Allah’ı paradan çok sevmenin ölçüsü: Zekat

Allah’ı paradan çok sevmenin ölçüsü: Zekat

Kişinin Allah’ı paradan çok sevdiğinin ölçüsü olarak zekat görülebilir.

Abdullah Hakimoğlu - Muhabbet Medya

“Ey iman edenler. Kendisinde artık alışveriş, dostluk ve iltimas bulunmayan kıyamet günü gelmeden önce size verdiğimiz rızıklardan zekat verin. İnkar edenler elbette zalimlerdir.”

(Bakara,2/254)

Savaştan sonra insan nefsine en zor gelen şey, zekat vermektir. Ne yazık ki bizim toplumumuzda da Allah’ın birçok emrine lakaytlık görüldüğü gibi, zekat emrine karşı da büyük bir lakaytlık görülüyor. Zekatı vermeye yanaşmayan insanlar, ellerindeki malı mülkü kendi akılları ile, kendi bilgileriyle, güçleriyle elde ettiklerini iddia ediyorlar. “Biz kazandığımız malı niçin fakire fukaraya yedirelim” diyorlar. Halbuki Yüce Rabbimiz malı istediğine veriyor. Çünkü malın varlığı da, yokluğu da bir imtihan vesilesidir. Dünyada çok zeki, akıllı nice insanın işsiz dolaştığını biliyoruz. Demek ki zenginliğin akılla, zekayla bir alakası yok. İnsan elbette çalışacak, rahmet hazinesini kapısını çalacak. Ama bundan sonra Allah’ın ihsan ettiğine kanaat edecek. Hırs sahibi olmayacak. Bu durumda Rahman ve Rezzak olan Allah istediği kişiyi zenginlikle, istediği kişiyi de fakirlikle sınava tabi tutuyor. Zekat vermekten kaçınan insan, bu sınavda başarısız oluyor.

Zenginliğimiz ne kadar fazla olursa olsun, biz bundan ahirete bir şey götüremeyeceğiz. Allah’ın huzuruna tek başımıza çıkacağız. (En’am,6/94; Meryem, 19/8) Yanımızda tek bir kuruş bile götürmemiz mümkün değil. Malın da mülkün de bir yalandan ibaret olduğunu deprem gibi, iflas gibi, yangın gibi musibetlere uğradığımızda ya da ölürken, öldükten sonra anlayacağız. Ama iş işten geçmiş olacak. Sadece bu dünya için, sadece mal mülk için çalışan insanlar, ipek böceğine benziyor. İpek böceği kozayı kendisi için yapıyor. Ama ördüğü kozanın içinde ölüyor. İpekten de başkaları faydalanıyor. Onun başkalarının nasıl faydalandığından da haberi olmuyor. Bu yüzden öldükten sonra, malımızı, mülkümüzü nasıl olsa birileri hoyratça harcayacak. O halde biz ölmeden önce Allah farz kıldığı zekatı verelim, ayrıca sadaka verelim ki, bunlar ahiretimize azık olsun.

Ayette orada hiçbir alışverişin olmayacağını söylüyor. Bu alışverişten kasıt da fidyedir. Nitekim Hadid suresi 15inci ayeti kerimede, (felyevme la yu’hazü minküm fiyde),“O gün sizden hiçbir fidye alınmaz” buyuruluyor. Yani malını ve canını nefsinin, şeytanın, kötü arzularının yolunda harcayan bir insan, dünyada kazandığı paraları fidye olarak verip de bu azaptan kurtulamaz. Ancak zekat o insan için bir sevap kaynağı olur ve belki de başka iyilikleri, salih amelleri de varsa o kişinin azaptan kurtulmasına sebep olabilir.

Diğer taraftan o gün, dostluk da yoktur. Yani dünyada gayr-i meşru yollarda var olan dostluklar orada beş kuruşluk bir değere bile sahip değildir. İnançsızlıkla, ahlaksızlıkla dost olanlar, o gün birbirinin düşmanı olacak. Başka ayetler bize bunu haber veriyor. Paranın da kötü insanların da dostluğu kabir kapısına kadardır. Ondan sonra bunlar pek esassızdır. Çünkü orada herkes “nefsi nefsi” diyecek. Birtek peygamberimiz (s.a.v) “ümmeti ümmeti” diyecek. O halde Hz. Peygamberin (s.a.v) dostluğunu, sevgisini kazanmak, Allah’ın sevgisini kazanmak lazım. Orada paranın, ya da dünyadaki zengin insanların şefaatleri de olmayacak. Şefaat sadece Allah’ın izin verdiği kimselerin hakkı olacak. Onlar da peygamberler, şehitler, Kur’an hafızları, gerçek alimlerdir.

Bu ayetin sonunda “kafirler zalimlerin ta kendileridir” buyuruluyor. Burada zekatı terk etmenin kafirlerin alametlerinden olduğuna dikkat çekiliyor. Çünkü bazı ayetler müşriklerin zekat vermedikleri bildiriliyor. Zaten Allah hakkıyla inanmayan bir insan zekat ve sadaka vermez. İnsanlara yardım yapsa da bunu minnet için yapar.

Küfrün bir anlamı da nankörlüktür. Zekat vermeyen insan, Allah’ın kendisine verdiği sonsuz güzel nimetlere karşı en büyük nankörlüğü yapan ve kendi kendine zulmeden insandır. Çünkü malın hesabı çetin olacak ve insan en büyük sıkıntıyı bu hesap zamanında çekecek. Diğer taraftan zengin insan zekat vermediği takdirde toplumda fakirlerle zenginler arasındaki uçurum büyüyecek bu da toplumsal huzursuzlukların, düşmanlıkların artmasına vesile olacaktır. Böyle bir huzursuzluğa sebep olmak da zulüm olarak nitelendirilmektedir. Kur’an bize başka ayetlerinde Allah’ın zalimleri sevmeyeceğini bildiriliyor. O halde zekat vermekten kaçınan insanlar, Allah’ın sevgisinden de kendilerine mahrum eden kimselerdir. Allah bizi fakirliğin de zenginliğin de bir sınav olduğunu idrak eden, zenginlikte zekat veren, fakirlikte sabredip şükreden insanlardan eylesin amin.

www.muhabbetmedya.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum