Bütüncül Bakış ve Nurlar

“Mü'min olan kimse, iman ve tevhid iktizâsıyla, kâinata bir mehd-i uhuvvet nazarıyla bakar.”

Mesnevi-i Nuriye

Bütüncül bakış; birbirleriyle ilişkili unsurları ya da birimleri bir arada değerlendiren yaklaşımdır. Bu yaklaşımın gerçek izlerini ve yüzlerini, Risale-i Nurların pek çok yerinde görürüz. Nurların öncelikli hedefi Müslümana, şeytanın elinin yetişemeyeceği, kalbin, kafanın, ruhun, vicdanın ve sair letâifin derinliklerine âdeta kazınmış ve söküp atılamayacak tahkiki bir iman kazandırmak, onu muhafaza etmek ve nihayetinde bu iman ile kabir kapısından içeri girmektir. Bediüzzaman’ın tevhid inancının gereği meselelere iman dürbünü, gözü ve gözlüğüyle bütüncül bakışı ve kullandığı tabirler, kendi devrine kıyasla hayli orijinal olduğu kadar, istimal ettiği kelime ve kavramlarda da hayli seçicidir. Mesela, kâinatı beşiğe benzeterek kullandığı mehd-i uhuvvet deyimi de onlardan biridir. Kardeşlik kazandırmakla beraber onları bir arada besleyip büyüten, yaşatan bir beşiktir. Mesela, bir başka basit ve anlaşılır örneğini de “Avrupa ikidir.” ifadesinde görürüz. Bütüncül bakış yaklaşımı, medeniyet ve felsefe ve ihtilaf (müspet-menfi) gibi sair mesele ayrımında da vardır. Evet, daha düne kadar -hatta bugün bile- Avrupa için olumsuz çağrışımlar yapan ifade ve tabir kullananlara bedel bu sözü, neredeyse bir asır evvel söylemiştir. “Avrupa ikidir” açılımını da yanlış anlamaya yer vermeyecek şekilde şöyle izah etmiştir:

“Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimâiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden birinci Avrupa.” “Felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa.”

Fakat konumuz Avrupa değil; bakış açısıdır. Bütüncül bakış açısıyla toptancı yaklaşım birbiriyle karıştırılmamalıdır. İlki; olumlu ile olumsuzu birbirinden ayırırken, ikincisi; her ikisini de bir torba içine koymaktır. Hiçbir kritiğe tabi tutmadan, mihenge vurmadan, süzgeçten geçirmeden toptan ret veya kabul anlamında toptancı yaklaşım; olumlu ya da olumsuz olduğuna bakmaksızın muhalifine düşman muamelesi yapan, vasatı olmayan -hatta tefrikaya bile sebep olan- görüştür. Ya bendensin ya değilsin. Ya hep ya hiç. Ya sev ya terk et… gibi. Özünde olumluluk içeren bütüncül bakış açısı, hayatın iktisadi, içtimai, siyasi ve sair sosyal veçhesine söylem ve eylem olarak yansıyıp, uyarlandığında semere ve sonucu da olumlu olacaktır. Tarlaya ekilen tohum ya da dikilen fidan misali.

Bediüzzaman, odaklandığı ve hizmetini teksif ettiği/yoğunlaştırdığı, kişiyi uhrevi ve dünyevi saadet ve kurtuluşa ulaştıran tahkiki iman meselesini; salt bir inancın çok ötesine taşımış, vahiy, din, bilim, akıl, kâinat, hayat ve sair unsurlarla meczetmiş, ilişkilendirmiştir. Aralarında İlahi kökenli bir uyumlu birliktelik vardır. Yani imtizaçkârâne ittihat. Zaten bu uyumlu birliktelik, insanın ve kâinatın hayatının devamı için zaruri ve zorunludur, aksi halde, hareket ve faaliyet demek olan hayat devam edemez. Mesela, Kur’an bir kitaptır, kâinat da bir başka kitaptır. Birbirini şerh ve izah eden bu iki kitap arasında, insicam / uyumluluk vardır. Zira iki kitabın Kâtibi de Sanatkârı da aynı Zattır. Bu örnek, küçük kâinat olan insan için de verilebilir. Mesela, insicamı bozulmuş kalp ve kafasıyla, ruh ve vicdanıyla bir insan düşünelim. Böyle bir insanın akıl ve ruh sağlığı bozulduğu gibi neticede beden sağlığı da bozulacak ve belki o insan, hayatını devam ettirmeyecektir. Bütüncül bakış; insanın beden sağlığıyla birlikte akıl ve ruh sağlığını, maddi hayatıyla beraber manevi hayatını da nazara alan yaklaşımdır. Zira insan, madde ve manasıyla insandır. Hal ve gönül ehli bir halk ozanımız (Kaygusuz Abdal), insanı, gönül penceresinden gönül gözüyle temaşa edip, kendi lisanıyla şöyle demiş:

“Bu âdem dedikleri,
El ayakla baş değil,
Âdem manaya derler,
Suret ile kaş değil.”

Ozanımız; el, ayakla başı reddetmemiş, “Mânâya da bakın!” diye ikazda bulunmuştur. Bir anlamda bu yaklaşım, (madde-mânâ olarak) bütüncül bakış açısıdır. Halk ve divan edebiyatımızda buna benzer örnekler çoktur. Aynen bunun gibi Risale-i Nurların, okuyanlara ve dinleyenlere kazandırdığı bir başka mühim hususiyet de bütüncül bakış açısıdır. Nur müdavimlerinin ve müntesiplerinin duygu ve düşünce, eylem ve söylemlerinde toptancı olmayan bütüncül bakış yaklaşımının izleri ve yüzleri belirgin bir şekilde görülür. İnancımız odur ki, inşallah yakın gelecekte, sadece ilahiyatçılar değil; (edebiyatçılar dahil) sair bilim insanları da Risale-i Nurları kendi uzmanlık alanlarında müracaat edeceği bir şaheser, başvuru ve referans kaynağı olarak görecek, gösterecek ve kabul edeceklerdir.

**

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum