Canavarlaşan Dünya

Günümüzde ailede, okulda ve hatta dünya çapında öfke patlamaları oluyor. Bunun yanı sıra okyanus ötesinden filolar halinde, gemi ve tırlarla silahlar taşınıyor Ortadoğu'ya. Yoksa dünya canavarlaşıyor mu, diye akla geliyor. Zira günümüz dünyasında bütün ülkeler en çok yatırımlarını savaş teçhizatlarına yapıyorlar. Hâlbuki bu yatırım insanların iyileşmesi için yapılsaydı ne güzel olurdu! Bilhassa bu yatırım eğitim ve ekonomiye yapılsaydı dünyanın hiçbir sorunu kalmazdı. Böylece herkes mutlu mesut yaşardı. Hem dünyada herkese yetecek her şey olduğu için kavgaya, çekişmeye, boğuşmaya, kan dökmeye gerek yok ki! Ama maalesef insanlar boğuşmadan duramıyor. Bu öfke ve kavga kime? Ve nereden geliyor?

Cevap: Çünkü insan tek dünyalı olunca daha fazlasını henüz dünyadayken istiyor. Böylece çıkarı ve menfaati için yapamayacağı hiçbir şey olmadığı gibi boğuşmaya ve kavga etmeye başlıyor. Aslında bakarsanız bu da ona yetmiyor. Ancak sadece bununla oyalanıyor.

Hâlbuki daha fazla isteme duygusu bize sonsuzluk için ve bu sonsuzlukla tatmin olalım diye verilmiştir. Neticede dünyaya sığmayan ve ebediyete uzanan sonsuz arzular, ancak sonsuzlukla yatıştırıp tatmin olur. Fakat sonsuzluğu bulamayan, dünyada her şeyini kaybeder. Çünkü kazandığı her şeyin ölümle elinden alınacağını bilir. İşte bundan öfke patlaması doğar. Böylece kişi, "Dünyaya bir kere geldim" diyerek, menfaati ve çıkarı için her şeyi yakıp yıkar. Maalesef günümüzün dünyası, böyle bir anlamsızlık soluyor.

Çünkü dünyayı Allah'ın yaratılış amacına uygun yorumlamayan, Hitler gibi olmuş olur. Bu durumda insan hiçliğe mahkum olur. Dolayısıyla kaybetmeye dayanamadığı için kalbini negatif enerji ile dolar; öfkelenir, kızar ve iç ızdırabı çekecektir.

Mümin ise hep rahattadır. Yani İslam dünyasında dış güçlerin kışkırtmaları, tahrikleri ve olumsuz tablolarına rağmen Müslümanlar daha çok mutlu ve huzurlular. Elbette Müslümanlar Kur'an ve sünnete daha sıkı sarılmış olsaydılar huzurları tavan yapardı.

Ancak maddi refahı ve geliri yüksek olan ve dıştan rahat görünenin içinde ise cehennem kaynıyor. Zaman zaman sanki dostmuş gibi menfaat ve çıkarı için sırtları sıvazlayıp, adeta "Aslanım" diyebiliyor. Ancak böyleleri kime yaklaştıysa içindeki cehennem alevi sebebiyle herkesi yakıyor. Bu canavarlaşmış insanlar özellikle Müslüman düşmanıdır. Aslında bu şahsiyetsizler, insanlık düşmanıdır da. Kendilerini adeta ilah olarak tanıtıyor ve herkesin onların kulu ve kölesi olmalarını diliyorlar. Evet, canavarlaşan insanlar cehennemi soluyorlar. İşte bu çok dehşetli bir cehennemdir. Elbette içleri yakan bu cehennem, ancak İslam inancı ve ebedi saadetin ölümsüzlük suyuyla sönüp teskin olur.

Örneğin; bir maça giden ya da televizyonda tuttuğu takımın maçını izleyende kazanma ümitleri oluyor. Böyle bir durumda tribünlerde zafer şarkıları söyleyerek, bir sevinç ve coşku havası oluyor insanlarda. Eğer takımları iyi oynayıp gol atarsa, coşkuları devam edecektir. Ama eğer takımları bir gol yerse, tribünler sessizliğe gömülür. 1-2 gol daha derken, bu sefer kızmaya başlarlar. Yani maçın başından övdükleri ve göklere çıkardıkları coşkulu tezahüratlarla destekleyip, alkışladıkları takımın oyuncularına öfke kusmaya başlarlar. Bu tabiri bağışlayın ama "Milyonluk eşekler!" deyiverirler. Ardından bir gol daha yiyince, bu kez tamamen çılgına dönerler. Böylece taraftarlar, etrafı yakıp yıkarak, koltuklar her yerde uçuşu verir, vesaire...

İşte hayat maçı da böyledir. Elbette hayatın maçı da bir gün sonlanacaktır. Eğer işler Allah için yapılmıyorsa, sonsuzluğa olan inanç yok ise, sıfırla çarpılacak ve sıfırlanacaktır. Böylece insanın bütün hayatı birer hiç hükmünde olacaktır. İşte bu çok korkunç bir şey! Acaba insan buna dayanılabilir mi? Elbette bu öfke doğuracaktır. İşte dünyanın öfkesi bundandır. Hakikaten dünyada çok tehlikeli bir öfke birikmesi var. Ancak yaratılış maksadına cevap verip ve her şeyi anlamlandırırsak rahatlarız. Evet belki görünüşte kayıplar olur. Ancak gerçekte kayıp olmaz. Hz. Mevlana, "Ey bütün zararları kar yapan! Sen varken benim zarardan ne korkum olacak! "diye buyurarak Allah'ın varlığının önemini belirtir. Bu bağlamda hem kar, hem de zarar kardır. Hakeza kayıplar da, kazançlar da kazançtır. Allah varsa her şey lehinedir. Çünkü Allah, insana her durumda her şeyi kazandırır. Garanti Allah'tır ALLAH. Ama Allah'a bağlı yaşamayan ve onu yok sayan; kazançları da, kayıpları da, karları da, zararları da zarar üstüne zarardır.

Unutmayalım ki, anlamsızlığa son vermek öfke birikimini bitirir. Mehmet Akif Ersoy, "Kendi sağlam... Hissi ölmüş, ruhu ölmüş milletin! İşte en korkuncu hüsranın, helakin, haybetin!" diye ne güzel buyurmuş. Zira Filistin'de olduğu gibi insanlığın üzerine bombalar düşmüyor. Ama insanlığın kalbine ve ruhuna manevi bombalar düşüyor. O bombalar günahlardır. Evet, "Ülkemizi terörlerin saldırılarından korumalıyız" diyoruz. Ancak kalp ve ruhları ele geçirip öldürdüğü manevi terör, çok daha dehşetlidir. Ölümlerin en korkuncu ruhların ölümüdür. Platon, "Bedeni öldürenden değil ruhları öldürenlerden korkun!" der. Zira yıllar cildi buruşturur. Ancak idealsizlik ruhu öldürür. Nitekim Allah bizleri duygu ve düşüncelerle donattığı gibi göz, kulak ve türlü türlü cihazlarla da donatmıştır. Hakikaten dünyayı verseler gözümüzü vermeyiz. O halde mümin olarak şöyle düşünmeliyiz: "Sahip olduğum tüm güzelliklerle ölümsüzleşmenin bir çaresi var mı acaba?" Elhamdülillah var. Bunun yolu; dünyaya gönderiliş amacını ve Allah'ı bulmak, sonsuzluğa inanç ve talip olmaktan geçer.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.