Psikoterapide Nötr Olmak ya da Olamamak

Bir YouTube kanalı üzerinden psikoloji camiasında bilinen bir ismin yaptığı talihsiz bir açıklama üzerine psikoterapistlerin kılık kıyafeti üzerinden “başörtülü psikolog olur mu olmaz mı” konusu gündeme oturdu ve bir tartışmayı başlattı. Öncelikle açıklamayı yapan kişi olan Prof. Dr. Üstün Dökmen’in alana bugüne kadar önemli katkılar sunmuş biri olduğunun altını çizmek isterim. Ama teessürle de belirtmek isterim ki; son açıklaması bilimsel temelden uzak, kendi dünya görüşünün yansımasından ibaret kalmıştır. Bu yazı da tartışma başlatmaktan ya da tartışmayı sürdürmekten öte “Psikoterapide nötr olmak” olma konusu üzerinden muhtelif açıklamalarla büyüyen ve karışan sürece dair açıklayıcı bilgi ile kamuoyunu aydınlatma mahiyetindedir.

Son dönemlerde popüler psikolojinin dizi ve filmlerde psikoterapi odalarının dâhil edilmesiyle gündeme bir hayli yer edindi. Ve eskiye nazaran psikoterapi “delilerin” gittiği yer noktasında sorunların çözümlendiği bir yer olduğu şeklinde, önemli ve güzel bir değişime neden oldu. Bu bağlamda destek almanın önemli ve herkese ait bir şey iken psikoterapide “nötr olmanın” ne olduğunun herkes için aydınlatılmasının önemli olduğunu düşünüyorum.

Psikoterapide nötr olmak psikoterapi ortamının ve psikoterapistin yansız ve tarafsız olmasıdır. Bu noktada temel ilkesi etik duygulara sadık olarak etik duruşun sergilenmesidir. Etik temel kurallar, psikologların ve psikoloji biliminin bilimsel çerçevesi ile belirlenmiştir. Bir evin ayakta durmasını sağlayan kolonlar gibi psikoterapi sürecini de sağlıklı ayakta tutan ilkeler bunlardır. Bu etik ilkeler psikoterapi ortamının steril olmasını sağlar. Psikoterapi ortamının sterilliği ile kastedilen; terapi ortamının yansız, tarafsız ve güvenilir olmasıdır. Psikoterapistin yansız ve tarafsız olabilmesi için psikoterapistin yeterli donanım, yetkinlik tecrübe ve deneyim gaye sahip olması gerekmektedir.

Psikoterapi sürecinde kullanılan yöntem ve ekoller çok çeşitli olmakla birlikte temel ilkeler net ve her yöntem ve ekol için geçerli, olmazsa olmaz şartlardır. Psikoterapide iyileşmedeki en önemli nokta terapist-danışan arasındaki ilişkidir. Psikoterapi literatüründe “terapötik ilişki” olarak geçen bu durum psikoterapi sürecinin etkililiğini belirleyen en önemli unsurdur. Bu ilişkide sterilliği sağlamak sanıldığı kadar kolay değildir. Bazı durumlarda zor çatışmalara neden olabilir. Bu noktada Psikologların Etik Yönetmeliği durumun değerlendirilerek aşılmasında yol gösterir. (Bakınız: TÜRK PSİKOLOGLAR DERNEĞİ ETİK YÖNETMELİĞİ*) Buradan da anlaşılacağı üzerine psikoterapi ortamında bu dengeleri sağlamak özel durumlara göre de değişkenlik gösterecek kadar denge ayarı içermektedir. Bir nevi arabanın rot balans ayarında olduğu gibidir. Arabada tekerleklerin direksiyona göre dönmesini sağlayan bir sistem varsa da direksiyonu kullanan kişi yola göre o yönü belirler. Yol durumuna göre bazen kaygan, virajlı gibi zor yollarda da oradan çıkmak nasıl sürücünün becerisine aitse psikoterapi sürecindeki zor durumlarda da sterililiği bozmadan o dengeyi kurmak da psikoterapistin beceri, yetki ve donanımına göre şekil almaktadır. Psikoterapistler de zorlandıkları zor durumlarda yarar-zarar dengesini gözeterek gerektiğinde onu aydınlatabilecek kendisinden daha donanımlı bir meslektaşına (hocasına) sorarak da o dengeyi gözetebilir.

Türk Psikologlar Derneği Etik Yönetmeliği "İnsan Haklarına Saygı Ve Ayrımcılık Yapmama" alt başlığına göre;

