Strese iyi gelen meyve hangisi?

Asrımızın, günümüz insanının en başta gelen meselesi stres.

Muhterem Hayati İnanç hocaya bu kelimeyi hiç kullandıramadılar. Onun yerine bizim dilimizde on beşe yakın kelime olduğunu söylemişti.

Yazımızın konusu değil ama Osmanlıca kelimelere günümüzde can veren, hatırlatan Hayati İnanç beyi bilvesile buradan tebrik ederim.” “Can veren Pervaneler” serisi kitaplarından birini aldım okudum. Geçmişimize kadîm inanç ve değerlerimize bağlayan dilin önemini sözle değil fiilen ispatlamaktadır.

Aruz vezni şiirleriyle özlü hayat dersleri geniş kitlelerde hüsn-ü kabul görmektedir..

Günlük ıstılahta veya başka deyimle günlük terminolojide genel olarak kullandığı “stres” e iyi gelen meyve meselesine gelelim.

Mesleğimiz psikolog ve hekimlik değilse de eğitimci olarak ucundan kenarından da olsa formasyon gereği eğitim psikolojisi dersi almışlığımız var.

Ancak uzmanlık iddiamız yok.

Konumuz da mütehassıs uzmanlık gerektiren akademik bir konu değil. Umumun ortak derdi olan stres meselesine farklı bir açıdan bakmaya dikkat çekmek istedik

Meşhur ve merhum Prof.Dr.Psikolog Doğan Cüceloğlu’nu bilirsiniz.

Bilmeyen tanımayan yoktur, tahmin ediyorum. Silifke yörüklerinden bir Anadolu insanı… Batıyı da iyi biliyor. Yirmi yıldan fazla Amerika’da kalmış akademisyen olarak görev yapmış. Sonra ülkesine dönüp bir çok kitaplar yazdı, konferanslar verdi. Bir kısım kitaplarını okuduk, istifade ettim.

Doğan hocanın stres tarifi çok basit. Şöyle tarif etmişti. “İnsanın iç dünyası ile dış dünyası arasındaki mesafedir. Bu mesafe ne kadar fazla ise stres derecesi de o nispette yüksektir. Mesafe yoksa stres yok demektir.”. demişti.

Hani derler ya; “içi dışı bir insan” Yani içi ile dışı arasında mesafe yok, stres de yok demektir.

Yüzünde yapmacık gülücükler dağıtan fakat içinde fırtınalar kopan insanlar. stresi en şiddetli yaşayanlardır.

İnsan eşref-i mahlûkat ruh ve bedenle beraber donanımında çok unsurlar var. Lâtifeler, duygular, kabiliyet ve istidatlar potansiyeline sahip.

İnsanın mahiyetinde bulunan her unsur, maddi olsun manevi olsun birbirine tesiri muhakkaktır. Bundan dolayıdır ki, maddi hayat manevi hayata; manevi hayat da maddi hayatı etkilemektedir. Strese yüklenen anlam da bundandır. Stres maddi ve manevi hayatın birlikte problem yaşaması olaydır. Maddi hastalıkların çoğu stres kaynaklı olduğunu uzman hekimler ısrarla tekraren söylüyor.

Gelelim strese iyi gelen meyve meselesine.

Meyve kavramı, mecaz, metafor, temsil olarak dikkat çekmek için kullanıldı.

Bediüzzaman Said Nursi’nin bir eseri olan“Meyve Risalesi” Risale-i Nur Külliyatında Asay-ı Musa eseri içinde yer alan Dördüncü Mesele en tesirli stres ilacıdır.Yanlış okumadınız. Stres için çok etkili psikoterapi teknikleri ve dersidir..

Bu bahsi geçen eserde 1946 Yılında talebeleri tarafından sorulan bir suale verilen cevaptır. ikinci dünya savaşı sonrası bir günde talebeleri Üstad Bediüzzaman Said Nursi’ye soruyorlar.

Dünya harbinden daha büyük bir hadise mi var ki, hiç merak etmiyorsun, hiç sormadınız”… derler.

Sual ve cevap uzun burada bir paragraf bir kesiti aldık. Merak edenler Meyve Risalesinin Dördüncü Meselesi bahsini baştan sona okumasını tavsiye ederiz.

Bediüzzaman cevabında;

“Evet dünya harbinden daha büyük bir dava her insanın başına açılmış. O da imanla kabre girip girememek davasıdır. Süper güçlerin sermayesi gücünü bu dava için sarf etse yeridir” mealinde cevap veriyor.

Burada strese dair dikkat çekmek istediğim husus şudur:

İnsan hayatta derdi, halletmek mecburiyetinde olduğu meseleleri önem ve öncelikleri doğru sıraya koyamadığı aman strese düçar olur.

Hayatta neyin en mühim neyin sonuncu derecede bir meseledir sırasını karıştırırsa bunalıma girmesi kaçınılmaz olur.

Hayatta önem ve öncelikleri sırasını doğru belirlemeye. Eskiler “ehem mühim meselesi”ni bilmek derler.

Meyve Risalesinin Dördünce Meselesinden aldığımız şu paragraf önem ve öncelikleri nasıl doğru sıraya koyacağımızın formülüdür:

“Ömür sermayesi pek azdır. Lüzumlu işler pek çoktur. Birbiri içinde mütedâhil daireler gibi, her insanın

  1. Kalb ve mide dairesinden ve
  2. Cesed ve hane dairesinden,
  3. Mahalle ve şehir dairesinden ve
  4. Vatan ve memleket dairesinden ve
  5. Küre-i arz ve nev'-i beşer dairesinden tut
  6. Tâ zîhayat ve
  7. Dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var.

Her bir dairede her bir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede, en büyük ve ehemmiyetli ve daimî vazife var. Ve en büyük dairede en küçük ve muvakkat, arasıra vazife bulunabilir. Bu kıyas ile -küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasib- (ters orantılı) vazifeler bulunabilir.” (Meyve Risalesi Dördüncü Mes'ele)

En küçük daire kalp ve mide dairesi. Ruh ve bedene ait vazifeler. Kalbin vazifesi iman. Kesintisiz vazife var. Keza bedenin vazifesi hayatın devamı için lazım olan ihtiyaçların karşılanması hususu da kesintisiz daimi vazifedir.

Geniş dairede dış dünyanın gündemi en son sırada yer alıyor. Kuzey kutbunda buzullar eriyormuş.

Bir dünyalı olarak ilgimizi çekebilir. Ancak her daim kesintisiz düşünce dünyamızı meşgul etmez. Etmemeli de.

Eğer iman hayata hayat ve ruh olursa dünyanın fani oluşunu da idrak etmişiz demektir.

Dünyaya gereği kadar önem veririz. Hayatımızı kendimize zehir etmeyiz

“Aklı başında olan insan ne dünya umurundan kazandığına mesrur olur ne de kaybettiğine mahzun olmaz. (Mesnevi Nuriye)

Aklı başında olan insan hayatın mânâsını, yaratılış gayesini bilir. Üzülmeye değer şeylerle değmeyen şeyleri tefrik edebilir. Bu ayrımı doğru yapan stres meselesini halletmiş demektir.

Netice, strese iyi gelen meyve: Meyve Risalesi, özellikle Dördüncü Meselesidir.

Daha başka çok yer var da. Şimdilik bu kadar kâfi.

Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.