Atilla Yargıcı

Atilla Yargıcı

Ânı yaşamak ama, nasıl?

Ânı yaşamanın anlamı kişinin düşünce yapısına göre, hayat anlayışına ve yaşam felsefesine göre değişebilmektedir. Ânı yaşamayı olumlu ya da olumsuz, faydalı ya da faydasız bir amaçla kullanmak mümkün.

Sadece dünya hayatının geçici lezzet ve zevklerinin peşinde koşan bir kimse için ânı yaşamak, o an dünyevi zevk ve lezzeti, meşru, gayr-i meşru ayrımı yapmadan yaşamak demektir. “bir daha mı geleceğiz dünyaya” diyen bu anlayışa sahip olan insanlar, sadece hayvansal duygularını takip eder, yemede, içmede, sevmede ve cinsellikle sınır tanımaz, helal ve harama dikkat etmez.

Zaten onun dünyasında böyle kavramlara da yer yoktur. Bu anlamda, zevk ve lezzet peşinde koşmak, çalışmamak, ya da az çalışıp çok eğlenmek bu zihniyet sahiplerinin temel prensibidir.

Bu yaşam felsefesine sahip olan kişileri bir başka felsefi kavramla “hedonist” diye de isimlendirebiliriz. Hedonizm kelimesi Yunanca bir kelime olan Hedone kelimesinden türemiştir. Hedonizm felsefesine göre insanların bu dünyadaki amacı acıdan kaçarak haz peşinde koşmaktır.

Felsefeye göre insana haz veren duygular iyidir, bunun yanında acı, keder ve üzüntüler ise kötüdür. İyi ve kötünün ölçütü olan duygular ise tamamen bireylere bağlı gerçekleşmektedir. Bu sebeple Hedonizm diğer adı ile hazcılık genel bir ahlaktan ziyade öznel ahlakı baz almaktadır.

Bu antik Yunan felsefesinin düşüncesi, günümüz dünyasında hakim olan bir anlayıştır. Filimler, diziler, çok okunan listelerindeki romanlar, sosyal medya hep bu felsefenin gönüllü olarak yayılmasına çalışan ana aktörlerdir. Bu yüzden sadece seküler bir yaşamı tercih edenleri değil, dini değer ölçüsü olarak kabul edip yaşamaya çalışanları da olumsuz etkilemektedir.

Ânı yaşamak nasıl anlaşılmalı?

Halbuki ânı yaşamak aslında bu değildir. Çünkü ânı yaşamak insanın yaşadığı zamanın farkında olması ve insan olarak o ânı iyi değerlendirmesidir. Bir öğrenci ders esnasında ânı nasıl yaşar? Bu ders ânı bir daha gelmeyecek, ben bu ânı iyi değerlendireyim, dersime, hocanın anlattıklarına yoğunlaşayım diye düşünmeli. Dersin başına oturduğu zaman, o ânı iyi değerlendirmeli, kendisini çağıran hazların peşine düşmeyerek derse çalışmanın kendisini vereceği elem ve sıkıntıyı çekmeli.

Namaz kılan bir kişi, ânı yaşayarak namaz kılmalı. Dün yok, gelmemiştir. Şu anda öğle namazı vaktiyse o zamanı düşünerek namazını kılmalı. Yarın belki de olmayacaktır hayatta. Yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışma prensibi bu anlamda anı değerlendirmeyi ifade eder.

Ânı yaşamak, olumlu anlamda bugünün ibadetini, bugünün çalışmasını, bugünün işini yarına bırakmamayı ifade eder. Bu şekilde geçmişi ve geleceği düşünmeden anı değerlendiren bir insan dünyası ve ahireti için bir hazine oluşturur zamanla.

Hastalıkla mücadele eden insanlar da ânı yaşamalı, anda kalmalı. Said Nursi’nin İkinci Lem’a’da dikkat çektiği gibi insan Allah’ın kendisine verdiği sabır kuvvetini geçmiş ve geleceği dağıtmadan o an için kullanırsa hastalığın elemini, acısını ve yükünü çok hafifletir. Çünkü dünkü hastalığı düşünüp düne ağlamak ne kadar yanlışsa, geleceği düşünüp hastalığın uzun süreceğini hayal edip gelmemiş günler için üzülmek de o kadar yanlış.

Said Nursi’nin ifadesine göre bu, dövülmeden ağlamak, yok olan bir şeye hayat rengi vermek gibidir.

Hastalık geçicidir, belki de yarın sendeki misafirliğini sonlandıracaktır. Bu yüzden sabrın gücünü bulunduğumuz güne harcamak, bizi musibet ve hastalıklara karşı daha dirençli kılar.

Kısaca ânı yaşamanın anlamı, kişinin hayat felsefesine göre değişir. Kimisi ânı yaşayacağım diye insanlığını ve İslamlığını unutur, bir hayvan gibi yaşamayı hedefler. Kimisi de ânın kıymetini bilerek insanlığına ve İslamlığına uygun bir şekilde hayatını geçirmeyi amaç edinir.

Sahi sen anı nasıl yaşıyorsun?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.