Abdulkadir Menek

Abdulkadir Menek

Bursa - Hüdavendigar (5)

Bursa fethedildikten sonra imar ve inşa faaliyetlerine çok büyük önem verilmeye başlandı. Özellikle şehrin dört bir yanına vurulan İslami mühürler ile birlikte kısa sürede şehrin çehresi değişti. Burada tahta çıkan bütün padişahlar istisnasız bir şekilde bu büyük imar kervanına katıldılar.

Günümüze kadar ulaşan bu camii ve külliyeleri şu şekilde sıralayabiliriz: Orhan Camii ve Külliyesi, I. Murad döneminde yapılan Hüdâvendigâr Camii ve Külliyesi, Yıldırım Bayezid tarafından çok büyük bir özen ve ustalıkla inşa edilen Ulucami ve Yıldırım Bayezid Külliyesi, Yeşilcami ve Külliyesi, II. Murad döneminde yapılan Murâdiye Külliyesi, ayrıca Alâeddin Camii, Şehâdet (Kale) Camii, Timurtaş Paşa Camii ve Emîr Sultan Camii. Şüphesiz bu şaheser camilerden başka, daha birçok camii ve külliye Osmanlılar döneminde inşa edilmiştir. Şimdi bu camilerden kısaca bahsedelim.

1- Orhan Gazi Camii ve Külliyesi:

Bursa’nın fethinden sonra ilk olarak cami, medrese, mektep, han (Emir Han), misafirhane, hamam ve imaretten oluşan Orhan Gazi Külliyesi, 1339-1340 yıllarında Orhan Gazi tarafından yaptırılmıştır. Bugün bile cami, hamam ve Aynalı Çarşı adıyla han bölümleri ayakta ve kullanılır durumdadır. Osmangazi ilçesinde Ulu Camii ve belediye arasında bulunan bu Cami ve külliye sonraki dönemlerde deprem ve yangınlarda büyük zararlar görmüş, birçok kez tamirat ve tadilat geçirmiştir. Medrese bölümü daha sonraki dönemlerde belediye binası olarak kullanılmaya başlanmıştır.

2- Hüdâvendigâr Camii ve Külliyesi:

Yapıldığı dönemde şehrin dışında ovaya hâkim bir mevkide bulunan Çekirge bölgesinde Sultan I. Murad tarafından inşa edilen külliye; cami, medrese, aşhane-imaret, zâviye ve türbeden oluşmaktadır. Daha sonraki yıllarda çevresinde kaplıcalar bulunması üzerine bu bölge yerleşim yerlerine dönüştürülmüştür.

Farklı bazı görüşler olmakla birlikte Hudâvendigâr Külliyesi’nin 1367-1385 yılları arasında yapılmış olduğu, genel kabul görmektedir. Birçok batılı gezgin ve mimarların gözlemlerine dayanarak, burasının esasında bir manastır veya kilise olduğu ve daha sonraları camiye dönüştürüldüğü iddialarının delilleri ortaya konamamış ve inandırıcı bulunmamıştır. Özellikle bu külliyenin medresesinde yüzyıllar boyunca çok sayıda talebe yetiştirilmiştir. Depremlerde çok büyük zararlar görmüş ve defalarca genel tamiratlar yapılmıştır. Cami 1906 yılında, II. Abdülhamid döneminde genel bir tamirattan geçirilmiştir.

Sultan Murat Hüdavendigar, Kosova ovasında 1389 yılında şehid edildikten sonra, iç organları şehid olduğu yere bir türbe yapılarak gömülmüştür. Daha sonra cesedi de Bursa’ya getirilerek Hüdavendigar Külliyesi’nde caminin önünden geçen yolun öteki tarafında ve ovaya hâkim bir set üzerinde defnedilmiş ve üzerine de Yıldırım Bayezid tarafından bir türbe yaptırılmıştır.

3- Yıldırım Bayezid Külliyesi:

Daha sonraları Yıldırım adı verilen bölgede bir tepe üzerine yerleştirilen bu muhteşem külliye; cami, medrese, imaret, hamam, türbe ve biraz uzak bir yerde bulunan dârüşşifâdan meydana gelir. Bursa'da 14. yüzyıl sonunda Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid ve Sultan Süleyman Han tarafından yaptırılan bu külliye, Bursa’ya damgasını vurmuş eserlerdendir. Bu bölgeye Uludağ’dan su getirilmiş, ancak bu su kemerleri günümüze kadar ulaşamamıştır.

