Abdulkadir Menek

Abdulkadir Menek

İhlas ve Hususiyetleri

Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin İhlâs Risalesinin hemen başında yaptığı ihlas tanımı çok önemli olduğu kadar, çok da kapsamlıdır. Bu ilginç tanımı hep beraber okuyalım:

"Bilirsiniz ve biliniz: Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçi, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir tarik-i hakikat, en makbul bir duâ-i mânevî, en kerametli bir vesile-i makasıd, en yüksek bir haslet, en sâfi bir ubudiyet, ihlâstır."

"Madem ihlâsta mezkûr hassalar gibi çok nurlar var ve çok kuvvetler var. Ve madem bu müthiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyikat karşısında ve savletli bid'alar, dalâletler içerisinde bizler gayet az ve zayıf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde, gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur'âniye omuzumuza ihsan-ı İlâhî tarafından konulmuş. Elbette, herkesten ziyade, bütün kuvvetimizle ihlâsı kazanmaya mecbur ve mükellefiz. Ve ihlâsın sırrını kendimizde yerleştirmek için gayet derecede muhtacız. Yoksa hem şimdiye kadar kazandığımız hizmet-i kudsiye kısmen zayi olur, devam etmez; hem şiddetli mesul oluruz." (Lem’alar, sayfa: 163)

Uhrevî hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçi, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir tarik-i hakikat, en makbul bir duâ-i mânevî, en kerametli bir vesile-i makasıd, en yüksek bir haslet, en sâfi bir ubudiyet olan ihlası; zihinlere iyice yerleştirmek, hayatın ve hizmetin her anına hâkim kılmak, bütün münasebetlerde esas belirleyici faktör haline getirmek, yapılan ve yapılacak bütün çalışmalar ve hizmetlerde temel muharrik unsur olarak görmek için, bu risaleye, hiçbir risaleye koymadığı bir kaydı koyarak on beş günde bir okunmasını isteyen Üstad Said Nursi, başlattığı iman ve Kur’an hizmetinin esas stratejisini de İhlas Risalesi ile belirlemiş oluyordu.

Evet, ihlâs uhrevi hizmetlerde en önemli bir esastır. Ameller yalnız ve yalnız ihlâs esasları üzerine bina edilmelidir. İhlâsı temellendirmeyen ve bunun üzerine bina edilmeyen hizmetler maksadına ulaşmaz. İhlas esasına dayanmayan manevi hizmetler, temeli sağlam olmayan çürük binalara benzerler. Böyle binalar bazen küçük sarsıntılarda bile yıkılır ve büyük zarar verirler. Çünkü Allah rızası esasına dayanmayan hizmetler, sahiplerine hiçbir fayda getirmez, ahirete dönük baki bir meyveyi netice vermezler.

İhlâs en büyük bir kuvvettir ve sahiplerini Allah ile irtibatlandırarak, en büyük manevi bir kuvveti kazandırır. Kâinatın sahibine ve mutasarrıfına dayanan bir insanın, altından kalkamayacağı hiçbir meşakkat, hakkından gelemeyeceği hiçbir zorluk olamaz. Çünkü "Sultan-ı Kâinat birdir. Her şeyin anahtarı O’nun yanında, her şeyin dizgini O’nun elindedir. Her şey O’nun emri ile halledilir. O’nu bulan her matlubunu bulur, hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtulur."

İhlâs en makbul bir şefaatçidir. Günahlarla iç içe yaşayan ahir zaman müminleri için, bu şefaatin çok daha büyük bir önemi bulunmaktadır. İhlâs ile yaptığımız hizmetlerin şefaati ve gölgesi altında, İlahi himaye ve rahmete iltica ederek, Kâinatın Halık’ından af ve istimdat eylemek için, belki bir yüzümüz olacaktır.

İhlâs, en metin bir nokta-yı istinattır. Vefasızlık ve kadir bilmezliğin kol gezdiği ahir zamanın dünyası içinde, her insan asla vefasızlık göremeyeceği ve sırtını dayandığında yıkılmayacağı bir dayanak arzulamakta ve beklemektedir. İşte bu nokta-yı istinat, ancak ve ancak Allah rızası için yapılan hizmetler ile elde edilebilecek bir istinatgâh olabilir. Çünkü fani ve aciz olan dünyevi istinatgâhlar, böyle büyük bir neticeyi verebilecek vasıflara sahip olamazlar.

