Hümeyra Yıldız Dülek

Hümeyra Yıldız Dülek

Yeni Yıl veya Geçen Ömür!

Bir yıl daha bitiyor.
Düşlerim, tasalarım…
Yarım kalmış onca şey, her yıl…
Biraz daha kısalıyor bir öncekinden…
Bana mı öyle geliyor,
yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman, insan yaşlanırken.

Murathan Mungan

Bir yıl daha ömrümüzden eksilirken, sevaplarımız, günahlarımız, kırgınlıklarımız, yaşadığımız sevinçler, üzüntüler, tasalar, hayatımıza girenler, hayatımızdan çıkanlar, ahhh keşke yapmasaydım dediklerimiz, iyi ki yapmışım diye şükrettiklerimizle geçen 365 gün. Her geçen gün ebedi hayata, ölüme bir adım daha yaklaşmak aslında. Tam da bu yüzden attığımız her adıma, maslahata uygun olmayan davranışlarımıza daha bir dikkat etmeliyiz. Alırken, verirken, konuşurken, birisi hakkında fikir yürütürken, kazancımızı harcarken, elbette en başta kazanırken helali, haramı gözetmeliyiz. Dünya hayatı bu, nasılsa bir şekilde geçer, önemli olan Rabbin huzuruna yüzü ak, vicdanı rahat, kalbi temiz, tükettiğimiz ömrümüzü feraizlerle süsleyerek çıkabilmek.

Yeni bir yıl dedikleri sadece takvim yapraklarının rakamlarının değişmesi ve ömrümüzün yavaş yavaş sona ulaşması.

Peki noel, yılbaşı nasıl ortaya çıktı?

Hz. İsa’nın (a.s.) doğum tarihindeki bu ihtilafların sebebini ise, Meydan Larousse’un ‘Noel’ maddesinde şu şekilde açıklanmaktadır:

Milattan önce güneşe tapan putperestler, tanrı saydıkları Güneş’in her gün biraz daha erken kendilerini terk etmesine üzülürlerdi. 25 Aralık’ta günler tekrar uzamaya başlayınca, Güneşin kendileri ile kalmaya razı olduğuna sevinerek kutlamalar yaparlardı. Bu kutlamalar sırasında dans ederler, içki içerler ve ışıklandırma yaparlardı. O günde hindi kesme, domuz başı, kaz kızartması yemeyi ve birbirlerine çeşitli hediyeler vermeyi, gelenek haline getirmişlerdi

O dönemde, Hz. İsa’nın (a.s.) doğum günü kesin olarak bilinmediği için, ilk Hıristiyanların Hz. İsa’nın doğumu için kutladıkları özel bir gün yoktu. Bu sırada Roma İmparatorluğunun her yerinde Güneşe ve putlara tapılıyordu. Roma İmparatoru Büyük Konstantin, putperest iken miladın 313 senesinde Hıristiyanlığı kabul etti. Putperestlikten birçok şeyleri de Hristiyanlığa soktu. Güneş tanrısının doğum günü kabul edilen 25 Aralık’ı yılbaşı kabul etti. Hz. İsa’nın (a.s.) kurtarıcı tanrı olduğuna inanan Hristiyanlar da, Hz. İsa’nın (a.s.) 25 Aralık’ta doğduğunu kabul ettiler. Sonunda bu geceyi miladi yılbaşı ve Noel olarak her sene kutlamaya başladılar.

Hadi Hristiyan alemi bir şekilde Hz. İsa’nın göğe yükselişi, doğum tarihi vs. gibi düşüncelerle yeni yılı kutluyor olabilirler (!) de bize ne oluyor Allah’ınızı severseniz. Neden bizler kraldan çok kralcı kesiliyoruz. Alışveriş merkezlerini, büyük mağazaları bu aralar tanıyamaz olduk. Süslemeler, her yere koyulan süslü çam ağaçları, ışıklar, başka bir alem, başka bir cümbüş, renk, ihtişam! Taksim meydanını söylemiyorum bile… Başka bir boyutta yaşıyorlar sanki insanlar, Avrupa’da böyle bir çoşku, böyle bir çılgınlık yok. Bilhassa bu sene yurt dışında israilin yaptığı soykırım dolayısıyla, insanlar gerçekten çok daha dikkatli ve yeni yıl için isteksiz. Geçenlerde bir yerde dikkatimi çekti, noel babayı karikatürize edip konuşma balonuna şunları yazmışlar, bu sene savaş var diye hiç kimse beni beklemiyor diye üzülmüyorum, çok şükür ki Türkler var onlar beni unutmamış!

Gerçekten gülsem mi? ağlasam mı? bilemedim. Doğrusunu ifade etmek gerekirse canım acıdı ve gerçekten çok üzüldüm.

Aslında uyanabildiğimiz her gün Rabbimiz tarafından bize sunulan bir nimettir. Ve geçen her gün ömürdendir deyip, geçen ömrümüzde yaptığımız hatalardan ders çıkarmak, kalan ömrümüzü Rabbimizin emir ve yasaklarına riayet ederek yaşamak şiarımız olmalı.

Ebû Hüreyre anlatıyor: “Müminin ruhu çıktığı zaman, onu iki melek karşılar ve yükseklere çıkarırlar. Gök ehli, ‘Yer tarafından güzel bir ruh geldi. Allah sana ve yaşattığın cesede salât (dua) etsin.’ derler.

Peşinden onu Yüce Rabbine götürürler. Sonra, ‘Bunu sınırın ötesine (sidretü’l-müntehâ’ya) kadar götürün.’ diye buyurulur. Kâfirin ruhu çıktığı zaman. Gök ehli, ‘Yer tarafından kötü bir ruh geldi.’ derler ve ‘Bunu sınırın sonuna (cehenneme) kadar götürün.’ diye söylenir.”

M7221 Müslim, Cennet, / 75

Gök ehlinin güzel bir ruh geldi nidasına mazhar olmak temennisiyle dostlar.

Aşağıya sizler için, İmam Hatip Ömer Berber beyin şiirini bırakıyorum.

Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum?
Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum.
Bir mânâ veremedim, şu Milâdî yılbaşına!
Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!
Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar.
Gördüm ki, noel için hazır, yer-yer çarşı-pazar.
Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete.
Heyhat! duyuramadım ne Ahmed'e ne Mehmed'e.
Ey Âlem-i İslâm'ın baş tacı, büyük Türkiye!
Mukaddesatı unuttun, Avrupa diye diye!

Yurdumu işgal eylemiş, şu garbın safsatası,

Kiminin maymunu var, kiminin "Noel babası!"
Anladım, zaman geçmekte bugün dünden de beter.
Kim bilir? Yarın ne hâle düşecek bu şaşkın beşer.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.