Külliye’de bulunan Medrese, çok büyük ve tarihi bir fonksiyon icra etmiştir. Burada Molla Gürânî, Fudayl Çelebi, Şeyhülislâm Abdülkadir Şeyhî Efendi, Seyyid Ali Acemî, Hoca Sâdeddin Efendi ve Ebüssuûd Efendi gibi tanınmış büyük âlimler dersler vermiştir. Medreselerin kapatılmasından sonra bina Sağlık Bakanlığı tarafından 1948 yılında yeniden düzenlenerek sağlık hizmetleri için dispanser olarak kullanılmaya başlanmıştır. (TDV. İslam Ansiklopedisi)

Külliye’de bulunan önemli yapılardan birisi de Darüşşifa’dır. Bu aynı zamanda Osmanlılar tarafından yapılan ve geniş anlamda sağlık hizmetleri veren ilk hastane niteliğindedir. Sağlık personeli, hastalar ve diğer hizmetler için ayrılan çok sayıda odadan meydana gelen bu Darüşşifa, yüzyıllar boyunca çok büyük hizmetlerde bulunmuştur. Bu bina, son yıllarda Sağlık Bakanlığı tarafından restore edilerek sağlık hizmetleri için kullanılmaya devam edilmektedir.

Timur’un esiri iken Akşehir’de vefat eden Sultan Yıldırım Bayezid’in cenazesi, Emir Süleyman Çelebi tarafından Bursa’ya getirilmiş ve Yıldırım Külliyesi’nde yapılan türbedeki mezarına defnedilmiştir.

4- Yeşil Camii ve Külliyesi:

Yeşil Camii ve Külliyesi, Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırılan; cami, medrese, imaret, türbe ve hanlardan meydana gelen, bulunduğu semte de adını veren büyük bir külliyedir. Çinilerinden dolayı bu ad verilmiştir. Şehrin ortasında ve ovaya hâkim bir tepe üzerinde yaptırılan bu külliye, ince sanatı ve şaheser işçilikleri ile çok büyük ve haklı bir şöhret kazanmıştır.

Caminin batısında; 36 × 38,5 m. boyutlarında, biri müderris odası olmak üzere, toplam on üç odası, yanlarda iki eyvanı, dershane, helâları, revaklı avlusu ve ortasında şadırvanı bulunan ve son derece ince bir işçilik ile yapılan medrese bulunmaktadır. Caminin tam karşısında, bir tepecik üstünde bulunan ve çinileriyle büyük ilgi uyandıran Çelebi Sultan Mehmet’in türbesi, Bursa’nın sembollerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Külliyenin Yeşil Han, İpek Han ve Geyve Han adlarında üç hanı yapılmış, ancak Yeşil Han günümüze kadar ulaşamamıştır.

5- Muradiye Külliyesi:

Bursa’da Muradiye Külliyesi, bu şehirde yapılan en son padişah külliyesidir. 15. Yüzyılın ilk yarısında Sultan II. Murat tarafından yapılan bu külliye aynı zamanda bu semte de adını vermiştir. Külliye yapıldığında cami, medrese, hamam, imaret ve türbeden oluşmaktaydı. Günümüzde medresesi müze, imareti restoran olarak kullanılmaktadır. 1855 yılındaki büyük Bursa depreminde Külliye’de bulunan binaların hepsi önemli oranda hasar görmüş ve daha sonraları onarılmıştır. Türbede Osmanlı hanedanı ve yakınlarından on üç kişinin mezarı bulunmaktadır. Bursa’da hanedana ait en büyük türbe topluluğu bu külliyede bulunmaktadır. Cem Sultan’ın mezarı da buradadır.

Sultan II. Murat, babasının vefatı üzerine 18 yaşında iken tahta çıkmış ve otuz yıl boyunca bu görevi yürütmüştür. 1451 yılında, 48 yaşında iken vefat etmiştir. Görevi boyunca çok büyük hizmetlerde bulunmuş ve önemli zaferler kazanmıştır. Külliyede bulunan Muradiye Camii inşaatına 1425 yılında başlanmış ve 1426 yılında tamamlanmıştır. Cami’de, Yeşil Cami’ye benzer zümrüt yeşili çiniler kullanılmıştır. Medrese, caminin batısında yer alır. 1951 yılında restore edilerek Verem Savaş Dispanseri olarak kullanılmaya başlanmıştır. Medresenin on altı odası bulunmaktadır. Bu medrese 2019 yılından beri Muradiye El Yazmaları Müzesi olarak kullanılmaktadır. Külliyenin İmaret binası ise, geleneksel yemek kültürüne hizmet eden bir restoran olarak işletilmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.