Son zamanlarda belediye otobüslerinde, sokaklarda tesettürlü kadınlara hakaret eden açık-saçık giyinen kadınların artmaya başladığını görüyorum. Ben Ankara’da doktora yaptığım sıralarda bir gün asker emeklisi olduğunu tahmin ettiğim bir adam, metroda tesettürlü bir kadına hakaret etmişti. “Senin yerin burası değil, Arabistan’a git” demişti. Devir 28 Şubat devriydi. Dine ve dindarlara saldırmak, başörtülü hanımların eğitim hakkını elinden almak, onlara ağza alınmayacak laflar etmek moda olmuştu sanki.

Şimdi ise 28 Şubat dönemi değil. İktidar partisi tesettürlülere haklarını vermiş durumda. Ama tesettüre riayet etmeyenlere de herhangi bir haksızlık yapılmıyor. Herkes istediği gibi yaşıyor. Hatta açık saçıklığın, müstehcenliğin artık sınır tanımaz olduğu bir dönemdeyiz. Ama nedense bazıları, özellikle de açık gezen bayanlar, tesettürlü hanımları gördükleri zaman kırmızı görmüş boğa gibi saldırıyor. Ve arkasından da ekliyor: “Biz Atatürk’ün çocuklarıyız. Burası Atatürk’ün ülkesi…”

Kusura bakmayın da kimse Atatürk’ün çocuğu değil bu ülkede. Ve burası da Atatürk’ün ülkesi değil. Atatürk de her fani gibi bu dünya rolünü oynadı, sonra diğer aleme gitti. Bu ülke hepimizin. Açığıyla, kapalısıyla, dindarı ile dinsizi ile hepimizin ülkesi. Kişilerin giyim kuşamı kendi özel tercihleridir. Bir kişiye tesettürlü diye, başörtülü, ya da çarşaflı diye hakaret etmek insanlık dışı bir davranıştır.

Kaldı ki dindar insanlar da açık saçık gezen, bu konuda sınır tanımayan, gece kıyafetiyle sokaklarda dolaşan insanlardan çok rahatsız. Hatta dindar insanlar değil, Müslüman olup da dindar olmayan insanlar bile açık saçıklığın bu kadar sınır tanımaz olmasına karşı çıkıyor.

Ama kimse çıkıp da “Bu ülkede yaşayamazsın. Sen Avrupa’ya git, şuraya-buraya git” demiyor.

Aslına bakarsanız toplumun değerlerini altüst eden bir giyinme tarzıyla karşı karşıyayız. Moda illeti neyi emrediyorsa genç ve orta yaşlı bayanlar hemen balıklamasına atlıyor ve o kıyafeti (eğer ona da kıyafet denirse) giyiyor.

Tesettür dinin emri. Kur’an kadınların dışarıda, mahrem olmayan kimselerin yanında tesettürlü olmasını emrediyor. Bunun da kadınların korunması için olduğunu hatırlatıyor. İslam dini tesettürü emrederken, medeniyet açık saçık gezmeyi “özgürlük” olarak sunuyor. Halbuki bir hanımının açık saçık gezmesi, dolaşması gerçek köleliktir. Modanın esiri olmuştur artık, nefsinin esiri olmuştur artık, başkalarının esiri olmuştur artık.

Bazılarına göre açık saçık olmak medenilik, tesettürlü olmak çağdışılık ve gericiliktir. İnsan fıtraten güzelliğini sergilemek istiyor. İslam bu fıtri durumu mahremlerle sınırlıyor, mahrem olmayanların yanında tesettürlü olmayı emrediyor.

Bu ülke bir İslam ülkesi. Bu ülkede herkesin yaşama hakkı var. Ancak herkes de birbirinin inancına, yaşam tarzına saygılı olmayı bilecek. Zaten dindar ve tesettürlü hanımların kimseye bir şey dediği yok. Onların bile kızlarının bazısı tesettürlü değildir. Açık saçık gezen bir hanımın da bazen kızları tesettürlü olabiliyor.

Burada sorun tesettürlü olanlardan kaynaklanmıyor. Bazı kendini bilmez, Atatürkçülük kılıfı altında alışmış olduğu giyim tarzına ters olarak giyinen tesettürlü hanımları hazmedemeyen bazı kokonalardan kaynaklanıyor.

Dinin emirlerini yerine getiren bir Müslüman hanımın aşağılanması, ötekileştirilmesi, hakarete uğraması suçtur aynı zamanda. Bu kafatasçı Kemalist kafadan olanlar resmen bölücülük yapıyor.

Diğer taraftan bu tür tesettürlü insanlardan rahatsızlık duyan ve onlara hakaret eden kimseler aslında İslam dininden rahatsız oluyor. Bir de gençlerin dine yönelmesinden… Bunlarda İslam’a karşı, Kur’an’a karşı bir hazımsızlık var. Bu azınlık zihniyetin eline bir fırsat geçse, dindarlara yine etmediğini bırakmaz. Allah bunlara fırsat vermesin.

İnsanların İslam dinine yönelmesini kimse engelleyemez. İslamiyet güneş gibidir üflemekle sönmez.