İyinin İstismarı ya da İyiye Yapılan Kötülük

“İyi insan olmadan iyi Müslüman olamayız.”

(Aliya İzzet Begoviç)

İyi”; vasıfları itibariyle beğenilen, yararlı ve uygun bulunan şey gibi güzel anlamları olan bir sıfattır. Mesela, söylem ve eylem uygun ve işe yararsa, “İyi olmuş!” deriz. Madde ve menfaatin zirve yaptığı tahrip devrinde, istismar edilmedik millî ve manevî değerlerimiz neredeyse kalmadı. O kadar ki, güzel Türkçemizin güzel kelimeleri bile istismarın gadrine uğradı. İşte o kelimelerden biri: İyi. Zannediyorum, iyi kelimesi hiç bu devirdeki kadar kendini kötü(!) hissetmemiştir.

Bir şeyin istismarı ya da suistimali, o iyi şeyin gerçek mahiyetini değiştirmekle; insanların, iyi şeyleri kötü algılamasına ve iyiden uzaklaşmasına sebep olmaktadır. Şimdilerde buna dair yüzlerce canlı örneğe şahitlik etmekteyiz. ‘İyi’nin istismarının en bariz ve kötü örneklerini de inancımızın söylem ve eylemindeki uygulamalarında görmekteyiz. Balkanların Bilgesi de işte buna işareten olsa gerek, yukarıdaki veciz sözü söylemiş: “İyi insan olmadan iyi Müslüman olamayız.”

Dünyada ‘iyi’yi kötüleyen aklı başında kimse yoktur. Ancak, “iyilik zannıyla kötülük” yapan taassup sahibi safderunlar hariç. A. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi dediği piramidin en üst aşaması “kendini gerçekleştirme ihtiyacı” olup, insanın “iyi, erdemli ve yararlı” birey olmasını ifade eden aşamadır. Keza, fıtratımızdaki vicdan mekanizması da “iyilikten haz alan, kötülükten elem duyan” şuurlu bir hissiyattır. Buna göre, “iyi insan” aynı zamanda “vicdanlı insandır” denebilir.

İhtiyaç, eksikliği hissedilen şeydir” fehvasınca, “kötülüğün sıradanlaştığı” (ki, Hannah Arendt bu kavramla, düşünmeden itaat eden insanın potansiyel tehlikesini anlatmak ister), sokağın orta yerinde, kalabalıkların gözü önünde insanların -bilhassa kadınların- acımasızca öldürüldüğü, onca kötülük karşısında, “özünde iyi” olduğuna inandığımız insanların duyarsızlaştığı şu zaman diliminde; iyilere ve iyiliklere… hava ve su gibi ihtiyacımız vardır.

İyi insan olmak cesaret ister” başlıklı makalesinde Psk. Dr. Feyza Bayraktar: “Bugünü kurtaracak olanlar ise başarılı ya da zeki olanlar değil; iyi kalabilenlerdir. Çünkü iyilik, insanın en soylu cesareti, en bilinçli özgürlüğüdür. Kötülüğün dayattıklarına teslim olmamaktır.” (Diken, 26.10.2025)

Mesela, toplumsal hayatımızda çokça şahit olduğumuz, iyiye kötülük etme halinden birisi de “bizim mahalleden, bizim taraftan, bizim düşünceden”, yani “bizden” biri ise iyi, değilse kötüdür; üstelik o biri, “kötü” olsa bile.

Mesela, başkalarına örnek olmak için, iyi olduğumuzu fiillerimizle izhar etmek / göstermek ve mutlaka ama mutlaka iyi olmak zorundayız. Çünkü kötüyü kimse kendine örnek almaz.

Biz ve dünyamız, bugün hem bireysel hem toplumsal anlamda kardeşlik ve sevgi, huzur ve mutluluk, -ülke, bölge ve dünyada- barış içinde, imtizaçkarane ittihat / uyumlu birliktelik halinde yaşamak istiyorsak (ki, şüphesiz istiyoruz), bunu temin ve tesis etmenin yolu, “iyi insan olmaktan”; onun yolu da “insaniyet-i kübrâ, İslâmiyettir” hakikatini sosyal hayatımızda rehber ve mihmandar edinmekten geçiyor. Aklın yolu birdir: “İyi insan, insan kavramının içini doldurabilen insandır.” (Robert Hartman)

Evet, iyinin bu kadar istismarı hiç ama hiç “iyi olmamış!” ve “iyi netice vermemiştir!” Büyüklerimiz, “Kem âlât ile kemâlât olmaz” demişler.

**

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum