Maruf Özülkü

Maruf Özülkü

Şu ekranlar, millete sövmesin artık...

Annelerin terbiyesi, babaların çabası ve öğretmenlerin eğitim aşkı elbette değerlidir; ama hepsi bir yere kadar.

Hepsinden daha etkili unsurlar var.

İstediği zaman konuşuyor, istediği kadar yönlendiriyor ve büyük sonuçlar alıyor.

Televizyon dizileri ve sosyal medya yayınları...

Televizyonda yayınlanan dizilerin çoğu bir elden çıkmış gibidir. Hangi kanal için yaparlarsa yapsınlar, hangi olayı ya da dönemi konu alıyorsa alsınlar, mutlaka, saplantılı aşkı işleyen ve aile kurumunu hedef alan kalkışmalar içeriyorlar.

Kimi dizilerde bu özellik çoktur; çok azında da azdır, kırk yılda bir yapılanında ancak hiç yoktur.

Belli ki bu cürete sponsorluk yapan çevreler var.

Sanat denilince, "illâ milletle kavga etmek gerektiği"ne dair oluşturulan egemen duruş bitmek nedir bilmedi.

Dizi setlerindeki dünya bambaşka bir dünya. Gerçek dünyayla benzerliği yok.

Amaç, sanki ısrarla kendilerine benzetmek.

Yeşilçam, evden kaçan kızların, takıntılı jönlerin, içi boş; dışı havalı, afraların-tafraların mahallesi midir hâlâ?..

...

Yıllar geçiyor, devirler değişiyor, ülke bambaşka noktalara geliyor ama televizyon dizilerinin kahir ekseriyeti hala eski kodlarını inatla sürdürüyor.

Toplumda yaşanan olumsuzlukları köpürte köpürte, milli değerleri yerden yere vurmaya devam ediyorlar. Aile, namus, haysiyet ve iffet gibi kavramları hedef tahtasına oturtmaya inatla devam ediyorlar.

...

Psikolog Serap Buharalı, televizyon sağanağının getirdiği olumsuzluğu ifade ederken, izlenen olumsuz örneklerin insanın zihnine kaotizmi yerleştirdiğini, erken yaşta izleyenler içinse bir altyapı oluşturduğunu ifade etmektedir. Uzman Serap Buharalı, şöyle diyor; “Maruz kaldığımız şey bir dizi bile olsa beyin onu gerçek kabul ediyor ve zamanla normalleştirmeye başlıyor. Yapımcılar da reyting alabilmek için volümü gittikçe artırıyor. Çünkü bir alt kademe dikkat çekmiyor artık. Bu da zihnin steril yapısının bozulmasına sebep veriyor. İnsanın fıtratında kaotizm yok. Sağlıksız olan şeyler insanda ruhsal, zihinsel ve bedensel anlamda tepkiselliğe ve hastalıklara sebep veriyor. Tabii ki bir sorun, gerçek hayattan olumsuz bir örnek dizide işlenebilir. Fakat sorun odaklı yapımlardan çıkıp, çözüm odaklı yapımlara geçilmesi gerekiyor. Olumsuz örnekler verilirken özendirici değil, toplumda bedelinin nasıl ödendiği de işlenmeli.”

...

Müstehcenlik, evlilik karşıtı, eşlerin sadakatsizliğini işleyen, ebeveynlerin çocuklarını iffete yönlendirmesini bir şekilde tiye alan ve namahremliği olağanlaştıran her obje, bir merkezden tonu ayarlanarak yürütülüyor gibidir.

Olayları sıradanlaştırma, çarpıklıkları normalleştirme çabaları gırla gidiyor.

...

"Aile Bakanlığı ne iş yapar", "RTÜK niye engellemez" türü isyanı dillendirmek de bir tarzdır ama...

Ondan önemlisi tüm sivil ve resmi aparatlarıyla sevgili halkımız, neden bunlara bir tepki göstermez. En azından bir uyarı yapmaz.

Her şeyi azar azar kanıksıyor muyuz?..

Ailenin, namus telakkisinin, iffetin ve edebin değersizleştirildiği yapımları görmemeye daha ne kadar "ya sabır" çekeceğiz.

Bu yapımların her zaman futursuzca evlerimize çatkapı girmesini genç dimağları iğfal etmesini kabul edemeyiz.

Bir şeyleri yapmalıyız. Bir yüce tavır, bir soylu duruş sergilemeliyiz fert fert.

Birileri tembelliğimizden, tepkisizliğimizden cesaret alarak hadsizliğinin dozunu yükseltememelidir.

Bunun için illâ sansür, illâ şiddet, illâ resmî yasaklar gerekmemektedir.

Bu eylem, milletin maneviyatından güç alan, milli ruhun varlığını güçlü hissetmesiyle olmalıdır.

Bu meşum işi yapanlar bileceklerdir ki, müşteri artık böyle şeyler istemiyor.

Buna tevessül edenler bileceklerdir ki, kimse bu yapımlara ne teşne oluyor ne de sponsor oluyor artık.

Bu rezilliği yansıtanlar sokakta şiddet görmüyor ama halkın seviyeli tepkisiyle karşılaşıyorlardır, diye endişelenmeye başlayacaklardır.

Ama nerede...

İster centilmenlik, alicenaplık deyin, ister kompleks deyin, bu yapımcıları ve aktörleri ağırlama, "hoş karşılama", "iltifat etme" yarışı bizim mahallede yarış konusu oluyor zaman zaman.

Eğer bu anlamda bir tavır yoksa toplumsal alanlarımızda, bol "yaşasın"lı ve "kahrolsun"lu eylemlerimiz-mitinglerimiz de gayriciddidir.

...

Nesillerin maddi sağlığı kadar manevi sağlığı önemsenmelidir. Evliliği yeren değil özendiren, rezillikleri olağanlaştıran değil; kötü sonuçlarına vurgu yapan ve tek eşlilik kadar iffet ve sadakati konu alan yapımlar görmek istiyoruz.

Günahı özendirmeyen, ahlakı ötelemeyen, herkesi kötü yola düşmeye mecbur göstermeyen yayınlar istiyoruz.

Ve en önemlisi kötülüklerin kokusunu değil; iyilerin hikayesini görmek isteriz.

Zor mu bunu sağlamak?..

Belki de konuyu önemsemiyoruzdur?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum