Maruf Özülkü
Dünya tersine döner mi?
Dünya, karanlık güç merkezlerinin ve zalim devletlerin kan döken, talan eden ve ateşi büyüten şeytanlıklarına rağmen dönüyor.
Güçlü olduğu için her hakkı yalnızca kendine gören emperyalizm, pervasız biçimde saldırganlaşıyor.
İnsan hakları, özgürlük çığırtkanlıkları ve demokrasi bilmişlikleri raftan kaldırıldı. Küstahlık tam ileri, uygarlık ise tam geri...
Bütün renkli maskeler düşmüştür. İçler dışa çevrilmiş, kuzu postundaki çakallar ağızlarından akan salyalarla çemberler çizmektedirler.
Mazlum insanlar ya direnerek ya da çaresizliği kabullenerek kaderlerini bekliyorlar.
Onların birçoğunun başında güçsüz ya da satılmış idareciler var. Stratejilerini renk vermeden reelize edenler var. Bir de az da olsa direnişi tercih edenler var.
Gazze'deki şanlı direniş ve güvenlik güçlerimizin kahramanlıklarını ümit veriyor elbette.
Ancak bu tek başına yetmiyor.
Daha kalabalık daha zengin kaynaklara sahip olan İslam coğrafyası, birliğini ve siyasi gücünü ortaya koyamadığından etkili tavırlar geliştiremiyor.
Hülasa, görünen vaziyete bakarsak ümitlenmek için çok fazla işaret yok.
Ancak ümitlenmek için çok sebep var. "Oyun kurucuların en hayırlısı olan" Rabbimiz dilerse ve biz de fiillerimizle ve hallerimizle ısrarla talep edersek elbette bugün aleyhimize gelişen bu tabloyu hızla tersine çevirebilmektedir.
Bunları anlatırken aklım iki dünya savaşına gider. Birinci Dünya Savaşında Müslüman topraklarını sömüren emperyalistler, her yeri dümdüz eder. Müslümanların çoğu toprağını kendine bağlayan ve kanlı müstebit valileriyle idare ederler. Müslümanların son sığınağı olan Hilafet merkezi olan Anadolu'yu aralarında paylaşmak isterler de milletin İstiklal mukavemetiyle geri adım atarlar.
Sonuç zulüm, yağma ve milyonlarca insanın ölümü.
Ama dünya bu müstekbirlere de kalacak değil ya...
Bir süre sonra bu kazanmış güçlü ülkeler yine savaşa girer. Ama bu kez savaşın merkezi Müslüman coğrafya değil; ülkelerin süslü kentleri olacaktır. Faşistlerle sömürgecilerin arasında geçen İkinci Dünya Savaşında elli beş milyon kadar insan ölür.
Elbette kötü bir tablodur bu.
Ancak kaderin bir başka boyutu devreye girmiştir sanki.
FİL SURESİ DERSİ
Olayı fil hadisesine vardıran Bediüzzaman Said Nursi bu konuda ilginç tespitlerde bulunmaktadır.
Kaynak olay, Peygamberimizin (sav) dünyaya teşrifinden evvel yaşanmış olan Mamud filleriyle güçlendirilmiş ordusuna güvenerek Kabe'yi yıkmaya giden Ebrehe'nin Ebabillere yenilmesidir. Kuran-ı Kerim'de bu olaya Fil suresinde işaret edilmektedir.
Sureyi tefsir eden Said Nursi, güncele de pencere açmaktadır.