İhlâs, en kısa bir tarik-i hakikattir. Rabb-ül Alemin’e hiçbir şekilde yanıltmadan ve en kestirme yoldan ulaştıran en büyük vasıta ihlâs’tır. Doğrudan doğruya O’na yönelerek, kalben, ruhen ve bedenen, bütün duygu ve hissiyat ile araya hiçbir aracı koymadan O’na müteveccih olan insanların, kalp merdiveni ile bir anda O büyük Sevgiliye vasıl olmaları def’aten mümkün olacak ve en büyük hakikate kavuşacaklardır.

İhlâs, en makbul bir dua-yı manevidir. Kalplerdeki niyeti ancak ve ancak Allah bilir. Herhangi bir talebin ne tür bir niyetle yapıldığını bilen ve Âlim-i Külli Şey olan Allah, bu duayı, yapanlar hakkında en uygun şekilde cevaplandıracaktır. İhlâs, yapılan amelin kalpten hareket noktası olursa, şüphesiz ki ind-i İlahi’de en makbul bir manevi dua olacaktır.

İhlâs, en kerametli bir vesile-yi makasıddır. İnsanların ebede uzanan emelleri ve kâinatı ihata eden arzuları vardır. İnsanın talep ve isteklerine bir sınır konmamıştır. İnsanın ömrü, takati, gücü ve imkânları bu maksatlara ulaşmak için yeterli değildir. Burada bir iksir lazımdır ve bu iksir de, her maksadın yalnız ve yalnız Allah rızası için istenmesi ile elde edilebileceğini akıldan çıkarmamaktır. Ebede uzanan emellere, ancak ihlas ile kavuşmak mümkün olacaktır. Allah’ın rızasını tahsil edebilmiş ve bu büyük manevi makama intikal etmiş bir kul, Rabbinin memnuniyetini kazanacağı gibi, kendisi de tam mutmain olarak Rabbinden memnun olacaktır.

İhlâs, en yüksek bir haslettir. İnsan dünyevi olarak çok şey arzu edebilir. Para, mal, mülk, makam, şöhret ve kudret sahibi olmak için insanların canhıraş gayretleri ve çabalarına sahne olan, özellikle maddenin ve nefsanî hazların ön plana çıktığı bu dehşetli ahir zaman fitnesi içinde, ebede uzanan imtihandan yüz akı ile çıkmak çok zorlu ve çetin bir hale dönüşmüştür. Böyle zorlu ve çetin bir süreçten geçmek için "demiri kömüre ve toprağı altına" dönüştürme vasfına sahip, ihlâs gibi bir haslete sahip olmak gerekir.

İhlâs en safi bir ubudiyettir. Çünkü ibadet sırf Allah için yapılırsa, gerçek manasını bulur. Allah rızası için yapılmayan bütün ibadetler uhrevi olarak batıldır ve sahibine hiçbir fayda vermez. "Ubudiyet, emr-i İlâhîye ve rıza-yı İlâhîye bakar. Ubudiyetin dâîsi emr-i İlâhî ve neticesi rıza-yı Haktır. Semerâtı ve fevâidi uhreviyedir." (Lem’alar, sayfa;136) İşte bu nedenlerden dolayıdır ki, ihlas ile yapılmayan bir ubudiyetin bir faydası olmadığı gibi, ihlasın bizatihi kendisi çok önemli ve hiçbir arıza katılmamış safi bir ubudiyettir.

İhlas, anlatıldığı bu hususiyetler ile gerçek manasına kavuşur ve hakiki mahiyeti ile anlaşılır. Bu kavramlar ile ihlasın hakiki mahiyeti tam olarak anlaşıldığı zaman, iman ve Kur’an hizmeti ile birlikte günlük hayatımızda bizleri huzur ve nur ile kuşatır.

Rabbimiz hayatımızı bu huzur ve bu nur ile kuşatsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum