
Atilla Yargıcı
Zararlı Alışkanlıkları Önlemede Dinin Rolü
İslam dini bireysel, ailevi ve toplumsal hayatımızı düzenleyen inanç, ibadet, ahlak ve ahkamdan ibarettir. Çeşitli sebeplerle dinden uzaklaştıkça bu bizim bireysel, ailevi ve toplumsal hayatımızı olumsuz etkilemektedir. Son yıllarda özellikle gençlerin zararlı alışkanlıklar edinmesinde onların aileler tarafından yetiştirilme tarzlarının rolü büyüktür. Müslüman bir toplumuz. Ama bizi ve çocuklarımızı şekillerinden İslami inanç ve ilkeler mi, yoksa batının kültürel emperyalizmi mi?
Batı tipi çocuk yetiştirme tarzında tamamen özgürlükçü bir anlayış vardır. Batı anlayışına göre çocuk hep özgür yetiştirilmesi, kendi tercihlerini kendisi yapmalı, büyüdüğü zamanda dini tercihinin kendisinin yapmasına zemin hazırlamalı. Bu, ahlaki davranışlarda da böyle olmalı, zararlı ya yararlı alışkanlıklar edinme de bu şekilde olmalıdır.
Filmler, diziler, romanlar, psikoloji kitapları, son yıllarda etkisi gittikçe artan sosyal medya hep böyle istediğini yapmasına izin verilen çocukların yetişmesiyle ilgili çok etkilendiğimiz unsurlardır.
Bugün en çok muzdarip olduğumuz zararlı alışkanlıklar, uyuşturucu bağımlılığı, alkol bağımlılığı, adam öldürmeye dayalı oyun bağımlılığı, internet üzerinden oynanan nice intiharlara sebep olan kumar bağımlılığı, meşru olmayan ilişkilere yönelme gibi bireyi, aileyi ve toplumu derinden sarsan bağımlılıklara baktığımızda, hepsinin altında çocukların kontrolsüz, sözüm ona özgür bir şekilde yetiştirilme tarzı yatıyor. Bu Batının kültürel etkisiyle ortaya çıkan bir durum.
Çocuğu daha küçük yaşlarda çocuğumuz olarak değil, efendimiz olarak görüp yetiştirmeye başlamamız en büyük hatalardan birisi. Çocuğun her istediğini almak, çocuğa padişah muamelesi yapmak, her tercihi ona sormak, cep telefonunu bir susturma yöntemi olarak kullandırmak, kontrolsüz çok zararlı internet oyunları oynamasına izin vermek gibi hususlar, kendi ellerimizde efendilerimizi yetiştirmeye vesile oluyor. Biraz büyüdüğü zaman bazı şeylere ve çocuklara zarar vermeye başladığında ona müsamaha ile bakmak, hatta teşvikçi olmak onun zarar vermeye alışmasına zemin hazırlar.
Batının özgürlük anlayışı şudur: hiçbir kısıtlama olmadan ve başkasına zarar vermeden istediğini yap. Bunun anlamı şudur, sen kendine zarar verecek her şeyi yapabilirsin. Çünkü sen tırnak içinde “özgür bir bireysin.” Zaten batı kültüründe bizim zararlı diye nitelendirdiğimiz kötü alışkanlıklar, bu özgürlük çerçevesinde değerlendiriliyor ve çoğu zaman zararlı olarak da görülmüyor. Ben bir Avrupa ziyaretimde Hollanda da bazı yerler gördüm. Değişik yerlerdi. Arkadaşlara sordum. Oralar belediyelerin izin verdiği esrar içme yeri imiş. Hatta devlet bağımlı olanlara günlük belli miktarda uyuşturucu temin ediyormuş.
Bu anlayış çarpık özgürlük anlayışından kaynaklanıyor. Kişi başkasına zarar vermediği sürece kendine ne kadar zarar verirse versin bu önemli değil.
Ne yazık ki kültür emperyalizme sayesinde bizim gibi Müslüman ülkelerde bile aynı özgürlük anlayışın hakim olduğunu görüyoruz. Özellikle çocuk yetiştirmede bu batı tipi özgürlük anlayışının gittikçe yaygınlaştığını görüyoruz: kendini kısıtlama, istediğini yap. Başkasına zarar verme.”
İslam dini ise, özgürlüğü tanımlarken, “özgürlük sınırsız, kısıtlamasız davranış değildir. Özgürlük Allah’a kul olmakla sınırlıdır. Bu yüzden özgürlük, ne kendine ne de başkasına zarar vermektir.”
Hiçbir kısıtlama olmadan özgür olma fikri insana uygun değildir. Bu hayvanlara mahsus bir durumdur. İnsan bir hayvan gibi olamaz. Bu yüzden dinimize göre özgürlük, insanın başkalarına olduğu gibi kendisine de zarar vermemesi demektir. Bir başka ifadeyle başkasına da kendisine de şefkatli merhametli davranmasıdır. İşte çocuklarımıza bu merhamet ve şefkati öğretebilirsek, yaşayarak onlara iyi bir rol model olabilirsek o takdirde hem başkasına hem de kendisine zarar vermesinin önünü alırız.
Allah’ın kulu olduğunu bilen bireyler yetiştirmemiz gerekir. Sağlam mümin bir insan, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet ettiği gibi, kul hakkına da riayet eder, başkalarına şefkatli davranır. Karıncayı dahi incinmekten çekinir. Böyle bir insan kendine de şefkatli davranır. Yani maddi ve manevi zarar veren ve dinimizce yasaklanan alışkanlıklar edinmekten uzak kalır. Öyleyse sağlam ve iman, ibadet ve ahlak bilinci ile yetiştirilen çocuklar zararlı alışkanlıklar edinmekten, kendilerine de başkalarına da zarar vermekten uzak dururlar.
Burada sorun anne-babanın özellikle de annelerin kendilerine verilen şefkat duygularını suistimal etmeleridir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.