Vahşi Kapitalizm ve İktisat Risalesi

“Kapitalizm olmasaydı Osmanlı çökmezdi. Asya’nın geri kalışı, kapitalizmin onu yenişiyledir.”

(Cemil Meriç, Sosyoloji Notları)

Yaşadığımız zaman diliminde devlet dahil bireyleri, toplumu ve iş dünyasını yakından ilgilendiren iktisat ve israf sorunu, İktisat Risalesi diye isimlendirilen On Dokuzuncu Lem’ada Yeni Nükte halinde, psikolojik ve sosyolojik boyutları ve neticeleriyle şerh ve izah edilmiştir. İktisat kavramını, sadece övülen ve beğenilen bir haslet olan kanaat etme yahut iktisatlı davranma veya tutumluluk; israfı da sırf yerilen savurganlık şeklinde okuyup anlarsak eksik olur. Bu anlamları da kapsamakla birlikte, sosyal bir bilim olarak iktisat; mal ve hizmetlerin üretimi, dağıtımı, tüketimi, iktisadi davranış ve etkileşimler ve ekonominin işleyişiyle ilgilenir. Biz burada iktisat ve israf meselesini ekonomik sistem olarak ele alıp, bireyin ve toplumun üzerindeki olumlu-olumsuz psikolojik ve sosyolojik etkilerini analiz edeceğiz. Bütün bu manaların hemen hepsi İktisat Risalesi içinde farklı şekillerde gayet anlaşılır tarzda izah edilmiştir. Meseleye vakıf araştırmacı ve müdakkik okuyucular, bireyle birlikte toplumu da ihata eden iktisat ve israf sorununa, tutumluluk ve savurganlığın ötesinde kuşatıcı ve analitik bir nazarla bakmalıdırlar. Mesela, Altıncı Nüktede beyan edildiği gibi iktisat, bir cihetten peygamberî bir ahlâk olmakla diğer cihetten, kainattaki nizamın kaynağıyla ilgili derin manalara işaret etmektedir. Beşerî iktisat sisteminin de bu hikmete muvafık /uygun olması gerekir ki, hedeflenen iktisadî maksatlar hasıl olsun. Çünkü, “Nizam muvazeneye (ölçüye ve dengeye) tâbidir.” (İ. İcaz) Yani düzenli bir ölçü, ölçülü bir düzen olmalıdır. Yaşadığımız ekonomik sorunlara, sadece üretim-tüketim-para-ücret ve fiyatın daracık penceresinden değil; bütüncül bir nazarla iktisadî sistemin tamamı üzerinden bakmakta hepimiz için fayda ve mecburiyet vardır.

Mesela, İkinci Nüktede denmiş: “Mide, cesedin idaresi noktasında bir efendi ve hâkimdir.” Şu söz, madde ve menfaatin hükümferma olduğu bu zamanda bir başka manayı da ihsas etmekte, hatıra getirmektedir. Şöyle ki; vahşi kapitalist sistem, bir yandan tüketimi körükleyip öte yandan şahısları geçim derdine, toplumu fakr u zaruret haline düşürüp derd-i maişete müptela eder, midesinden yakalayıp kendine muhtaç ederek onlara hükmeder, “Efendi ve hâkim benim.” der. Bu noktada, insanlığın dördüncü devri olan ecir / ücretli işçilik devrini, bir başka ifadeyle modern köleliği ibka etmeye çalışır, “malikiyet ve serbestlik” dönemine geçmesine engel olur.

Mesela, Dördüncü Nüktede denmiş: “Evet, iktisat etmeyen, zillete ve manen dilenciliğe ve sefalete düşmeye namzettir. Bu zamanda israfata medar olacak para çok pahalıdır. Mukabilinde bazen haysiyet, bazen namus rüşvet alınır. Bazen mukaddesat-ı diniye mukabil alınıyor, sonra menhus bir para veriliyor.” İktisat ve israf meselesi sadece bireye hitap edip onu ilgilendiren basit bir mesele değil; iktisadî anlamda ülkenin topyekûn fakirliğiyle de yakından ilgilidir. Şöyle ki, bir yandan israfa kapı açan müsrif bir yönetim anlayışı, öte yandan iktisat ilminin disiplin ve temel esaslarıyla örtüşmeyen iktisat politikası izleyerek bireyleri ve milleti dahilde ve hariçte el açar duruma düşürmek de dördüncü nüktenin kapsamı içindedir.

Vahşi kapitalizmin modern kölelik düzeni, şahısların emek ve zamanını az bir para karşılığında satın alır, mukabilinde yine az bir ücret verir ne kendilerine ne ailesine ne sevdiklerine ayıracak zaman da bırakmaz. Ne oldurur ne öldürür. Sadece midenin ihtiyacına cevap verir; akıl, kalp, ruh, vicdan ve sair letâifin ihtiyacını göz ardı eder. Çünkü kapitalist sömürü düzeninin derdi, az maliyetle maksimum kâr elde etmektir. Mide haricindeki ihtiyaçlar onu çok ilgilendirmez, mideyi de tam tatmin etmez. Bugünkü psikolojik ve sosyolojik sorunlara çözüm bulmak isteyenler meseleye bu açılardan da yaklaşmak zorundadırlar.

Özetle; israf, istismar ve sömürü kapılarını sonuna kadar açan vahşi kapitalizmin köleliğinden kurtulmanın çaresi; fıtratla uyumlu, insanın maddi ve manevi ihtiyaçlarına cevap veren, Kur’anî ve Nebevî (as) esaslara istinat eden, adil ve hakkaniyetli bir iktisat sisteminin acilen kurulmasıdır. En azından bunu, kendi ülkemizin, bölgemizin ve insanımızın toplumsal barışı, huzuru ve refahı için yapmak zorundayız.

**

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.