Hümeyra Yıldız Dülek
Ah Halepçe!
Elma kokusunu kim sevmez? Bence her insan mis gibi elma kokusunu ve elbette elmanın lezzetini sever.
Ama elma kokusunun boğazınızı yakacağı, ya da elmadan büyük bir ısırık alıp o lokmanın sizi boğacağını ve ölüme gideceğinizi hiç düşünmezsiniz veya düşünmeyiz.
Hiç kimse bir elmadan veya elma kokusundan ölüme sürükleneceğini bilemez zaten. Lakin 16 mart 1988 sabahı çoluk çocuk, genç, ihtiyar, kadın, erkek kısacası burnu elma kokusuna değen herkes ama herkes bir elma kokusuna kurban gitti.
İçimiz hala acıyor HALEPÇE!
Evet; Bundan 35 yıl önce, 16 Mart 1988 sabahı, elma kokusuyla uyandı Halepçeliler.
Elma mevsimi miydi? Elma ağaçları çiçeğe durmuş muydu? Bilinmez, sadece her yerden mis gibi elma kokusu geliyordu. Camlarını açtı bütün Halepçeliler, merakla, içlerindeki neşeyle etrafı seyrettiler, bir kısım insan dışarı çıkmış kokunun geldiği yöne doğru koşuyordu, bütün Halepçeliler katıldı bu koşuya.
Ne olduğunu anlamaya çalışarak, heyecanla hızlı hızlı yürüyorlardı nereye yürüdüklerini veya ölüme yürüdüklerini bilmeden. Yürümeye devam ederken boğazlarının yandığını, derilerinin kaşındığını hissettiler, bu sefer dönüp eve doğru koşmaya başladılar. Yanma iyice artıyordu. Zamanla derilerinin morarmaya ve büzülmeye başladığını gördüler korkuyla. Bir an önce suya ulaşıp duşa girerlerse bu yanmadan kurtuluruz sandılar. Ama kendilerini suya atar atmaz kavruldu bedenleri, binlerce çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek ölmüşlerdi öldüklerini bilmeden. Yanarak ölmüşlerdi; ortada ateş yoktu, duman yoktu ama ölmüş bir avuç kül olmuşlardı.
Cani canavarların binlerce insana layık gördüğü kimyasal zehirdi bu.
Kimyasal zehir; vücudunuza temas ettiği anda yakar sizi, nefes almak için çırpınırsınız; alamazsınız. Deriniz büzülüp çürür. Yavaş yavaş, acı çeke çeke ölürsünüz. Sonsuz bir acıdır, başınıza silah dayasalar evet korkarsınız ama vücudunuzda sonsuz acı hissetmezsiniz, tetiği çekecekleri anın korkusu vardır yüreğinizde sadece. Oysa o zehiri bir kere soludunuz mu ciğerleriniz kavrulur, yangın içinizden başlar ve acının içinde kaybolur kıvranarak can verirsiniz bin kere ölerek.
Güzel kokulu zehir, zekice planlanmış bir katliamdı Halepçe katliamı!. Hedeflerinde çocuklar vardı, hedeflerine oturdukları yerden ulaştılar. Tıpkı diğer katliamlardaki gibi.
Bir kısım zevat dünyaya böyle hükmediyor. Hiroşima’da, Halepçe’de binlerce çocuğun attığı çığlıkları duymadan hükmettikleri bu dünya düzeninde aklı selim insanlara çok büyük ihtiyaç var.
Rabbime emanet bir dünyada yaşıyoruz ve her 16 Mart günü kulağımız kapıda, burnumuz havada olsun; tanıdık bir koku duyarsak Allah (cc) korusun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.