Abdulkadir Menek

Abdulkadir Menek

Kadim Bir İslam Şehri: Diyarbakır (7)

5-Hamid Aytaç (1891-1982)

Hattat. Eğitimini büyük oranda Diyarbakır’da tamamladı. Yüksek tahsil yapmak için geldiği İstanbul’da hat sanatına merakı başta olmak üzere, geçimine de katkıda bulunmak maksadıyla bir yıl sonra okuldan ayrıldı. Kendini tamamen hat sanatına vermeye başladı. Eserlerini yazmakla birlikte sürekli kendini geliştirmek maksadıyla çalışmalar yaptı. Çok sayıda hat ustasından dersler aldı. Daha önce yazılan çok sayıda hat yazılarını büyük bir merak ve dikkatle inceleyerek kendini geliştirmeye devam etti.

Asıl adı Şeyh Musa Azmi’dir. Başlangıçta yazdığı eserlerde bu ismi kullandı. Ancak daha sonraki yıllarda daha çok Hamid-i Amidi ismini kullanmaya başladı. Birçok caminin hat yazıları ve süslemelerini yaptı. Şişli Camii, Söğütlü Çeşme Camii ve Tarabya Camii, Ankara Kocatepe Camii, Kasımpaşa Camii, Kadıköy Moda ve daha birçok caminin farklı bölümlerine büyük bir ustalıkla yazdığı yazılar çok büyük takdir ve ilgiyle karşılandı. Türk matbaacılığına çinkografi, çelik üzerine resim ve yazı hakketme yani gravür, kabartma ve lüks baskı tekniğini de ilk getirenlerden olan Hattat Hamid Aytaç, birçok İslam ülkesine davet edildi ve buralarda büyük bir alaka gördü, çok sayıda ödüle layık görüldü. 1982 yılında Aydınlar Ocağı Bilim ve Sanat Kurulu tarafından “Üstün Hizmet Armağanı” verildi.

Son Osmanlı Hattatı Hamid Aytaç’ın (Hamid-i Amidi) en büyük şaheseri hiç şüphesiz, altı yıldan daha fazla süren bir emeğin sonucu olarak yazdığı, Osmanlı nesih hat sanatının son yadigârı kabul edilen ve Bediüzzaman Hazretlerinin verdiği formül çerçevesinde yazımı gerçekleştirilen Tevafuklu Kur’an-ı Kerim’dir. Tevafuklu Kur’an-ı Kerim’in basımı, başlangıçta Hizmet Vakfı tarafından Almanya’da gerçekleştirilmiş ve 1976 yılından itibaren Diyanet İşleri Başkanlığının onayı ile Türkiye’de de üç renkli olarak basımı gerçekleştirilerek, tüm dünyaya ulaştırılmaya devam edilmektedir.

1982 yılında vefat eden Hattat Hamid Aytaç, Karacaahmet Mezarlığına defnedilmiştir.

6-Ahmet Arif (1927-1991)

‘’Hasretinden Prangalar Eskittim’’ kitabı ile tanınan Şair Ahmet Arif 1927 yılında Diyarbakır’da dünyaya geldi. Orta öğretimini Diyarbakır’da tamamladıktan sonra DTCF Felsefe Bölümüne kaydını yaptırdı, ancak çeşitli sebeplerden dolayı mezun olamadı. Şiirlerinde daha çok toplumsal olayları konu aldı. Birçok gazetede çeşitli görevler yaptı. En çok ses getiren şiirlerinden birisi 1943 yılının Temmuz ayında Van’ın Özalp ilçesinde yaşanan çok elim ve zalimane bir hadise üzerine yazdığı ‘’Otuz Üç Kurşun’’ şiiridir. Bu dramatik hadisede, 33 masum köylüyü, yargı sürecinden geçip suçsuz bulunduğu halde, 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Mustafa Muğlalı, kendi inisiyatifini kullanarak kurşuna dizdirdi. Tek parti yıllarında yargının bile onaylamadığı bu dehşetli infaz ve katliam, o yıllarda ülkede yaşanan despotizmin ve zulmün acımasızca infaz ettiği çok sayıda toplu katliamlarından sadece birisi ve bir utanç sayfası olarak tarihe geçti.

En önemli eserleri olarak; Hasretinden Prangalar Eskittim, Leylim Leylim ve Yurdum Benim Şahdamarım kitapları sayılabilir. Ahmet Arif 1991 yılında Ankara’da vefat etti ve Cebeci Asri Mezarlığına defnedildi. Kültür Bakanlığı tarafından 2011 yılında Diyarbakır’ın Sur ilçesinde Ahmet Arif Edebiyat Müzesi açılarak hizmete sunulmuştur. Müzede, Ahmet Arif ile birlikte çok sayıda şairin fotoğrafları ve şiirleri sergilenmektedir.

Ahmet Arif’in Özalp ilçesinde yaşanan hazin olay üzerine yazdığı ve o sıralarda çok ses getiren ‘’Otuz Üç Kurşun’’ şiirinin kısa bir bölümü şu şekildedir:

……….

Vurulmuşum
Dağların kuytuluk bir boğazında
Vakitlerden bir sabah namazında
Yatarım
Kanlı, upuzun…

Vurulmuşum
Düşüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranım çıkmaz
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam kitaplara
Şifre buyurmuş bir paşa
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız.

……….

Vurun ulan,
Vurun,
Ben kolay ölmem.
Ocakta küllenmiş közüm,
Karnımda sözüm var
Haldan bilene.
Babam gözlerini verdi Urfa önünde
Üç de kardaşını
Üç nazlı selvi,
Ömrüne doymamış üç dağ parçası.
Burçlardan, tepelerden, minarelerden.

7-Sezai Karakoç (1933-2021)

Ergani’de dünyaya geldi. İlkokulu Ergani, Ortaokulu Kahramanmaraş ve Liseyi Gaziantep Lisesinde parasız yatılı olarak tamamladı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Bir müddet devlet görevlerinde bulunduktan sonra, istifa ederek Babıali'de Sabah gazetesinde yazarlığa başladı. 1960 yılında Diriliş Dergisini çıkarmaya başladı. Bazı fasılalarla ve farklı formatlarda da olsa, Diriliş’in yayınını hep devam ettirmeye çalıştı.

Kendine has bir çizgi, üslup ve tarz ile önemli bazı eserleri kaleme aldı. Yazdığı şiir ve hikâyeler birçok ödüle layık görüldü. Sanatı, duruşu ve yaşantısı ile belirli çevrelerde çok büyük etkiler bıraktı. ‘’Diriliş Nesli’’ adını verdiği milli ve manevi değerlerine bağlı bir nesil yetiştirmek için neredeyse bütün hayatını bu hizmetlere adadı. Hızır’la Kırk Saat, Gül Muştusu, Taha’nın Kitabı, Sesler, Diriliş Muştusu başta olmak üzere altmış civarında eseri bulunmaktadır.

2021 yılında İstanbul’da vefat etti ve Şehzade Camii Haziresine defnedildi.

EY SEVGİLİ

……….

Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünüm benim

**********

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar mademki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili

Diyarbekir’de, kısaca anlattığımız bu ilim ve edebiyat erbabından başka çok sayıda ilim ve irfan ehli yetişmiş ve büyük hizmetlere vesile olmuşlardır. Alim ve Tasavvuf Erbabı Ahmed Mürşidi, Şair Nesimi, Şair ve Hattat Ebul Kasım Amidi, Fıkıh Alimi Ebülhasan Seyfüddin el Amidi, Divan Şairi Hami, Şair Cemili, Tarihçi İbn-ül Ezrak, Alim Molla Çelebi, Molla Güranî, Şeyhülislâmı şair ve bestekâr Mehmed Esad Efendi, Devlet Adamı ve Yazar Said Paşa, Yazar Orhan Asena, Yazar Şevket Baysanoğlu, Yazar ve Eleştirmen Adnan Binyazar, Folklorcu Celal Güzelses, Alim ve Yazar H. Ragip Müderris, Halk Ozanı Aşık İhsani, Şair Faik Ali Ozansoy, Yazar Ferit Öngören, Prof. Dr. Gazi Yaşargil, Şair ve Yazar İhsan Işık gibi isimler ile burada isimlerini sayamadığımız yüzlerce değerli ilim, irfan, kültür, sanat ve tasavvuf ehli Diyarbekir’ın mümbit zemininde yetişmiş ve eserleri ile bütün dünyada tanınmışlardır.

**********

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum