Maruf Özülkü
Batı bizim neyimiz olur?
Batı dünyasının Doğu üzerindeki büyüsü hızla bozuluyor.
Medeniyyetin insan haklarının ve demokrasinin kaynağı olma iddiası günden güne siliniyor. Yaşanan her bir hadise ile inandırıcılığını kaybettiriyor.
Meğer ki...
tutarsızlığın, yobazlığın ve bencilliğin merkeziymiş Batı felsefesi...
Yahudi ve Ermeni soykırımları için totem tutan Batı, Iraklı ve Suriyeli yüzbinlerce insanın ölümüne dönüp bakmazmış bile.
Meğer ki...
Ukraynalı çocuklarına ağlayan Batı Gazze'deki çocukları umursamazmış.
Meğer ki...
Sanayi devrimiyle birkaç yüzyıldır teknolojik üstünlük dönemi yaşayan Batı, sömürgecilik politikalarla dünyanın dört bir tarafını talan edermiş...
Meğer ki...
Demokrasicilik patentini göğsünde taşıdığını iddia eden Batı, monarşik yönetimleri hala kralların, prenslerin, düşeslerin ve kontların mutlakiyetinde debelenir dururmuş...
Meğer ki...
Halk yönetimi iddiasında bulunan Batı ülkeleri-başta Fransa- Cezayir'de FİS adlı partinin seçimlerde iktidar çıkmasını engeller, Filistin'de Hamas'ın yüzde 52 ile iktidar olmasını hazmetmezmiş ve darbelerle engellermiş mesela...
Meğer ki...
Her terör oluşumunun altında her ara dönem uygulamasının ardında hep Batı çapanlığı çıkarmış...
Hülasa sipariş edilen Batı değerleri ile vuku bulan Batı davranışları birbirinden çok farklı.
...
Balkan savaşları, Kut-ul Emare ve Çanakkale Savaşından tâ Milli Mücadeleye kadar süregelen harpler silsilemizin temelinde Batılı güçlerle verdiğimiz şanlı direnişler vardır. Karşımızdaki güçler ise hep Batılı sömürgeci güçler.
Savaştan sonra yeni yönetimle birlikte başlayan "Batılılaşma hareketi" ayrıca değerlendirilmelidir. Ancak bundan daha ilginci bu çizgideki propagandalardır.
Bir taraftan "ulusçuluk" politikaları diğer taraftan milleti kaç asırdır perişan eden harplerin başfaili başdüşmanımız Batılı güçlere olan perestişkârane davranışlar.
Sözgelimi Araplara öylesine düşmanlaştırıcı bir dil kullanılır ki akıl almak mümkün değil.
Sanırsınız ki, İstanbul'u altı sene işgal eden İngilizler değil; Araplardır.
Sanırsınız ki, İzmir'i yakıp yıkanlar Yunanlılar değil de; Suriyelilerdir.
Sanırsınız ki, Antep'i Halepliler işgal etti. Maraş'ı Bağdatlılar istila etti.
Bizi hem maddeten hem manen yok etmek isteyenler bunun için projeler ve kiralık adamlar bulanlar meşum Batının bizzat kendisidir oysa.
...
Elbette bir tek Batı yok karşımızda. İnsanlığın ihtiyaçlarına cevap veren din-i İsevîden hala birkaç nasibi olan Batı'ya değildir sözümüz.
İnsanlığı maddi olarak kirli çürük felsefesiyle yok eden her tür kirli izme payandalık eden kanemici Batı'yadır öfkemiz.
Merhum Necip Fazıl Kısakürek'in "Bir şapka bir eldiven bir maymun..." dediği katı Batılılaşma mukallitliği uğruna işlenen cinayetlerin bahsinden mütevellit kampanyalardır mevzumuz.
Bir taraftan bu gerçekler, bir taraftan milliyetçilik davası. İkisinden birisi doğru değil. Bediüzzaman 1933 yılında yaptığı ikâzla şimdilik nokta koyalım:
"Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa'nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır."
(Risale i Nur Külliyatı. Bediüzzaman Said Nursi. Lem'alar, On Yedinci lem'a, Beşinci Nota)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.