Bülbülü Öldürmek

ABD’li yazar Harper Lee, ödüllü Bülbülü Öldürmek isimli romanında, sözde özgürlükler ülkesi olduğu söylenen Amerikan’ın -ki, İsrail’in Gazze katliamında ortaya koyduğu tutumla hiç de özgürlükçü olmadığını dünya âlem gördü- güneyinde yaşayan, siyah derili insanlara reva görülen insanlık dışı muamelelerden kesitler sunar. Hürriyet ve adalet isteyen, eşitlik diyen, insan haklarını dillendiren bütün insani bülbülleri susturmak isteyen; ayrımcılık, ırkçılık ve savaşlar bitsin, insanlar ölmesin diye şakıyan bülbülleri öldürmeye çalışanların ibretlik hikâyeleri anlatılır.

Hemen bütün kuşlar özgürlüğün sembol isimleridir. Kimseden izin almadan, semanın uçsuz bucaksız menzillerinde kanat çırpar, pervaz ederler. Çoğu zaman kuşlara özenir, “Keşke kuşlar gibi özgür olabilsek!” deriz. “Kılavuzu karga olanın…” meşhur deyimiyle kargaların kötü kılavuzluğunu bildiğimiz halde; kargaları veya baykuşları nesli tükenmesin diye korumaya alıp, muhabbet ve hürriyeti şakıyan bülbülleri öldürmek veya tutsak almak, hür yaratılan insan için büyük bir paradokstur.

Bediüzzaman da inancın ve onun seçkin bir özelliği olan hürriyetin, hak ve hakikatin ve hikmetin şakıyan bir bülbülü idi. Onu da susturmak, hatta öldürmek istemişlerdi. Bülbülü öldürünce hürriyetin de sesini kesmiş olacaklardı. Fakat tüm bülbüllerin Sahib-i Hakiki’si onun da susturulmasına izin vermemiştir. “Hatib-i Rabbanî” dediği bülbül için Bediüzzaman, “Mesela, meşhur bülbül kuşu; gülün aşkıyla maruf o hayvancığı, Fâtır-ı Hakîm istihdam ediyor. Beş gaye için onu istimal ediyor.” “Demek, her bir nevi mevcudatın, hatta yıldızların da bir serzakiri ve nurefşan bir bülbülü vardır. Fakat bütün bülbüllerin en efdali ve en eşrefi ve en münevveri ve en bahiri ve en azimi ve en kerimi ve sesçe en yüksek ve vasıfça en parlak ve zikirce en etem ve şükürce en eamm ve mahiyetçe en ekmel ve suretçe en ecmel, kâinat bostanında arz ve semavatın bütün mevcudatını latif secaatıyla, leziz nağamatıyla, ulvi tesbihatıyla vecde ve cezbeye getiren, nev-i beşerin andelib-i zişanı ve beni Âdem’in bülbül-ü zülkuranı, Muhammed-i Arabidir.” (24.Söz) der.

Madem peygamberler (as) Allah’ın (cc) en şanlı birer bülbülüdür; Rabbani, Gazali, Mevlânâ, Yunus, Âkif, Bediüzzaman gibi peygamberlerin (as) izinde giden diğer bütün hürriyet kahramanları da birer şanlı bülbülüdürler. Mesela, Bediüzzaman “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam.” sözüyle, bu kahramanların mücadele ve hayatlarının özünü ve özetini ifade etmiştir. Hürriyeti ve muhabbeti şakıyan bülbüller susturulduğu vakit milletçe kaybeden biz oluruz. En başta hürriyetimizi…

Mesela, Mehmet Âkif’in Burdur milletvekili olduğu sırada Bursa, Yunanlılar tarafından işgal edilir. Bu hüzünle 1920’de yazdığı Bülbül şiirini bu duygu ve düşüncelerle okumak gerekir. Âkif Bülbül şiiriyle; hürriyeti ve istiklali elinden alınmak, tutsak edilmek istenen bir milletin; feryat etmekle yetinmeyip ayağa kalkmasını, bülbül olup, yanık ve hüzünlü sesiyle vicdanları harekete geçirip cesaretlenmesini, özgürlüğü seslendirmesini ve ona sahip çıkmasını ister.

Hürriyet evrensel bir hususiyete sahip olup hem bireylerin hem milletlerin hayatında vazgeçilmez birer kırmızı çizgidir. Hem maddi ve manevi hayatın hem bilgi ve becerinin, istidat ve kabiliyetlerin gelişmesi ve inkişafında hürriyet birinci şarttır.

Altın kafese konulan bülbül, “Ah vatanım!” demiş. Bu ‘ah’ hürriyetin terennümü, vatanım dediği de dikenli gül dallarıdır. Kültürümüzde; halk, divan ve tasavvuf edebiyatında bir metafor olarak bülbül; hasretin, aşkın, sevdanın ve özgürlüğün simge adıdır. Yanık bir ses, vicdanı işleten hüzünlü bir nağmedir.

Bülbülü öldürmek; muhabbeti öldürmek, sevdayı susturmaktır.

Bülbüller ölünce güller solar, güller solunca bülbüller susar.

Bülbül bir kuştan öte, hürriyetin terennümü ve nağmesidir.

Bülbülü öldürmek; hak, hakikat ve hikmete dilbeste olan lisana kilit vurmaktır.

Bülbülü öldürmek; aşkı, sevdayı, muhabbeti öldürmektir.

Bülbülü öldürmek, hürriyeti imha, esareti ihyadır.

Velhasıl, bülbüller öldürülünce meydan, kötü sesleriyle hep adaveti seslendiren kargalara yahut ışıktan rahatsız olan baykuşlara kalır.

Bülbüllerin bizim övgü dolu hikâyelerimize ihtiyacı yoktur. Lakin bizim bülbüllerin varlığına ve hürriyeti terennüm eden ötüşlerine ihtiyacımız pek çoktur.

**

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum