Abdulvahap Yiğit

Abdulvahap Yiğit

Hareket, Zaman ve Miraç

Zaman; genel bir tanımı ile ölçülmüş ya da ölçülebilen bir dönem ve uzaysal boyutu olmayan bir sürekliliktir. Zaman; bir işin bir oluşun içinde geçtiği ya da geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakittir. Zaman; belirlenmiş olan andır. Zaman; bir sürenin belirli bir parçasıdır, vakittir. Zaman; çağ, mevsimdir. Zaman; devir ve dönemdir.

Zaman günlük hayatta herkesin aşina olduğu bir kavramdır. Ancak zamanın kavramı hakkında nadiren düşünürüz. Zaman durmaksızın geçer ve biz ise onu saatler ve takvimlerle takip ederiz. Zamanın tanımlanması ve anlaması zordur. Bilim, felsefe, edebiyat, tarih, sanat, din… Hepsinin zaman için farklı bir tanımı vardır.

Kum Saati Vücut Tipi Tavsiyeleri

Aristo zamanı hareketin ölçüsü olarak tanımlamaktadır ve hiçbir zaman hareket kavramını görmezden gelerek bir zaman tanımlaması yapmamıştır. İbn Sînâ, es-Semâʿü’ṭ-ṭabîʿî adlı eserinde zaman meselesini Aristo’nun Physica’sıyla aynı denilebilecek bir çerçevede ele almıştır. Ona göre hareket eden nesnelerin hız ve mesafe değişkenlerine göre birbirine nispetle farklı konumlara sahip oluşu insan zihninde öncelik-sonralık fikrinin, dolayısıyla ölçü veya sayı kavramının meydana gelmesini sağlar. Bazı tahlillerin ardından şöyle bir zaman tanımına ulaşır: “Zaman önce ve sonra gelen diye bölünebilen hareketin sayısıdır.” Tanımdaki “önce gelen” ve “sonra gelen” ifadelerinin zaman bakımından değil mesafe bakımından olduğunu filozof özellikle tasrih eder. Klasik mekanikte zaman her yerde aynıdır. Senkronize saatler uyum içinde kalır. 17. yüzyılda fizikçi Newton, zamanı bir yaydan fırlayan, doğrudan, düz bir çizgide hareket eden ve asla yolundan sapmayan bir ok olarak tanımlamıştır. Newton'a göre, Dünya'daki bir saniye, Mars'taki, Jüpiter'deki veya derin uzaydaki saniyeyle aynıydı.

1905'te Albert Einstein, ışığın hızının değişmediğini, sabit olduğunu ve saniyede yaklaşık 299.792 kilometre hızla seyahat ettiğini buldu. Zamanın daha çok bir nehir gibi olduğunu, yerçekimi ve uzay-zamanın etkilerine bağlı olarak çekilip aktığını öne sürdü. Zaman, farklı kütle ve hızlara sahip kozmolojik cisimlerin etrafında hızlanıp yavaşlamakta ve bu nedenle Dünya'da bir saniyenin, evrenin her yerinde aynı zaman uzunluğu olmadığını ortaya koydu. Buna göre, eğer ışığın hızı gerçekten sabitse, o zaman evrende büyük mesafeler boyunca değişen bazı değişkenler olmalıydı ve bu değişken zamandı. Özetle zamanın bir gözlemcinin referans çerçevesine bağlı olduğu ispatlandı. Bu durum, zamanın ışık hızına yaklaştıkça uzadığı (genişlediği) dolayısıyla zaman genişlemesi ile sonuçlanabilmesi anlamına geliyordu.

İzafiyet teorisine göre, hareketli saatler, sabit saatlerden daha yavaş çalışır ve hareket eden saat ışık hızına yaklaştıkça bu etki daha belirgin hale gelir. Jetlerdeki veya yörüngedeki saatler, zamanı Dünya'dakilerden daha yavaş kaydeder. Uzayda duran bir cisim, zamanda ışık hızında yol alıyor demektir. Uzayda hareket eden cisim, sahip olduğu hızın bir kısmını uzay boyutuna aktarır. Uzayda hareket hızı artarsa, zaman boyutunda hız azalır. Yani cisim uzay içinde hızlandığında, zaman içinde yavaşlamak zorundadır. Bu bir bakıma zamanın evrenimizdeki 4. boyut olduğunu ve uzay ve zamanın ayrı ayrı düşünülemeyeceğini gösterir. Maddeler hızlandıkça ağırlaşırlar. Ağırlaştıkça ivmelenmeleri zorlaşır, böylece ışık hızına hiçbir zaman ulaşamazlar. Işığın bu limit hızda gidebilmesinin sebebi, onu oluşturan fotonların kütlesiz olmasıdır. Evrene bir foton gözünden bakarsak ve cisimler için ışık hızına yaklaştıkça zamanın yavaşladığı gerçeğini düşünürsek; fotonlar ışık hızı dediğimiz evrenin limit hızında olduğundan, bir foton olarak zaman kavramı bizim için olmayacak, oluşumumuz ve bitişimiz aynı an içinde gerçekleşmiş olacaktır.

İzafiyet teorisi, zamanın mutlak olmadığını, farklı gözlemciler için farklı hızlarla aktığını söyler. İkizler paradoksu, bu durum ile ilişkilendirilen bir düşünce deneyidir. Bu durum şöyle bir örnekle açıklanabilmektedir:

Ahmet ile Mehmet aynı gün ve aynı saat doğan iki kardeştir. Kardeşlerden Mehmet uzaya yolculuk yapmaktadır. Ahmet ise dünyada yaşamaktadır. Mehmet kara deliğin çevresinde uzay aracıyla yolculuk yapmaktadır. (Kara delik bilinen en yüksek kütle çekim kuvvetinin bulunduğu yerdir.) Mehmet’in kara deliğin etrafında geçirdiği 7 saat, dünyada Ahmet için 50 saat gibi bir zaman olacaktır. Basit bir hesap ile Mehmet’in kara deliğin etrafında 7 yıl geçirdikten sonra dünyaya tekrar dönüşünde kardeşi Ahmet için 50 yıl geçmiş olacaktır. Bu olaya ikizler paradoksu denir.

https://www.kozmikanafor.com/wp-content/uploads/2015/04/twin-paradox-picture.jpg

Günümüzde zamanın izafi olduğu gerçeği tüm bilim camiası tarafından kabul edilmiştir. Zamanın izafi olduğu ile ilgili Kur’an’da geçen bazı ayetlerde şu şekildedir:

“Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, vaadine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten, senin Rabbinin Katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” Hac Suresi, 47. ayet

“Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir.” Secde Suresi, 5. Ayet.

“Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir.” Mearic Suresi, 4. Ayet.

Bediüzzaman Hazretleri zaman için oldukça farklı bir tanımlamayı Lem’alar isimli eserinin 30. Lema kısmında vermektedir.

İşte, İmam-ı Mübin'in imlâsıyla, yani kaderin hükmüyle ve düsturuyla, kudret-i İlâhiye, icad-ı eşyada herbiri birer âyet olan silsile-i mevcudatı, "Levh-i Mahv-İsbat" denilen zamanın sahife-i misaliyesinde yazıyor, icad ediyor, zerrâtı tahrik ediyor. Demek, harekât-ı zerrat, o kitabetten, o istinsahtan, mevcudat âlem-i gaybdan âlem-i şehadete ve ilimden kudrete geçmelerinde bir ihtizazdır, bir harekâttır.

Amma Levh-i Mahv-İsbat ise, sabit ve daim olan Levh-i Mahfuz-u Âzam'ın daire-i mümkinatta, yani mevt ve hayata, vücut ve fenâya daima mazhar olan eşyada mütebeddil bir defteri ve yazar bozar bir tahtasıdır ki, hakikat-i zaman odur. Evet, herşeyin bir hakikati olduğu gibi, zaman dediğimiz, kâinatta cereyan eden bir nehr-i azîmin hakikati dahi, Levh-i Mahv-İsbat'taki kitabet-i kudretin sahifesi ve mürekkebi hükmündedir.”
Lem'alar, 30. Lema.

