Said Ali Ümit - Muhabbet Medya
Hiç ölmeyeceğini zanneden birisi gibi çalış, yarın ölecek biri gibi de tedbirli ol.
Camiüssağir, C.I.s.335
Bu hadis-i şerif aşağıdaki ayetin tefsiri gibidir:
“Allah’ın sana verdiği servet ile ahiret yurdunu ara; dünyadan da nasibini unutma; Allah sana nasıl iyilik ettiyse sen de öyle iyilik et.” (Kasas, 28/77)
İslam dini bir denge dinidir. İnsanların dünya ve ahiret dengesini kurmasını istiyor. Dengeli bir hayat için bu hadiste bildirilen dünya ahiret dengesine dikkat etmek gerekir.
Kimi insanlar, hayatın sadece bu dünyaya ait olduğu vehmine kapılarak bütün duygularını, latifelerini bu dünya için harcıyor. Doymak bilmeyen bir hırs ile çalışıyor, çalışıyor. Tabii ahireti hesaba katmadığı için de helal, haram ayrımı yapmıyor. O sadece daha lüks bir hayat yaşamak ve çocuklarına üst seviyede imkanlar hazırlamak için uğraşıyor. Bu tip kişilerle karşılaştığınızda konuşuyorsunuz, hemen size “çalışmak da bir ibadet değil mi” diyorlar. Evet gerçekten de çalışmak da bir ibadettir. Ama bu ancak Allah’a karşı kulluk görevlerini yerine getirdikten sonra olur. Yoksa insanın çalışması asla ibadet olmaz. Mesela beş vakit namazını kılan, orucunu tutan, zenginse zekatını veren, hacca giden bir insanın helal yoldan kazanmak için yaptığı her çalışma ibadet hükmüne geçer. Ama bu ibadetleri yerine getirmeden yapılan hiçbir şey ibadet hükmüne geçmez.
Bu yüzden dengeye dikkat etmek gerekir. Günümüzde ahirzamanın bir özelliğinden olsa gerektir, insanlar, Kur’an’ın ifadesiyle dünyaya ahirete tercih ediyor. Yani ahiret için hiç çalışmıyor, sadece fani dünya için çalışıyor. Hatta ahiretin güzelliklerini bildiği halde, dünya hayatını ahirete tercih ediyor.
Halbuki hadis-i şerif, bu manasıyla günümüz insanına hitap ediyor. Dünyaya çalış, dünyayı ihmal etme. Bir ayette bildirildiği gibi dünyadaki nasibini de unutma. Ama kalbini dünyaya bağlama. Hedefini sadece bu dünya yapma. Yarın ölecekmiş gibi de ahiret için tedbirli ol. Çünkü ölümün ne zaman, kime, kaç yaşında geleceği meçhul. Onu ancak Allah biliyor. Geçtiğimiz günlerde genç bir arkadaşımızın babası sahurda geçirdiği trafik kazasından vefat etti.
Ölüm genç yaşlı ayrımı yapmıyor. Bu anlayışı içimizde yaşattığımız takdirde, dünyaya kendimizi fazla kaptırmayız. Ben öyle insanlar görüyorum ki, para kazanmak için namazlarını ihmal ediyor. Yani Allah’a olan borcunu ödemiyor. Bir insana borcu olan bir esnaf, onu ödemezse ne kadar sıkıntı çekiyor, itibarı kalmıyor. Biraz daha borçları birikir ve ödeyemezse, iflas ediyor. İşte Allah’a karşı borçlarını ödeyemeyen bir insan ne kadar dünyalık elde ederse etsin, Allah katında böyle bir müflis bir insan durumuna gelecek. İnsana sevap kazandıran para kazanmak değil, onun bir kısmını zekat, sadaka gibi Allah rızası için infak etmek, harcamaktır. Allah’ı hakkıyla kulluk yapmaktır.
Toplumun gidişatı, televizyonların insanları lüks hayata teşvik etmesi bizi aldatmamalı. Helalinden kazanmak için çalışmalıyız, kanaat sahibi olmalıyız, asla hırslı olmamalıyız ve dünyevi çıkarlar için Allah’a ibadet etmeyi, bilhassa günlük beş vakit namazımızı kılmayı ihmal etmemeliyiz.
O halde İslam, ne tembel tembel oturmayı, ne de sadece dünya için koşturmayı tavsiye ediyor. O bizi ikisi hususunda dengeli olmaya davet ediyor. Bunun ölçüsü de; dünya için çalışmak ama dünyevi hedeflere kalbimizi bağlamamak olmalı. İşte İslam’ın farklılığı ve yüceliği de buradan kaynaklanıyor.
www.muhabbetmedya.com
Sadece dünya için çalışmak ne kadar doğru? Hem dünya hem Ahiret için dua etmek…
Dünyaya hırsla çalışmak nasıl oluyor?
Dünya ve ahirette mutlu olmanın şartı: Allah Rızası
Dünyayı cennete çevirmek de ateş çukuruna dönüştürmek de insanın elindedir