Şarkıcı Gülşen’in imam hatiplilere iftira atması özgürlük mü?

Bu ülkede kimi insanlar vardır ki, yaptıkları sanatla değil, sansasyonel çıkışlarıyla ve davranışlarıyla gündemde kalmaya çalışıyor. Bu tip insanlardan birisi de ismi Gülşen olan bir şarkıcı. Bir insan şarkıcı da olur, ressam da olur, sanatçı da olur. Bu kimseyi ilgilendirmez.

Ama adı geçen sözüm ona “sanatçı”, sesinden çok müstehcen giyimiyle gündemden düşmüyor. Sanat camiası bile Gülşen’in sanatıyla değil, giydiği çok açık kıyafetlerle gündeme gelmesini şiddetle eleştiriyor. Çünkü şarkıcıları sadece yetişkinler değil, ister istemez gençler ve çocuklar da izliyor. Bir şekilde cep telefonları vasıtasıyla insanların karşılarına çıkıyor. Müslüman bir ülkede böyle milletin manevî değerlerini ayaklar altına alan davranışları tasvip etmek mümkün değil.

Aynı şarkıcı bir sahnede şarkı söylerken, LGBT bayrağı açıyor. Bu defa da eşcinselliği meşrulaştırmaya çalışan bir tavır sergiliyor. Bunlar toplumun temel dinamiklerini hiçe saymak, onlarla alay etmek, bu değerleri değersizleştirmekten başka bir şey değildir.

Aynı şarkıcı yine sahnede. Bu defa da imam hatiplilere iftira atıp hakaret ediyor. Bu ülkede imam hatip liseleri devletin açtığı resmi okullardır. Veliler bu okullara çocuklarını islam dininin değerlerini biraz daha iyi öğrenmeleri için gönderiyor. Allah’a imanı kuvvetli olan, gönlü peygamber sevgisiyle dolu, Kur’an’ın mesajlarını doğru anlayabilen gençlerin yetiştiği bu müesseselerden kime ne zarar gelmiş ki, böyle hakaretlere maruz kalıyor.

Bu şarkıcının imam hatip lisesinde okuyan öğrencileri doğrudan doğruya muhatap alıp onlara iftira atıp hakaret etmesi kamu düzenini bozmaya yönelik kasıtlı bir davranış. Bu yüzden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, şarkıcı hakkında ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik' suçundan resmen soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Başsavcılıktan yapılan açıklamada şu ifadeler kullanılıyor:

“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’mız tarafından Gülşen isimli şarkıcının sahnede imam hatip liselilere yönelik sarf ettiği sözlerinden dolayı TCK 216. madde kapsamında resen soruşturma başlatılmış olup kolluk görevlilerine, mevcutlu olarak Cumhuriyet Başsavcılığı’mızda hazır edilmesi talimatı verilmiştir.”

Bir insanın hangi meslekte olduğu bizi ilgilendirmez. Hangi mesleği icra ederse etsin, aklı başında bir insan toplumu toplum yapan değerlere saldırma hakkına sahip değil. İmam hatip liselilere iftira ve hakaret doğrudan doğruya dine yapılan bir iftira ve hakarettir. Çünkü imam hatip dendiği zaman din akla geliyor ve fen ilimlerinin yanında ağırlıklı olarak dini eğitimin de verildiği resmi kurumlar anlaşılıyor.

Bir kişinin imam hatip liseleri beğenmeme hakkı olabilir. İnsanlar çocuklarını o okullara göndermeme hakkına sahiptir zaten. Normal eleştiri, beğenmeme, çocuğunu okula göndermeme “özgürlük” kapsamında değerlendirilebilir.

Ama manevî değerleri yerleştirmeye çalışan bir okulun mensuplarına hakaret etmek, onlara iftira atmak, ağza alınmayacak laflar etmek özgürlük kapsamında değerlendirilemez. Bu yazının yazıldığı saatlerde şarkıcı Gülşen gözaltına alınmış ve şu açıklamayı yapmıştı: ”İnandığım özgürlüğü savunurken, eleştirdiğim radikal uca kendimin savrulduğunu görüyorum. Videodaki söylemimden rahatsızlık duyan ve incinen herkesten özür diliyorum."

Eğer savcılığa gitmeseydi acaba bir özürde beyanında bulunacak mıydı? Ve bu özür, onun milyonlarca insanı ve onların velilerini rencide etmesini ortadan kaldırır mı?

Burası yaklaşık bin yıldır Müslüman bir ülke. Müslüman ecdadımızın kanlarıyla sulanan bu topraklarda nereye bassak, Mehmet Akif merhumun ifadesiyle neredeyse “binlerce kefensiz yatan” şehit var. Ve bu vatan toprağının neresini sıksak adeta her karesinden “şüheda fışkıracak” gibidir. Böyle manevî temelleri olan bu ülkede özgürlük adı altında dini değerlere, dini değerleri yerleştirmeye çalışan devletin resmî okullarında okuyan öğrencilere iftira atmak, onları itham etmek özgürlük değil, düpedüz özgürlüğün suistimal edilmesidir.

Bediüzzaman Said Nursî Münazarat isimli eserinde hürriyeti, yani özgürlüğü çok veciz bir şekilde tarif etmektedir. Ona göre “Hürriyet odur ki; ne nefsine, ne gayriye zararı dokunmasın. Yani tam ve mükemmel hürriyet, kişinin firavunlaşmaması ve başkasının hürriyeti ile alay etmemesidir.”

Yine Said Nursî “Hürriyet, âdâb-ı şeriatla müteeddibe (edeplenmiş) ve mütezeyyine (süslenmiş) olmak lâzımdır. Yoksa sefahat (haram eğlenceler) ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir; belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır, nefs-i emmareye esir olmaktır” demektedir.

Buna göre insanın yaptığı davranışlar, söylediği sözler kendisine de başkasına da zarar vermemelidir. Ahlaksızlıkta, açık saçıklıkta sınır tanımamak, dinimizin yasakladığı ahlaksız ilişkilerin reklamını yapmak, dine ve din eğitimi veren kurumlarda okuyan öğrencilere iftira atmak, özgürlük değildir. Şeytanın esareti altına girmek ve onun oyuncağı haline gelmektir.

Dileriz ki, bu ülkede yaşayan ve popüler olan insanlar, kendilerini dokunulmaz bir ilah gibi görüp de bir daha böyle milletin manevî değerlerini yerleştirmeye çalışan kurumlarda eğitim gören insanlara kara çalmaya çalışmazlar.

Muhabbetle kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.