Bu ifadeden görüldüğü üzere zaman kader defterinde yazılanların kudret defterinde yaratılması şeklinde yazar bozar bir tahta olarak tanımlanmıştır. Yani varlık âleminde üç boyutun yanında anlık olarak yaratılan dördüncü bir boyut olarak tanımlanmıştır. Sonsuz küçük zaman aralıklarında sürekli bir yaratmanın olduğu ve zamanın da bu olduğu ifade edilmektedir

Farklı hareketlere bağlı olarak farklı zamanların olduğu Risale-i Nur Külliyatında da şu şekilde ifade edilmektedir:

“Biz de deriz ki: Sâni-i Zülcelâlin san'atında, harekât nihayet derecede muhteliftir. Meselâ, savtın sür'atiyle ziya, elektrik, ruh, hayal sür'atleri ne kadar mütefavit olduğu malûm. Seyyârâtın dahi, fennen harekâtı o kadar muhteliftir ki, akıl hayrettedir.

Hem on dakika yatsan, bazı olur ki, bir sene kadar hâlâta maruz olursun. Hattâ bir dakikada insan gördüğü rüyayı, onun içinde işittiği sözleri, söylediği kelimâtı toplansa, uyanık âleminde bir gün, belki daha fazla zaman lâzımdır. Demek oluyor ki, bir zaman-ı vahid, iki şahsa nisbeten, birisine bir gün, birisine de bir sene hükmüne geçer.”
Sözler, 31. Söz.

Kur’an da Miraç hadisesi; peygamber efendimizin Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya oradan da Kab-ı Kavseyn makamına kadar yükseltilip Rabbimizin rüyet-i cemâline müşerref olduğu, Ayet-i Kerimelerde, ifade edilmektedir. Miraç hadisesinin ruhen ve cismen olduğu Risale-i Nur da detaylı olarak ispat edilmiştir. Ancak bu hadiseyi aklına sığıştıramayan bazıları hala bu yükselişin sadece ruh olarak gerçekleştiğini iddia etmektedirler. Hızla zaman arasındaki ilişki ve zamanın izafiyeti kapsamında mesele değerlendirildiğinde, bu yükselişin ışık hızına yakın bir hızda bir binekle (Burak) olabileceğini açık olarak göstermektedir. Risale-i Nur Eserlerinde geçen şu ifadeler bu hakikati veciz olarak ifade etmektedir:

“Acaba lâtif cismi, uruçta sür'atli olan ulvî ruhuna tâbi olmuş, ruh sür'atinde hareketi nasıl akla muhalif görünür?”
Sözler, 31. Söz

Ruh madde ile bağlı olmadığından (foton gibi) ışık hızında hareket edebileceği, yukarda yapılan açıklamalara bağlı olarak, görülmektedir. Maddesi olmayan ve dolayısıyla ışık hızında hareket edebilen ruh için, zaman kavramı ortadan kalkmış olur. Bu durum Bediüzzaman tarafından şu şekilde ifade edilmiştir:

“Çünkü ruh zamanla mukayyet değil. Hissiyat-ı insaniye ruh derecesine çıktığı vakit, o hazır zaman genişlenir; başkalarına nisbeten mazi ve müstakbel olan vakitler, ona nisbeten hazır hükmündedir.”
Sözler, 31. Söz.

İslami kavramlar içinde yer alan “Bast- zaman” , zamanın harekete göre izafiyeti ile açıklanabilecek bir diğer konudur. Allah’ın izniyle bazı evliya için zamanın genişlediği bilinmektedir.

Hem şu hakikate bina edilen beyne'l-evliya kesretle vuku bulmuş olan bast-ı zaman hadiseleridir. Bazı evliya bir dakikada bir günlük işi görmüş, bazıları bir saatte bir sene vazifesini yapmış, bazıları bir dakikada bir hatme-i Kur'âniyeyi okumuş olduklarını rivayet edip ihbar ediyorlar.
Lem’alar, 3. Lema.

Zamanın izafiliğinin sonuçları (hızlanan cisimler için zamanın yavaşlamak ve uzaklıkların kısalmak zorunda olması) mantığımıza uymuyormuş gibi gelse de bunun tek sebebi sağduyumuzun ancak ışık hızından çok düşük hızlardaki olaylarla ilgilenmesidir.

Bilim ve teknolojini gelişmesine bağlı olarak Kur’an da geçen birçok olayın açıklığa kavuştuğu ve aklen anlaşılabilir hale geldiği görülmektedir. Bediüzzaman’ın şu veciz sözü ile konuyu bitirelim:

“Zaman ihtiyarlandıkça Kur'ân gençleşiyor, rümuzu tavazzuh ediyor.”
Mektubat, Hakikat Çekirdekleri.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.