"Elemtere keyfe feele Rebbüke bi ashabil fil"
("Rabbinin fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?" Fil Sûresi), cümle-i kudsiyesi, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselama hitaben, "Senin mübarek vatanın ve kıblegâhın olan Mekke-i Mükerremeyi ve Kâbe-i Muazzamayı hârikulâde bir surette düşmanlarından kurtarmasını ve o düşmanların nasıl bir tokat yediklerini görmüyor musun?" diye mana-yı sarîhiyle ifade ettiği gibi; bu asra dahi hitap eden o cümle-i kudsiye, mana-yı işârîsiyle der ki: "Senin dinin ve İslamiyetin ve Kur’an’ın ve ehl-i hak ve hakikatın cebbar düşmanları olan dünyaperest ve dünyanın menfaati için mukaddesatı çiğneyen o ashab-ı dünyaya senin Rabbin nasıl tokatlarla cezalarını verdiğini görmüyor musun? Gör, bak!" diye mana-yı işârîsiyle bu cümle aynen makam-ı cifrîsiyle tam bin üç yüz elli dokuz (1359) tarihiyle, aynen âfât-ı semavi nev’inde semavi tokatlarla, "İslamiyete ihanet cezası olarak..." diye mana-yı işârî ifade ediyor. Yalnız "ashabül fil" yerinde "ashabüd dünya" gelir. "Elfil" kalkar "ed dünya" gelir.
Nursi, sayfanın altında verilen "Haşiye"de ise şu açıklamada bulunmaktadır:
Bu fil lâfzı kalkmasının sırrı, eski zamanda, dehşetli fil-i Mahmudî azametine, heybetine dayanmış, hücum etmişler. Şimdi ise, dünya servetine ve malına ve o servetle filolar teşkil edip, hatta, kırk milyon bir millet, o fil gibi filolarla dört yüz milyonu esaret altına almış. Ve Avrupa medeniyetçileri, medeniyetin mehasiniyle, iyilikleriyle, menfaatleriyle değil, belki medeniyetin seyyiatıyla ve sefahetiyle ve dinsizliğiyle ve üç yüz elli milyon Müslümanların her tarafta hâkimiyetlerini imha edip, istibdadına serfüru etmiş ve bu musibet-i semaviyeye sebebiyet vermiş. Ve dünyaperest, gaddar zalimler, zulümlerine ceza olarak tokatlar gelmeye ve fakir ve masumlar ve mazlumlara, fâni mallarını ve hayatlarını ahiretlerine çevirmek ve kıymettar eylemek ve dünyadaki günahlarına keffaretü’z-zünûb etmeye kader-i İlahîye fetva verdiler. Ben, bir buçuk senedir dünyaperestlerin bu musibette vaziyetlerini ve sefâhetlerini ve İkinci Harb--i Umumî sayfalarını kat’iyen bilmiyorum. Fakat iki sene evvelki vaziyetleri, bu sûre-i kudsiyenin mana-yı işari tabakasından gelen tokatlar tam tamına onların başlarına iniyorlar. Ve sûrenin bir mâna-yı işarisini tam tefsir ediyor."
(Kastamonu Lahikası. Sayfa.174. Bediüzzaman Said Nursi. Risale-i Nur Külliyatı.)
"RABBİM İSTERSE SULAR, BÜKLÜM BÜKLÜM BURULUR..."
İnsanlık tarihi dünya mevsimleri gibi cereyan eder. Sürekli kış ya da bahar olmamaktadır. Her karanlık gecenin ardına güneşli bir sabah eklenmiştir.
Mesele, bahar-aşina olmaktadır. Baharı ya da sabahı karşılamayı hak edenlerden olmak için fert ve toplum olarak çaba göstermektedir. İmtihan dünyasında en çetin şartlarda mücadele verebilmektedir.
Mesela Gazze direnişini gaza ve şehadetle karşılayan Filistinli kardeşlerimiz gerçek zaferi kazanmış oluyorlar. Hem dünyaya direniş azmini gösteriyorlar hem de en önemlisi Allah'a canlarını ve mallarını seferber ettiklerini cehdleriyle ortaya koyuyorlar.
Gazze direnişi ile birlikte dünyada başlayan İslam'a hızlı yöneliş ve menhus Batıya karşı vicdanlarda feverân eden tepkiler bizzatihi yarınki hakiki zaferin habercisidir.
Varsın zalimler bugüne bakıp tepinmeye devam etsinler.
Dünün suyuyla bugün yıkanmaz. Yarın ise bambaşka temiz nehirler vardır.
Allah'tan ümit kesilmez...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.