışarıdaki yangın yakmıyor yüreğini, ki yürek demeye bin şahit lazımdır.
İşte bu hâl ancak korkakların takındığı bir tavırdır.
Kardeşi paramparça olurken
Yangınlar her yeri sarmışken
Bir damla su alıp da söndürmeye gitmez bu köhne fikirli insanlar.
Ancak ve ancak kendi alanlarına müdahale edilince çıkar sesleri.
Dedim ya sancılı bir zamanın kucağındayız ve gün gelir silkelenir zaman.
Gün gelir kalmaz yerde ne bir an ne de bir han.
Yarılır gök kubbe anbean,
Ve saçılır yıldızlar duraksamadan.
O zaman seni kurtaramayacak o çetin hesabına yan.
Konuşmaların ve yaşayışın pek yavan. Gösterir sana, bu zincirlerini kırıp sesiyle kulakları sağır eden zaman Hani nerede seni kurtaracak davan!
Evet, zaman gösterdi ki cennet ucuz değil, cehenneme dahil lüzumsuz değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.