*Psikolog hizmet verdiği kişi ve/veya kurumun gizlilik, özgürlük ve seçim haklarına saygı duyar ve bunları korumak için gereken önlemleri alır. Hizmet alanlar ve meslektaşlarının yaş, kimlik, cinsiyet, cinsel kimlik, cinsel yönelim, etnik köken, din, mezhep, sosyo-ekonomik düzeye ve engelli oluşa ilişkin konularda baskı ve ayrımcılık yapmaz. Yani psikoterapistin kendisine başvuran her bireye karşı kapsayıcı olması, eşitlikçi davranması, temel insani haklar ve sağlık hakkı kapsamında bir danışmanlık hizmeti sunması gerekir. Bu bağlamda psikoterapistin kendi duruşunda kılık-kıyafeti, kullandığı aksesuarları ile ilgili bir etik yönetmelik yoktur. Etik olan bir psikoterapist giyim-kuşamı ne olursa olsun; kapsayıcılığıyla, yargısız dinleyici olarak ve eşitlikçi yaklaşımıyla danışanın ihtiyaçlarına ve iyilik haline odaklanarak sergilediği duruşuyla o etik ilkeleri korur. Biraz daha açarak ifade etmek gerekirse; Psikoterapi odası her türlü farklı insanların hikâyelerinin dinlenilerek; biricik olan üzerinden kişinin kendisini keşfetmesini sağlayan bir yerdir. Psikoterapistlerin de her birey gibi bir etnik kimliği, dünya görüşü, milli değerleri, kendi dili ve yönelimleri ve inançları vardır.

Psikoterapist olma sürecinde kendi geliştiren ve mesleki rolünü olgunlaştıran her psikolog ve/veya psikiyatrist kendi görüşü ve inancını psikoterapi odasına taşımaz! Aynı görüşte, aynı değerlere inançlara sahip olsa dahi bunu yansıtmaz! Psikoterapistin danışanın çıkarlarına odaklı olup asla kendi çıkarlarına doğrultusunda bir ilişki kurmaz! Çünkü karşısındaki danışana dair tek çıkarı onu anlamak ve iyi olma haline kazandırmaya odaklanır. Psikoterapist öneri vermez! Çünkü öneriler belirli görüş ve inanç kapsamında verilen yönergelerdir. Öneriyi veren kişi kendi düşünce ve görüşlerini yansıtır. Psikoterapist danışanın kendi değerleri, kendi tercihlerini sağlıklı şekilde yapmasında ona ayna vazifesi gören kişidir. İşte tam bu noktada psikoterapist olan kişiler kendi kimliklerindeki değerlerini, yargılarını karşı tarafa aktarmaktan sakınır. Hatta tam da bu yüzden biz psikoterapistlerin özel yaşantısına dair bilgileri danışanlarının gözüne çok sokmaması gerekir. Bunu danışanının psikoterapi sürecini koruyup kollamak adına gözetir.

Psikoterapistler de her birey gibidir. Onların da milli görüşleri, savundukları siyasi görüşleri, inançlarına bağlı oldukları belirli yaşantıları olabilir ya da hiçbir dini inancı olmayabilir, farklı yönelimleri olabilir. Hatta karşına gelen danışanından görüş ve inançlarına karşı antipatik de olabilir! Ancak asla bunu danışanına yansıtamaz! Mesleki kimliğini geliştiren psikoterapist bunu yansıtmamak adına eğitimler alır. Ve kendi süreçlerini de çalışarak bunları üzerine gider. Dünyada psikolog meslek yasası olan yerlerde psikoterapist olmak için ön koşul: Kendi psikoterapi sürecinden geçmektir. Çünkü psikoterapist kendi travmalarını/ yararlarını, kendi görüşlerinden farklı olan kişilere karşı olumsuz duygulanımlarını kontrole etmeyi kendini tanıyarak yani psikoterapi süreci ile aşabilir. İşte psikoterapist olma sürecinde kendi psikoterapi yolculuğundan geçmek bu yüzden önemlidir.

Son olarak bu konu üzerinde önemli bir noktaya dikkatleri çekmek isterim: Türkiye’de psikologların bir meslek yasası henüz bulunmamaktadır. Mesleki bir değerlendirme yasal merceği olmaması maalesef bu süreçte belirlenen etik ilkelere uyum sağlamasında psikoterapistin ya da çalıştığı kurumun bu konudaki hassasiyetine bağlı değişim göstermektedir. İşte bu noktada danışanların iyi bir seçim yapması ve hizmet alacakları kişinin bilgi düzeyini, eğitim düzeyini hatta diplomaları ile yetki ve donanımı araştırıyor olması önem arz etmektedir.

O yüzden bu yazıda en son psikolojik destek / psikoterapi alınırken dikkat edilmesi gerekilen bazı noktaları belirterek tamamlamak isterim.

  • İyi bir eğitim almış ve bunu belgeleyen uzmanlara ulaşılması

  • Çok kısa süreli büyük beklentileri içine girilmemesi

  • Kanıta dayalı sistemleri kullanan, bilimsel çerçevede ilerleyen uzmanların seçilmesi,

  • Bir sorun yokken kişinin kendini sorgulatmaması,

  • Alacağı desteği hangi sorun için alacağını tespit edip bu alanda uzmanlaşmış kişileri tercih edilmesi,

  • Bir çok farklı psikolojik destek yönetimi varken o yöntemin kendine uygun mu değil mi diye araştırması,

  • Mesleki etik duruşu sergileyebilen, o dengeyi koruyabilecek yetki, donanım ve hassasiyete sahip psikoterapisti seçmek

  • Ve en önemlisi seçtiği psikoterapistle ilk görüşmeden sonra terapistle kimyasının uyup uymadığını değerlendirmesi

Yukarıdaki durumlara dikkat edilmesi ve bunlar göz önünde bulundurulması alınan desteğin daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır.

Uzman Klinik Psikolog
Gaye Kağan

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.