Yalnızca şu üç kişi dilenebilir
Dilenmek dinen caiz mi? Kimler Dilenebilir? Dilencilik yasak mı? Dilenmek günah mı? gibi sorulan bir çok sorunun cevabı Peygamberimizin (sav) dilencilikle ilgili hadislerinde bulunmaktadır. Bu hadislere göre, yalnızca şu üç tür kişi dilenebilir...
Said Ali Ümit - Muhabbet Medya
“Birinizin ipini alıp dağa gidip odun toplayıp satması ve hem kendisi yiyip, hem de sadaka vermesi insanlara el açmasından daha hayırlıdır.”
(Buhari, Zekat:50; Tirmizi, Zekat:38; Camiüssağir, C.4, s.1401)
Çalışmayıp tembel tembel oturan bir insanın ayakları fazlalıktır. Allah’ın sağlık, sıhhat bahşettiği bir kimse ekmeğini taştan çıkarabilir. Allah’ın bize takdir ettiği rızkı ancak çalışarak elde edebiliriz. Bu hadis insanlara çalışmayı teşvik ediyor. En hayırlı ve helal kazanç; insanın elinin emeğiyle, alnının teriyle kazandığı kazançtır. Kazancın yüzde doksan dokuzu ticarettedir.
Ticarete başlamak için de çok büyük sermayeler gerekmiyor. Bugün zengin olan insanlardan çoğu neredeyse sıfır sermaye ile ticarete başlayan insanlardır. Basit sermaye ile başlayıp tecrübe kazandıkça ticarette kazanç kapıları da açılmaya başlar. Ticarette tecrübe çok önemlidir. İşi iyi bilmezseniz ticaret yapamazsınız ve çok çabuk aldanırsınız. Dağdan odun getirip çarşıda satmak bazı dağlık bölgelerde hala bir kazanç kapısıdır. Bu herkesin böyle yapması gerekiyor anlamında değildir. Bu neredeyse sıfır sermaye ile ticarete atılmanın mümkün olduğunu ifade ediyor. Mekke’den Medine’ye hicret eden muhacirlerin çoğu her şeylerini; mallarını, mülklerini Mekke’de bırakmışlardı. Medine’ye geldiklerinde kendilerine yardım etmek isteyen kimselere, “Bize çarşısının, pazarının yerine gösterin. Biz ticaret yaparak rızkımızı temin ederiz.” demişlerdi.
Bugün yoksulluktan, işsizlikten şikayet eden insanlar, ayakları, elleri kendilerine fazlalık olan insanlardır. Tembel insanlardır. Devletin iş vermesini beklemekle rızık elde edilmez. Boş yere bekleyen; üniversiteyi, liseyi bitirdiği halde hala babasının eline bakan bir insan tembelliğe alışmış bir insandır. Ben böyle kişilerle karşılaştığımda, “Gurur meselesi yapma. Bir yere gir ve çalış. Sana hiç para vermese, sadece günlük olarak karnını doyursan bu bile baba eline bakmaktan iyidir. Sonra, bir işyerinde çalışmadan herhangi bir işin inceliklerini öğrenmek mümkün değildir.” diyorum.
Bu hadis de bunun en büyük delilidir. Hz. Ali’nin su taşıyarak para kazandığını okuduğum zaman şok oldum. Peygamberimizin (s.a.v) damadı su taşıyarak ekmek parası kazanıyordu. İnsanın kendisinin ve ailesinin rızkını kazanmak için çalışması, diğer ibadetlerini yerine getirmek şartıyla ibadet yerine geçiyor. İşin ne olduğu önemli değildir. Önemli olan insanın boş durmamasıdır.
Dağdan odun getirip satarak ya da başka bir iş yaparak ticarete atılan bir insan insanlar arasında güven sağlar ve sevilirse, ona bütün rızık kapıları açılır. Bugün iş sahiplerinin aradığı vasıf, güvenilir olmaktır. Bir de çalışmaya alışmak önemlidir. İşin büyüğü küçüğü, iyisi kötüsü olmaz. İş iştir. Bazı işler de vardır ki; insanın gururunu kırdığı için onu olgunlaştırır, kamil bir insan yapar. “Kim kazanmazsa ekmek parası; dostun yüz karası, düşmanın maskarası”dır. Gençlere söylüyorum, işin ayağınıza gelmesini beklemeyin. Siz işin ayağına gidin. Birden bire yüksek maaşlarla bir yerde çalışamazsınız.
Ben üniversiteyi bitirdiğimde ilk yedi sene bir özel sektörde çalıştım. Çalıştığım yer tam iki sene bana asgari ücretin de altında maaş verdi. Ama sonra arttı. İşte tecrübe ve güven çok önemlidir. Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz. Kur’an-ı Kerim “İnsan için çalışmaktan başkası yoktur. Ve çalıştığının karşılığını mutlaka görecektir” buyuruyor. O halde bir dakika bile boş durmamak gerekir.
Dilenmek ise hadiste de bildirildiği gibi dinimizin tasvip etmediği bir husustur. Bir başka hadiste dikkat çekildiği gibi “Servetini artırmak için dilenen, istediği az ya da çok olsun, gerçekte kor ateş dilenir.” (Müslim, Zekât,105). Diğer bir hadiste ise, dilenebilecek kişiler şöyle bildirilir: “Yalnızca şu üç kişi dilenebilir: Çok fakirlik çeken, ağır bir borç altında bulunan ve kan bedelinin altında ezilen.” (Ebû Dâvûd, Zekât, 26)
Veren elin, alan elden daha üstün olduğunu bildiren hadise de baktığımızda insanın zorunlu haller dışında dilenmesinin yasak olduğu anlaşılmaktadır. Bir günlük yiyeceği olan kimsenin ise dilenmesi haram olarak kabul edilmiştir. Bu yüzden sadakayı verirken dilenen insanlara değil de, gerçekten ihtiyacı olduğunu bildiğimiz kimselere vermemiz en doğru davranıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.