Nadire Batu
Sen Bir Hiç Ol!
Nitekim ahirete hazırlık açısından azık için acılara ve yanlışlara düşüp acılarla terlenmektense, doğruları öğrenme konusunda güzel bir şekilde terlemeliyiz. Belki çayımızı içerek doğruyu öğrenme konusunda güzel terlemek ve yorulmak, herhalde en kolay ve en güzelidir.
Netice itibariyle bu dünyada imtihan sadece hastalık ile değildir. Belki nefsimiz bunu anlamayabilir veya anlamak istemeyebilir. Evet, belki hasta değiliz; ama hastaya göre daha çetin bir imtihanda olabiliriz, bilemeyiz ki!..
Peki, dua etmemekle kibir arasında nasıl bir alaka vardır?
Cevap: Bir ayetle bunu anlamaya çalışalım. Nitekim Rabbimiz, “Bana dua edin, duanıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir” diye buyurarak, dua etmeyenlerin kibirlerinden dolayı etmediklerini belirtmiştir. Bu nedenle dua etmemeye devam eden insanın, kibir hastalığı onun bütün duygularına yayılmış demektir.
Peki, kibirli insan niçin dua etmiyor?
Cevap: Çünkü kibirli insan Allah’a muhtaç olduğunu ve kendisini yaratan ve yaşatanın Allah olduğunu unutup, kendi işini kendisinin görebileceğini düşündüğü için dua etmiyor. Ayrıca o, sadece Allah’a dua edenin yaşlılar, hastalar ve fakirlerin olduğunu zannediyor. Eğer kendisi sağlıklı ve zenginse, duaya ihtiyacı olmadığını zannediyor. Bunu düşünmekle kendisine yeteceğini zannederek; azgınlığa doğru yürür, şımarır ve kibirlenir. Hâlbuki bizler, Allah’ın yardımı olmadan kendi ihtiyaçlarımıza elimizle ulaşamayız.
Bu nedenle duanın sayısız sırlarından birisi de; insanı şımarmaktan, gururlanmaktan, kibirlenmekten ve dehşetli maddi ve manevi hastalıklardan korumasıdır. Manevi hastalıktan kastettiğimiz, kibirdir. Zira kibrin hastalık olduğunu kibirli insan anlayamazsa bile, kibirli insanın davranışına şahit olanlar sezerler. O halde insan yerini ve haddini bilmeli ve Allah’ın verdiği değerin farkına vararak, bununla şımarmayıp şükretmelidir.
Ancak dua edip aczini bilen, bilhassa Allah ile olan alakasında aciz bir kul olduğunu idrak eden, kibirlenmesi için bir sebep olmadığını bilir. O halde kibirlenmeye hiç hakkımız yok.
Ancak namazı ve duayı terk eden insan kibirli olur, yalanın peşinde koşar ve kendini unutup tanıyamaz. Ayrıca yapmadığı ve yapamayacağı işleri yaptığını ve yapacağını zanneder. Böylece şımararak diğer insanlarla olan münasebetlerinde ve kendisinden güçlü olduğunu zannettiği insanlarla olan alakasında zillete düşer; şerefini ve izzetini koruyamaz ve çok yorulup yıpranır.
Demek ki kibirden kurtulmak ve korunmak için hem dua etmek, hem de diğer yaptığımız işlerin fiili dua olduğunu bilmek çok önemlidir. O halde mü’min buna dikkat etmeli ki, kibirden korunmuş olabilsin.
Aslında Allah katında yücelmenin yolu, O'nun karşısında acziyetimizi fark edip kendimizi küçülmekten geçer.
Hakikaten Allah yardım etmezse helak olmaktan, aklımızı, inancımızı, sağlığımızı ve her şeyimizi kaybetmekten şiddetle korkmalıyız. Hakikaten Rabbimiz bizlere yardım etmezse biz hiçiz.
Hem mümin ancak hiçlik içerisinden devamını getirir diğer âleme... Aksi halde yok olmaya mahkumdur. Zira Şeytan, Nemrut ve Firavun bunun en bariz örneğidir. Hz. Mevlana, “Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen bir hiç ol!" diye tavsiye etmiştir.
Hem eğer nefsimize sözümüzü geçirir isek, belki de gazetecilerin her daim televizyonlarda dış güçler diye belirttikleri düşmanlarımızı ilan etmeye bile gerek kalmadan, bizler İslam'ın sönmez nuruyla aydınlanacağımız gibi 'Allah'ın izniyle' onları da aydınlatmış oluruz. Böylece İslam'ın gür sedası yükselir her yere... Bu nedenle düşmanı çok uzakta aramaya gerek yok, hemen yeni başımızdadır. O da Nefsimizdir...
Hakikaten biz Allah'ın karşısında aciz, zayıf, güçsüz ve cahil varlıklarız. Hem biz neyin sahibiyiz ki!? Ayrıca vücudumuz bile Allah tarafından bir fabrika gibi idare ediliyor. Hatta yaptığımız iyilikler dahil hiçbir şey bize ait değil. Biz sadece küçük ve sınırlı irademizle kapıyı açıyoruz. Ayrıca irade özgürlüğünü de lütfededip veren yine Allah'tır. Neticede güzel olan her şey Allah tarafından bize lütfedilmiş ve Allah'ın ikramıdır.
O halde Allah'ın verdikleriyle kibirlenmek başlı başına bir saçmalık. Bu nedenle asıl büyüklenmek Allah'a yakışır. Bu nedenle Rabbimizden bizi, bize bırakmamasını ve bizi O'ndan ayırmamasını niyazı ile isteme yolculuğunda; samimiyetsizliğin, ruhsuz davranışların, gösterişin ve kibrin kol gezdiği bu çağda Rabbimizden sonumuzu hayreylesin niyazında bulunuyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.