Risale-i Nura gönül veren talebelerinin güçlerini birleştirmesi gerekir
Şanlıurfa'da geleneksel hale gelen ve her yıl Kadir Gecesi’nden bir gün önce yapılan Bediüzzaman Mevlidi programı bu sene 16 Nisan Pazar günü, ilk defnedildiği yer olan Dergâh Camiinde yatsı namazından sonra okundu.
Muhabbet Medya - Haber Merkezi
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin 1960 yılında Urfa’da vefat etmesinden sonra her yıl geleneksel olarak düzenlenen Bediüzzaman Mevlidi’nin bu yıl 16 Nisan Pazar günü, ilk defnedildiği yer olan Dergâh Camiinde yatsı namazından sonra okundu.
Şanlıurfa’da Risale-i Nurla ilgili gönüllü kuruluşlar tarafından organize edilen Bediüzzaman Mevlidi her yıl Kadir Gecesinden bir gün önce yapılıyor.i
Kuran-ı Kerim tilavetlerininin, duaların ve mevlid-i şeriflerin okunduğu programın açış konuşması da Prof. Dr. Atilla Yargıcı tarafından yapıldı.
"Vefatının 63. Sene-i devriyesinde büyük islam alimi ve ahir zaman müceddidi olan Bediüzzaman Said Nursi hazretlerini rahmet ve minnet ve dualarıyla anıyoruz" sözleriyle konuşmasına başlayan Yargıcı, konuşmasında Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin vefatından sonraki sürece de dikkat çekerek Risale-i Nur’un iman davasına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi.
Yargıcı konuşmasının devamında; "Bediüzzaman Said Nursi, 23 Mart 1960 yılında Şanlıurfa’da İpek Palas otelinin 27. Numaralı odasında vefat etmişti. Bu büyük islam Alimi ve ahir zaman Müceddidi vefat ettiğinde burada defnedilmişti. Vefatından iki ay sonra 27 Mayıs ihtilali olunca, ihtilalciler Onu mezarından çıkardılar ve bilinmeyen bir yere götürdüler. Şimdi Türkiye’nin ve dünyanın her yerinden Urfa’ya gelen Risale-i Nur talebeleri onun bu baş mezarını ziyaret edip dua edip fatiha okumadan geçmiyor.
80 küsür senelik ömründe çekmediği eza ve cefa kalmadı. Talebeleri de büyük sıkıntılar çektiler. Ama o bütün çektiklerine rağmen, talebelerine asayişi bozucu hiçbir telkinde bulunmadı. Hatta bütün talebelerine yazdığı son mektubunda müsbet hareket etmeyi tavsiye etti. Bu yüzden Risale-i Nur talebeleri her zaman asayişe yardımcı olan bir konumda olmuşlar, hiçbir menfi olaya karışmamışlardır.
Bediüzzaman aramızda yok. Ama onun bırakmış olduğu bir hazine elimizde. 130 parçadan oluşan Risale Nur eserleri. Şüphesiz bu eserlerin birinci amacı, birkaç asırdır bilimlerin gelişmesiyle dinden, Allah ve ahiret inancından uzaklaştırılan insanlığı, inançsızlık karanlıklarından kurtarıp imanın nuruna ve aydınlığına çıkarmak. Bediüzzaman’ın hayatta iken bütün gayesi bu olmuştu. Risale-i Nur eserlerini bir Kur’an tefsiri olarak hayatlarına rehber edinen insanlar da, aynı amaç için çabalıyor. Gençlerin imanlarını kurtarmayı, taklidi olan imanlarını tahkiki hale getirmeyi gaye ediniyor. Bunun için çaba gösteriyorlar.
Risale-i Nur eserleri temelleri sarsılan iman esaslarını kurtarmakla kalmıyor, aynı zamanda Kur’an ve sünnet düşmanlarına karşı da kuvvetli bir Kur’an ve sünnet müdafaası yapıyor. Kur’an’ı indiği döneme hapsetmeye çalışan zihniyete karşı, Said Nursi yazdığı bu Nur Risaleleriyle Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez bir nur olduğunu bütün dünyaya ispat ediyor. Peygamberimizin hadislerine ve sünnete bu kadar ilişildiği bir zamanda o Sünnet-i Seniyye’yi kıblenameli bir pusulaya benzetiyor. Sünnet olmazsa hayat yolculuğunda yanlış yollara kayacağımızdan bahsediyor.
Said Nursi’nin Nur Risalelerinde hepimizin hayatını değiştiren bir prensip var. O da bütün hadise ve olaylara iman gözlüğüyle bakmaktır. Buna da mana-i harfiyle bakmak diyor. Yani her şeyi Allah hesabına bakmak. Bu bakış açısı insanın imanının kuvvetlenmesine, musibetlere karşı dayanmasına sebep oluyor. İşte yaşadığımız bu deprem felaketine de bu gözle bakmamızı sağlıyor. Ona göre bu konudaki hadislerin anlamına uygun olarak depremle ölen müminler şehit hükmündedir. Zayi olan malları da sadaka hükmüne geçiyor. Bu yüzden zahiren çirkin gibi görünen şeyler arkasında güzellikler gizlidir. Bu güzelliklerin bir kısmı dünyada, en büyük kısmı da ahirette görülecektir.
Ateizmin, deizmin gittikçe yaygınlaşmaya başladığı günümüzde Bediüzzaman'ın tevhidi ve diğer iman esaslarını ispat yöntemine her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Bu yüzden onun eserlerini okuyup anlamaya ve topluma mal etmeye ihtiyaç vardır. Mesajlarının bütün insanlığa ulaştırılması için Risale-i Nur'a gönül veren talebelerinin güçlerini birleştirmesi ve var güçleriyle çalışması gerekir. Böyle çalışmaların çağımızın gerektirdiği araçları da kullanarak yapılmasını yüce Rabbimizden niyaz ediyor ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinden Bu mevlid vesilesiyle gelen kardeşlerimize hoşgeldiniz diyorum. Allah bu mevlid-i şerifi hayırlara vesile kılsın, kıyamete kadar bu güzel adeti yaşatmayı nasip etsin. Amin. "
Bediüzzaman Mevlidi’ne bu sene de Türkiye’nin her tarafından Risale-i Nur talebeleri birbirleriyle hasret giderme fırsatı yakaladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.