Hülya Yakut Üstündağ

Hülya Yakut Üstündağ

Anneee! Bunaldım

Komşumun kızı evleniyor. Düğün hazırlıkları, eşya alımı, ziyaretler, çeyiz işleri vesaire derken hummalı bir faaliyet içindeler.

Aynı zamanda gelin olacak kızımız yoğun iş temposunu da göğüslemeye çalışıyor.

Komşumla kahve içiyorduk. Telefon geldi. Karşıdaki genç kızımızdı...

Anneyi telaşlandıran cümle ile bitti konuşma: "Anneee bunaldım. Nolursun gel, yetiş"

Evlatlar bunalınca annelerden-babalardan medet umuyor. Bu çok güzel tabi. İnsanın yardım talep edeceği, bunalınca durumunu dile getirebileceği birisinin (birilerinin) olması büyük nimet elbette.

Aynı ihtiyaç anneler-babalar için de geçerli.

Hayatı boyunca evlatları, yavruları için çırpınan nice ebeveynler bilirim. Yemeyip yediren, giymeyip giydiren, baba evinde görsün diyen, başkalarına özenmesin diye azını çok eden...

Bu tür ebeveynlerin gün gelince yaşlanıp, enerjisinin bittiğini, yardıma muhtaç hale geldiğini, psikolojik veya fiziksel desteğe ihtiyaç duyduğunu hepimiz biliyoruz.

İşte o zaman o annelerin, babaların evlatlarına "Yavruuumm bunaldım" diyebilecekleri hiç unutulmamalı. Evlatlar bu kapıyı her daim açık tutabilmeli.

Bunun için öncelikle ebeveynler, evlatlarına Allah sevgisini, peygamber ahlakını, Kur'anî emirleri küçük yaşlarda öğretmeli. Fıtraten şefkatli, merhametli evlatlar var mı? Evet çok... Lâkin, bencil, nemelâzımcı, gaddar olan yok mu? Tabi ki de var.

Unutulmamalıdır ki;

Fazîletli anne-babalar, evlâtlar için büyük bir rahmet ve berekettir. Sâliha anne, ilâhî kudretin insanoğluna lütfettiği bir rahmet kucağı, âilede saâdet kaynağı, huzur ve safâ ışığı, âile fertlerinin şefkat pınarıdır. Rabbimizin, “er-Rahmân” ve “er-Rahîm” esmâsının dünyadaki müstesnâ ve mûtenâ bir tecellîgâhıdır.

Çocuklar bu şuur içinde yetiştirilmelidir.

Ayet-i Kerimelerde bu şuur için ikaz ve emirler vardır.

“Allâh’a ibâdet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabâya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve mâliki bulunduğunuz kimselere iyi davranın...” (en-Nisâ, 36)

“Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını vasiyet ettik! Çünkü anası, onu nice sıkıntılara katlanarak (karnında) taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için:) «Önce Bana, sonra da ana-babana şükret!» diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.(lokman 14)

Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur:

Allah'ın rızâsı, anne ve babayı hoşnut ederek kazanılır. Gazabı ve cezası da anne ve babayı öfkelendirmek sûretiyle celbedilir.” (Tirmizî, Birr, 3/1899)

Hz. Peygamber’in şu duâsı bir mü’min için ne büyük bir müjdedir:

“Ana-babasına iyilik edene ne mutlu! Allah Teâlâ onun ömrünü ziyâdeleştirsin!” (Heysemî, VIII, 137)

Ebeveynin evlâtları üzerindeki hakları o kadar çoktur ki, bunları ödemek pek zor, hattâ imkânsızdır. Hadîs-i şerîfte buna şöyle bir teşbihle dikkat çekilmektedir:

“Hiçbir evlât, babasının hakkını ödeyemez. Şayet onu köle olarak bulur ve satın alıp âzâd ederse, babalık hakkını (ancak o zaman) ödemiş olur.” (Müslim, İtk, 25; Ebû Dâvûd, Edeb, 119-120; Tirmizî, Birr, 8/1906)

Bu sebeple, Allah rızâsı için herhangi bir hayır ve iyilik yapılacaksa, evvelâ ana-babanın düşünülmesi îcâb eder. Sonra da en yakından uzağa doğru diğer insanlar... Âyet-i kerîmede ise şöyle buyurulur:

“…Maldan harcadığınız şey, ebeveyn, yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular için olmalıdır. Şüphesiz Allah, yapacağınız her hayrı bilir.” (el-Bakara, 215)

Çocuklar, ana-babalarına karşı hürmet, itaat ve gerekli hizmetlerle mükelleftirler. Eğer farklı yerlerde ya da muhtelif şehirlerde yaşıyorlarsa, ana-babalarını ziyâret edip gönüllerini almalı, duâlarını istemelidirler. Onlara hizmet etmek, bunaldıklarında yanlarında olmak, güzel söz söyleyip ikramda bulunmak, bilhassa yaşlandıkları zaman, ihtiyaçlarını karşılamak, evlâtların en büyük vefâ borcudur. Yüce Rabbimiz, onlara karşı en ufak bir memnûniyetsizlik göstermeye bile müsâade etmemiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulur:

“Rabbin, yalnız kendisine ibâdet etmenizi ve ana-babaya iyilikte bulunmayı emretmiştir. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı «öf» bile deme, onları azarlama. İkisine de hep tatlı söz söyle. Onlara rahmet ve tevâzû kanatlarını ger ve; «Rabbim! Onlar beni küçükken merhametiyle yetiştirdikleri gibi Sen de onlara merhamet eyle!» de!” (el-İsrâ, 23-24)

Neticede beklenti ve ihtiyaçlar zamana ve yaşa göre değişse bile, evladın ana-babasına, ebeveynlerin evlatlarına ihtiyacı vardır.

Bu hakikat asla unutulmamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.