Allah kimlere azap verir, kimlere rahmet eder?

“Ve bize hem bu dünyada iyilikler yaz, hem de ahirette. Biz gerçekten de tövbe edip sana yöneldik. Allah buyurdu ki: Azabımı dilediğime veririm. Rahmetim de her şeyi kuşatmıştır. Onu da özellikle takva sahiplerine, zekatını verenlere ve ayetlerimize inananlara mahsus kılacağım.”

Araf, 7/156.

Hz. Musa, israiloğullarını Allah’ın yardımıyla Firavunun zulmünden kurtardıktan sonra bu defa da israiloğulları isyan etmeye başladılar. Hz. Musa Tur Dağına Cenab-ı Hak’tan levhaları almaya gittiğinde, onlar Samiri isimli birisinin aldatmasıyla mücevherlerden bir buzağı yaptılar ve ona tapmaya başladılar. Hz. Musa kavminin bu durumuna çok üzüldü ve Allah’tan kavmi için mağfiret istedi. Bu arada birlikte tövbe etmek için de içlerinden yetmiş kişiyi seçti. Bu yetmiş kişiyi de yanına alarak tayin edilen zamanda Tur Dağına gitti.

İşte orada önceki ayette bildirildiği gibi istiğfar dileyen Musa, bu ayette de Cenab-ı Haktan bu dünya ve ahirette hasene istiyor. Yani iyilikler istiyor. Önceki ayetle birlikte bu ayetin en önemli birinci mesajı, istiğfarla ilgilidir. Bir şekilde nefsine uyan, ya da kötü arkadaşlarına uyan, kötülük yapan insanlar önce yaptıkları kötülüklerden pişmanlık duyup Allah’tan af dilemelidir. Hz. Musa, kendisini bir kötülük yapmadı. Ama o kavmiyle birlikte kavmi için istiğfar ve dua ediyordu. Bu yüzden biz de bu ayetten istifade ile, hem kendimiz hem de başkaları için istiğfar ve dua edebiliriz.

Burada cemaat halinde dua edilmesi de ayrı bir inceliktir. O halde dua çoğaldıkça daha tesirli olabilmektedir. Dua edenlerin arasında ihlaslı, masum insanlar varsa, onların yüzü suyu hürmetine Allah diğer dua edenlerin de dualarını kabul eder. Bu yüzden bir arada olalım ya da olmayalım, birbirimizin günahları için istiğfar edelim. Ve birbirimize dua edelim.

İstiğfar, zararlı olanı def etmektir. Dua ise faydalı olanı celb etmektir. Zararlıyı def etmek, faydalıyı almaktan daha önemli olduğu için önce istiğfar edilmeli. Sonra ise dua. İşte bu ayette de Hz. Musa dua ediyor. Bu dua ümmete de öğretilmiş oluyor. Biz de dua ederken, böyle genel ifadelerle dua etmeliyiz. “Ya Rabbi bize bu dünyada da iyilikler ver, ahirette de iyilikler ver” demeliyiz. Bu iyiliklerin ne olacağını, nasıl olacağını en iyi şekilde bizi yoktan var eden Rabbimiz bilir.

Bu ifadede ayrıca dünya ve ahiret dengesinin gözetilerek dua edilmesinin önemine vurgu yapılmış oluyor. Dünyada yaşayan insan dünya iyiliklerini talep etmeyi önce zikretmeli, hemen arkasında ahiretteki iyilikleri talep etmeli. Çünkü insan bu dünyada yaşıyor ve bu dünyada da mutlu olmak istiyor.

Ayette üçüncü olarak da Allah’ın azabının istediği kimseye isabet edeceği bildiriliyor. Evet Kainatın sahibi, Rabbimiz, elbette de istediğine azap verir. Onun azap verdiği kimseler de inançsızlık ve isyandaki ısrarlarıyla bunu hak edenler insanlardır.

Dördüncü olarak, “Rahmetin her şeyi kuşatmıştır” buyuruyor. Cenab-ı Hakkın Rahmetinden bu dünyada herkes yararlanıyor. Onun yarattığı ışıktan, sudan, havadan, yiyeceklerden herkes istifade edebiliyor. Dünyada hayatını yaşıyor. Ama ahirette bu rahmet herkese değil, sadece bunu hak edenleredir. Bunların da kimler olduğu burada bildiriliyor. Bunların bu ayette üç özelliği sayılıyor: Müttaki olma, zekatını verme ve ayetlere inanma. O halde ahirette Allah’ın rahmetinden mahrum olmamak için müttaki olmak, yani günahlardan sakınmak, zekatını vermek ve ayetlere de inanmak gerekir. Buna başka ayetlerde Salih amel işlemek de ekleniyor ki, Salih amel Allah’ın emrettiklerini yapmaktır.

Allah’ım! Sen bize dünyada ve ahirette iyilikler ver. Müttaki olan, yani bizi cehenneme ve günahlara sevk edecek her şeyden sakınan, ayetlerine kesin olarak inanan ve inandığı gibi yaşayan salih insanlardan eyle. Amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.