Maruf Özülkü

Maruf Özülkü

Taşları bağlamışlar köpekleri salmışlar

Dünya, İsrail küstahlığı ekseninde ve Amerika ve siyonist-evanjelik ortaklarının sinsi desteğiyle üçüncü dünya savaşına hızla gidiyor.

Filistin'de, Gazze'de masumların soykırımıyla başlayan mezalimler yangını adım adım yayılıyor.

Vaziyet her haliyle, "taşları bağlamışlar, köpekleri salmışlar" kabilinden cereyan ediyor.

Meseleyi duymuşsunuzdur;

Köylünün biri, kışın buzlu günlerinde bir geceyarısı şehre gelir. Tenha sokaklarda yürürken köpek sürüsüyle karşılaşır. Tehlikeyi bertaraf etmek için yere eğilip taş almak ister. Taşlar buz kesilmiş yere yapışmıştır. Çaresizlik içinde isyan eder:

"Bu nasıl memleket; taşları bağlamışlar, köpekleri salmışlar. "

İnsan hakları demokrasi ve hoşgörü dükkanını kapatan değerler müflis Batı, şımarık İsrail'in küstah ebeveynliği rolünü sürdürüyor.

Bir taraftan, "savaş yayılmasın, sivillere zarar gelmesin" nakaratları, bir taraftan da İsrail'e "işini çabuk bitir" yollu yardım, savaş gemisi ve diğer askeri destekler.

Öte yandan ise, dünyanın şaşkın vicdanı ve birliğini kuramamış İslam dünyası.

...

İslam ülkeleri ve toplulukları birbiriyle münakaşa halinde olmaları düşmanlarının pervasızlığına fırsat vermeye devam ediyor.

Her biri, kavmi, asabi ve mezhebi-mesleki taassubuyla yekdiğerini düşman belliyor. Taassubun gözü o kadar kör ki, vuran da tekbir getiriyor, vurulan da...

Birlik için gerekli olan en küçük tahammül dahi hunharca katlediliyor.

Herkes herkesin kalbinden geçeni ezberden okuyor, yargılıyor ve infaz ediyor.

Tanışma konuşma ya da istişare etme imkanından bir el tarafından mahrum bırakılıyor.

"Nasıl birlik olabiliriz" sorusuna cevaptan kaçıyor herkes.

"Neden birlik olamaz" konusunu konuşmaya ise herkes pek iştahlıdır.

Oysa çözüm Avrupa zalimlerine karşı Asya'nın kendine gelip ittifak etmesinden geçiyor. Asya, bir semboldür burada. İslam dünyasını ve özellikle sömürgezede mazlumları ifade etmektedir.

Ama dünyayı kasıp kavuran kan-emici küresel işgal çeteler, zalimlikte sınır tanımıyorlar.

Günümüzün doğru sosyolojik yaklaşımını Bediüzzaman daha asrın başında bir cümleyle ifade etmiştir:

"Şark husumeti, İslâm inkişafını boğuyordu; zâil oldu ve olmalı. Garp husumeti, İslâmın ittihadına, uhuvvetin inkişafına en müessir sebeptir; bâki kalmalı."

(Hutbe-i Şamiye)

...

Dünya her elli senede bir farklı peyklerle ittifaklarla şekilleniyor.

Amerika Batı ülkeleri tutsak İslam ülkelerinin yönetimi bir cepheyi oluştururken, Türkiye Rusya Çin İran ve diğer ülkeler dağınık biçimde aksiyon almaktadır.

Acaba daha sonra Batıdaki vicdanlı hakkaniyetli ülkelerin de katılımıyla farklı bir Asya merkezli blok oluşabilir mi?

Yani...

Dünyanın vicdanı zalimlerin önünde barikat oluşturabilecek mi?

Vekalet savaşları ve gelgitli diplomasiler yerini onurlu ve kararlı bir duruşa bırakır mı?

Mesela şu gerçekleşir mi?

"İki dehşetli Harb-i Umumînin neticesinde beşerde hasıl olan bir intibah-ı kavî ve beşerin tam uyanması cihetiyle, kat’iyen dinsiz bir millet yaşamaz. Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna eden Kur’ân ile bir musalâha veya tâbi olabilir.

(Emirdağ Lâhikası, s. 311.)

Böyle bir dünyaya kaç adım kaldı?

...Ve bu tahakkuk ettiğinde nasıl bir dünyaya uyanacağız?

Acaba bizim kuşak...

Köpeklerin taşsız sopasız şımarıklıkla azgınlıklarının bittiği günleri görmeyi hak edecek mi?

Allah'tan ümit kesilmez...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum