Ceylan Güriçin

Ceylan Güriçin

Şu Dünyanın Peşinden Koşan Kimin Kalbi?

Kalp, can evimize konulmuş, her şeyi etkileyen ve de her şeyden de etkilenebilen sırlı bir iklim.

Bazen kalbin manayla olan bağını gözümde bir canlandırayım diyorum. Sanki göğüs kafesimden semaya doğru genişleyen bir ışık hüzmesi canlanıyor. Bendeki nokta misal koordinat bütün alemi içine alabilecek kadar genişliyor. Fakat insan bu; kainat ile alakalıyız ya. Bazen de yakıtı bitip enerjisi tükenen yıldızlar gibi de sönebiliyor. -hafizanallah-

Aslında her insan doğunca o koordinat bir yıldız gibi parlıyor. Fakat kimisi zamanla o ışığı besleyip Güneş haline getiriyor, kimisi de Uranüs gibi buz kestiriyor. Velhasıl, kainatta her şey enerji üzerine bina edilmiş. Eğer enerjini üretebiliyorsan hem kendine hem de başkalarına fayda sağlıyorsun, üretemiyorsan kendi kabuğuna hapsoluyorsun. Kalp de insanın mana boyutunun enerji koordinatı işte. Eğer burada iman yakıtıyla her dem bir ateş yanıyorsa kişi kendini de ısıtır alemi de.

“Allah bir kişinin göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır…” (Ahzap,4)

Kalb, öyle bir yerdir ki; duygu merkezi olarak bilinir fakat aynı zamanda akletme merkezidir. Nitekim, bilimin keşfettiği “Süveyda” denilen o kara nokta bedeni yönetenin kalb olduğunu ortaya koyuyor bir bakıma.

Peki, bir göğüste iki kalp yaratmadı, ibaresinin atıfta bulunduğu şeye gelelim. Aşikardır ki, kastedilen cismani olarak iki kalp değildir. Peki neden üç, beş ya da başka bir rakam değil de iki kalp deniyor? Çünkü sadece bir kalp sahibi kalbini Allah yolunda koşturur. Allah yolunda koşturulmayan her kalp ikinci kısımdadır.

İnsanın karakteri, kişiliği bir tanedir, çift kişilikli olmaz ve de olmamalı. Yoksa sorarlar, Kalbim Allah’ın yolunda diyorsun da şu dünyanın peşinden koşan kimin kalbi, diye.

Kimsenin iki dini olmaz. İnsan ya hak yoldadır, ya da gayyada. Münafığın dini yok diyemeyiz, çünkü onun da bir dini vardır; inkârcıdır hem de en aşağı mertebede.

Mü’mine düşen ise sürekli kalp ibresini kontrol etmektir. Hz. Ömer’in (ra) kendisini ‘ben münafık mıyım’ diye sorgulaması, Ebu Hanzala’nın (ra) ‘ben münafık oldum’ diyerek Allah Resulü’ne (s.a.v) koşturması bize halimizi sürekli kontrol etmemiz gerektiğini gösteriyor zira.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) sık sık ettiği ''Yâ mukallibe’l-kulûb! Sebbit kalbî alâ dînik: Ey kalpleri halden hale çeviren Allah’ım! Benim kalbimi dininden ayırma!” duasının özellikle dilimize pelesenk olması gerek, şu dehrin kaybettiren helezonlarında.

Peki kalp balansımızı yaparken hangi dinamiklerden beslenmeliyiz? Zahiri kalbi besleyen koroner atardamarlar gibi batıni kalbi besleyen dinamikler ne acaba?

Dilerseniz bunu da bir alt başlık olarak işleyelim:

Kalbi Besleyen Temel Dinamikler
Tabiki evvelen, iman-ı billah.

Sahibini bilmeyen her şey gibi, kalp de eğer Sahibi’ni (cc) bilmezse boğulur ve yokluğa gömülür. İman öyle bir dinamik ki; diğer dinamikler de onun içine dercedilmiştir. İman varsa kalbin keşif kolları açılır ve bu surette menzili selamet yurdu olan yolculuk başlar.

İkinci dinamik, “marifetullah”.

