Cumhuriyet Gazetesi’nin Said Nursi ve Nur Talebelerinden rahatsızlığı

Cumhuriyet Gazetesi internet sitesinde bir haber yayınladı. Başlığı şöyle: “Said Nursi’nin talebeleri ‘görev başında’: Depremi böyle güzellediler”

Peki ne yapmış Said Nursi’nin talebeleri?

Haberin devamına bir bakalım:

“Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından binlerce depremzedenin tedavi gördüğü Ankara Şehir Hastanesi bir skandala sahne oldu. Said Nursi'nin 'talebeleri' tarafından depremzedelere dağıtılan kitapçıklarda, afetlerin Allah'tan geldiği söylenerek adeta güzelleme yapıldı. Kitapçıklarda "Zelzele gibi hadiselerin perdeleri altında gizlenen pek çok manevi çiçeklerin inkişafı vardır." ifadeleri yer aldı.”

Buna göre yaptıkları şey, yani skandal olan şey, depremzedelere kitapçık dağıtmış olmaları. Bu kitapçıkta afetlerin Allah’tan geldiği söylenmiş. Dini hayatlarından çıkaran bu karanlık zihniyete göre depremzedeleri teselli etmek için söylenen Bediüzzaman’ın şu sözü güzelleme imiş: “Zelzele gibi hadiselerin perdeleri altında gizlenen pek çok manevi çiçeklerin inkişafı vardır.”

Said Nursi’nin eserlerinde Kur’an ve hadis kaynaklı bakış açıları hakim. Elbette evleri sağlam yapmayan, bunları doğru dürüst denetlemeyen kimselerin büyük suçları var. Ama şu bir gerçek ki Depremleri veren Cenab-ı Haktır. Fakat insan sahtekarlık yaparak depremin hasarını, yıkımını, ölüme sebep olmasını artırmış oluyor. Şimdi bunların şüphesiz ki hesabı sorulmalı. Zaten yüce Rabbimiz de bunların hesabını soracaktır.

Şu kadar var ki deprem bitmiş, 50 bin civarında insan vefat etmiş, yüzelli bin civarında yaralı var. Evi giden, arabası giden, dükkanı giden yüzbinlerce insan var. Materyalist, yani inançsız bakış açısına göre ölenler yok oldu, mallar heba oldu. Bunlara göre ‘insan’ sahipsiz ve kimsesiz. Bu kadar yaralıya, yaralı yakınına, bu kadar evi barkı gitmiş insana böyle inançsız bir bakış açısıyla yaklaşmak onların dertlerini birden bine çıkarır. Hayata dair ümitlerini iyice bitirir. Kalan insanları ölmekten beter hale getir.

Ama Müslüman insanlara, ahirete inanan insanlara, hadislerde yer aldığı gibi enkaz altında kalarak ölen müminlerin şehit olacağını, giden mallarının kendilerine sadaka sevabı kazandıracağını söylemek, o insanların yaralı ve yanmış olan yüreklerine biraz soğuk su serpmek gibidir. Onlara ümit vermektir. Onların hayata bağlanmalarına, yaralarının çabuk kabuk bağlamasına yardımcı olmaktır.

Hem ayette bildirildiği gibi müminler birbirlerine sabrı tavsiye edenlerdir. Musibet anında sabrı hatırlatmak, sabırlı olanları Allah’ın seveceğini söylemek kadar o insanları normalleşmeye sevk edecek başka ne olabilir?

İşte Bediüzzaman’ın talebeleri bu zor zamanda depremden zarar gören, yaralanan insanlara giderek onlara dinimizin depremlere bakış açısını anlatıyor. Peki ne oluyor bu Cumhuriyet paçavrasına ki sık sık Bediüzzaman ve talebelerini diline doluyor?

Ziya Paşa bu gibiler için ne güzel söylemiş:

Erbab-ı Kemal-i çekemez nakıs olanlar
rencide olur dide-i hüffaş ziyadan”

Noksan olanlar kemal sahibi olanları çekemezler.
Yarasının gözü ışıktan rahatsız olur
.

Bunlar yarasa gözlü insanlardır. Işık ve nur onları her zaman rahatsız eder. Ama onların bu rahatsızlığı nura zarar verebilir mi? Asla veremez. Fakat onlar yarasa tabiatlı olduklarını ortaya koymuş olurlar.

Gazete haberinde Bediüzzaman’ın “FETÖ lideri Gülen’in rehber edindiği kişi olduğunu” iddia ederek, Risale-i Nur talebeleriyle Fetö arasında bir bağ kurmaya çalışıyor ve bununla da insanların zihinlerini bulandırmayı amaçlıyor.

Şunu Cumhuriyet Gazetesi de onun gibi düşünenler de bilsin ki, FETÖ lideri diye lanse edilen kişi kendisinin Nurcu olmadığını yetmişli yıllarda söylemiş birisi. Haa bu adam aynı zamanda peygamberimizi (s.a.v) istismar etmiş, dini istismar etmiş bir kişi. Risale-i Nurları da insanları kendine çekmek için olta olarak kullanmıştır. Sonra 15 Temmuz ile de nasıl bir vatan haini oldukları, dini çıkarları için nasıl kullandıkları anlaşıldı.

Şimdi ömrünü asayişi korumak için harcamış, talebelerine eserlerinde hep müspet hareket etmeyi tavsiye etmiş olan bir zatı, kendi askerine ve halkına kurşun sıkmayı emreden bir vatan haini ile nasıl aynı kefeye koyabilirsiniz? Tabii maksat üzüm yemek değil de, bağcıyı dövmek olunca bunu yapmak çok basit. Maksat islamı, Bediüzzaman ve talebeleri üzerinden karalamak olunca çamur at izi kalsın nevinden her şey mübah hale geliyor.

Bediüzzaman Said Nursi’nin talebeleri bu milletin manevî dinamiklerini ayakta tutmaya çalışan hizmet erleridir. Bu milletin çimentosudur. İmana ve Kur’an’a hizmetten başka gayeleri olamaz. Bunun aksine hareket edenler varsa, o hareketin sorumluları kendileridir, hak ve hakikatin yılmaz savunucu olan Risale-i Nur eserleri, kim ne derse desin, bu milletin imanının kurtulmasını sağlamak, gençlerin ateist, deist ve anarşist olmalarını engellemek maksadıyla ellerinden gelen gayreti göstermek isteyenler için her zaman hayat suyu olarak varlığını devam ettirecektir. Kur’an ve Sünneti referans alan Risale-i Nur eserlerini okuyan ve okutan toplumun güzide insanlarından bu memleket her zaman fayda görmüştür, fayda görmeye de devam edecektir.

Ama millete sağlanan bu faydayı “zarar” olarak gören zihniyet, tek parti döneminin dindarlara ve dine, imana olan baskılarını özleyen ilerici kılıfı altındaki “gerici zihniyet”tir. Allah bu zihniyetten bu Müslüman milletimizi muhafaza etsin, ellerine dine karşı kullanabilecekleri bir fırsatı bir daha vermesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.