Atilla Yargıcı
Şöhret için kendini pazarlamak ne kadar doğru?
Hiç şüphesiz bu asır pazarlama asrı. Pazarlamayı iyi yapan kazanıyor. Pazarlamanın bir ayağı da reklam. Aslında reklam insanları kandırmanın yollarından birisi. Kötü malın iyi reklamı çok kazandırır. Kötü malı iyiymiş gibi gösterip satmak ve bundan kazanç elde etmek helal olur mu? Elbette olmaz.
Yapılan iş, dünyevi kanunlar çerçevesinde yasal olabilir. Ama asla meşru olmaz. Bu yüzden ‘Pazarlamada Yasallık’ yerine meşruluğa dikkat etmek gerekir. Ne olursa olsun çok kazanmak değil, helal kazanmak amaç olmalı.
Pazarlamanın en ilginç olanı da insanın kendini pazarlaması. Sosyal medyanın yaygın hale gelmesiyle kendini pazarlama çok yaygınlaşıyor. Bir çok insan bunu da çoğu zaman şöhret olmak için, sosyal medya diliyle söyleyecek olursak fenomen olmak için yapıyor.
Şöhret olmak için kişilerin her türlü şaklabanlıkları yaptığı görülüyor. Sosyal medya işi daha da kolaylaştırıyor. Utanma ve haya duygusuyla normal hayatta yapılmasından kaçınılan gayr-i ahlaki davranışlar çekinmeden sergileniyor.
Bugün kim ne derse desin sosyal medya insanlar üzerinde çok etkin. Her şey oradan yayılıyor. Hayasızlık ve utanmazlık da oradan insanlara sirayet ediyor.
Halbuki şöhret olmak da, hayasızlık da insanı uçuruma sürükleyen iki tuzak. Bugünkü insanın huzursuzluğu, tatminsizliği de bu iki tuzağa düşmesinden kaynaklanıyor.
Çocuklarımıza güzel ahlakı; bunun içinde hayalı olmayı, utanmayı öğretmez isek bir sonraki nesil yaptığı hiçbir kötülükten utanmayan bir nesil olacaktır. Görünen köy kılavuz istemez. Zaten gittikçe ahlaki bakımdan batan Batılı ülkelerin insanlarında bu haya ve utanma duyguları kalmamış. Batılı tasvir etmemek için anlatmak istemiyorum.
Dinimiz bize hayalı olmanın önemini anlatıyor. Hadis-i şeriflerde hayanın imandan olduğu, hayanın hepsinin de hayır olduğu ve hayanın hayır kazandıracağı bildirilmektedir.
Haya insanda bulunan utanma duygusu demektir. Bir insan yapacağı bir kötü fiilden Allah’tan korktuğu ve kuldan utandığı için vazgeçer. Haya insanı yapacağı kötülüklerden vazgeçirmeye sebeptir. Bu yüzden utanma duygusunun imanla bir ilişkisi vardır. Allah’ın yasakladığı davranışları yapmamak, insanlardan utanmayı da gerektirir. İmanı olmayan insanlarda utanma duygusu da olmaz. İman zayıfladıkça utanma duygusu da azalır.
“Nasıl olursa olsun şöhret olayım” duygusu da insanı kendini pazarlamaya sevk eder hep. Evet insanlar arasında görünme, ön plana çıkma duygusu herkeste var. Ama bunu gayr-i meşru olarak değil meşru olarak kullanmak lazım. İnsanların faydasına olan şeyleri yaparak tanınır olursanız dua alırsınız. Ama inanları ahlaksızlığa sevk etmek için şöhret olur, şöhret olmak için her şeyi mubah görürseniz bu da insanı zehirler.
Nitekim Said Nursi Hazretleri Mesnevi-i Nuriye isimli eserinde şöyle der:
“Ey şan ve şerefi, nam ve şöhreti isteyen adam! Gel, o dersi benden al. Şöhret ayn-ı riyâdır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır. Ve insanı insanlara abd ve köle yapar. O bela ve musibete düşersen اِنَّا لِلّهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ de, o belâdan kurtul..”
Said Nursi, şöhreti önce zehirli bir bala benzetiyor. Yersiniz ama sonunda sizi öldürür. İkinci olarak riya olarak nitelendiriyor. Riya bir işi insanlara gösteriş için yapmaktır. iyi bir ameli bile riya için yapmak, o ameli çirkin ve kötü halle dönüştürür. Üçüncü olarak şöhretin insanı insanlara köle haline getireceğini bildiriyor.
Şöhret sahibi insan, başkalarının beğeni ve isteklerine uygun bir şekilde yaşar. Öyle görünür. Bu da modern köleliktir. Bundan kurtulmanın çaresi bizi Allah’ın yarattığını ve O’nun kulu ve kölesi olduğumuzu bilmek ve bir müddet sonra da öleceğimizi ve Allah’a kavuşacağımızın bilincinde olmaktır.
Bu sebeple çocuklarımıza sağlam bir inanç vererek onları hayasız fiiller yaparak riya ile şöhret yolunda koşmaktan uzaklaştırabiliriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.