Sahibinin meziyetlerini ve hüsnünü ne kadar biliyorsan o kadar sever, o nispette de sevilirsin. Bu şekilde dünyada da büyük bir lezzete erer, yalnızlık koridorlarında kaybolmazsın. Marifetullahı dünyevi Cennet olarak nitelendirenler de vardır.

Üçüncü dinamik, muhabbetullah.

Marifetin tabi sonucudur. Çünkü bildiğine alaka duyarsın. Zaten bundan sonraki dinamiğe de burdan kapı aralanıyor. Muhabbetin arttıkça, bundan mutluluk duyar ve ruhi olarak zevk almaya başlarsın.

İşte burdan sonrası dördüncü dinamik, “zevk-i ruhani”. İnsanı usandırmayan lezzetler. Kanmak yoktur, sınırı yok.

İşte bu dinamiklerle kalbini soluklandıranlar imtihanların en azılılarını bile alt ederler. -biiznillah-

Öte yandan, illa ki yollar bazen çatallaşacaktır. Bu dünyada imtihanını veremeyen bir kalp ahiretin dehşetli tablolarını göğüsleyemez çünkü. Bu dünyada kalbi boğan sevgiler, yokluklar, üzüntüler, mü’minin kalp ağacına meyveler konduruyor. Zahiren görünmeyen bu meyveli ağaç ahirette göz kamaştıracak inşaallah.

Tarihte Reci’ Vak’ası olarak bilinen elim bir olay vardır. Öğretmen olduğumdan mıdır bilmem, bu olay beni en çok etkileyenlerden bir tanesi.

Bir heyet Medine’ye gelerek Peygamber Efendimiz’den (s.a.v) kendilerine Kur’an’ı öğretecek öğretmenler ister. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) içlerinde Hz. Hubeyb’in bulunduğu yaklaşık 10 kişilik bir irşad heyeti vazifelendirir.

Bu güzide heyet, Reci’ suyu yakınlarına geldiklerinde saldırıya uğrarlar. Sadece 2 kişi sağlam olarak Mekke’ye götürülür ve diğer sahabeler şehid edilir (ra ecmain).

Hz. Hubeyb’in şehid edilmeden önceki tavırları irşad erinin nasıl olması gerektiğine dair bir mihenk taşıdır bana göre. Etrafta toplanan müşriklere son demimde nasıl Allah’ı anlatabilirimin derdindedir.

Bedbaht eller sorar: Son arzun nedir? Sadece namaz kılmak ister. Ve 2 rekat kılıp sonra der ki:

“Vallahi, ölümden korktu demeyeceğinizi bilsem daha uzun kılardım. ”

İşte temsilin bir buudu. . .

Tekrar sorarlar:Senin yerinde Muhammed’in olmasını ister miydin?

Cevap verir Allah Resulü aşığı (ra):

“Değil benim yerimde olması, O’nun (s.a.v) Medine sokaklarında gezerken ayağına bir dikenin batmasını bile İSTEMEM, İSTEMEM. . .

Esselamü Aleyküm Ya Resulullah”

der ve kem talihlilerin mızraklarıyla şehid edilir. .

Bu sırada Allah Resul’ü (s.a.v) de bulunduğu Meclis’te ayağa kalkarak:

“Ve aleyküm selam diyerek, Hubeyb’imi şehid ettiler” der ve üzüntüsünü dile getirir.

Allah ve Resul’üne sadakatini canı pahasına böyle haykırmış, İslam davasının gerekirse uğrunda ölünecek kadar aziz olduğunu şehadetiyle bu şekilde ortaya koymuştur, Hz. Hubeyb (ra).

İşte, Hz. Hubeyb (ra) şehitliği göğüslemeden önce yolların çatal olduğu noktanın sonuna ermiştir. Oradan da bir meyve kopararak kalp ağacına asıp, ötelere şehadetle varmıştır. Eğer kalbi dinamiklerini tam kuşanmamış olsaydı son zamanlarını namaz kılmakla geçirir miydi? Son sözünü Allah Resulü’ne (s.a.v) selam ederek bitirebilir miydi?

Rabbim şefaatine mazhar etsin. Bizlere dünya ayaklarımızın koşmakla yetişemeyeceği ve sonrasında da teslim olup onunla kanatlanacağı bir kalp ayağı versin (Amin)

Yazandan ve okuyanlardan da Mevla razı olsun. (Amin) Kalın selamette. . .

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.