Abdulvahap Yiğit
Eğitim ve İrşad için Doğru Metotlar
Eğitim, en genel anlamıyla bireylerin davranışlarında değişiklik oluşturma sürecidir. Eğitim tanımları içinde “Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak arzulanan değişim meydana getirme süreci” tanımı, eğitimciler arasında genel kabul görmektedir. Eğitim, bireyin yaşamı boyunca edindiği tecrübelerin tümünü kapsamaktadır.
Sözlükte “doğru yolu bulup kararlılıkla benimsemek” anlamındaki rüşd kökünden mastar olan irşad “doğru yolu göstermek” demektir. İrşad kavramıyla anlam yakınlığı bulunan kelimelerden biri de tebliğdir. Tebliğ; “İnsanları İslâm dinini benimsemeye ve Müslümanları dinî görevlerini yerine getirmeye çağırma” şeklinde tanımlanmaktadır.
İrşad eğitimin özel bir alana uygulanması olarak da tanımlanabilir. Dolayısıyla irşad için doğru olanların, genel olarak, eğitim için de doğru olduğu kabul edilebilir.
İrşad ile ilgili Kuran-ı Kerim de çok sayıda Ayet-i Kerime bulunmaktadır. Bunlardan en önemli iki tanesi şu şekildedir:
“İnsanları Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle dâvet et. Bir mücadeleye girmen gerektiğinde, söz ve davranışında daima daha güzel olanı tercih et. Şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan sapanları çok iyi bilir. Doğru yolu bulanları da en iyi bilen O’dur.”
Nahl / 125. Ayet
“Ona yumuşak ve gönül alıcı sözler söyleyin. Belki o, böylece aklını başına alır veya hiç değilse biraz korkar.” Tâ-Hâ / 44. Ayet
Risale-i Nur Külliyatı bu asra hitap eden bir Kuran tefsiri olması münasebetiyle, bu konuda, çok önemli prensipler ortaya koymuştur. İrşad ile ilgili en önemli prensiplerden birisi şu şekilde ifade edilmiştir:
“Hem Risaletü'n-Nur, en evvel tercümanının nefsini iknaa çalışır, sonra başkalara bakar. Elbette nefs-i emmaresini tam ikna eden ve vesvesesini tamamen izale eden bir ders, gayet kuvvetli ve hâlistir ki, bu zamanda cemaat şekline girmiş dehşetli bir şahs-ı mânevî-i dalâlet karşısında tek başıyla galibâne mukabele eder.”
Kastamonu Lahikası.
Söylenen sözün, yapılan tebliğin tesirli olmasının en önemli şartı, söyleyenin söylediğini yaşamasıdır. Sigara içen birisinin bir başkasına sigara içmemesini söylemesinin etkisinin olmayacağı malumdur. Bu konuda İmam-ı Âzam Ebu Hanife Hazretleri’nin meşhur kıssası güzel bir örnektir. Kendisine getirilen ve bal yeme hastası olan çocuğun kırk gün sonra getirilmesini söylemiştir. Kırk gün sonra gelen çocuğa “ Çocuğum bal yeme” demiştir. Bunun hikmeti sorulunca da “ Çünkü 40 gün önce, ben de bal yiyordum. Bal yiyen birinin, bir başkasına bal yeme demesinin hiçbir etkisi olmazdı. 40 gün önce bal yemeyi kestim. Önce kendi nefsimde denedim bal yememeyi. Kendim başarınca; sözüm de tesir etti” demiştir. İrşad eden veya eğitim veren kişinin önce kendisinin anlattığı veya öğüt verdiği şeyi yaşaması gerekir. Ülkemizde dini ve ahlaki eğitimdeki sıkıntıların ana sebeplerinden birisi de budur. Bu durum ailede çocuk eğitiminde de yeterince başarılı olunamamasının temel sebeplerinden birisi budur.
Bediüzzaman hazretlerinin şu ifadesi de eğitimle ve irşadla ilgili çok önemli bir prensiptir:
“Hakikî mürşid-i âlim, koyun olur, kuş olmaz; hasbî verir ilmini. Koyun verir kuzusuna hazmolmuş musaffâ sütünü. Kuş veriyor ferhine lüab-âlûd kayyını.”
İlk Dönem Eserleri.
Bu ifadede eğitimcinin (mürşidin) ilmini hazım olmuş süt gibi vermesi gerektiği, kuşun yavrusuna verdiği kusmuk gibi olmaması ifade edilmektedir. Bu ifadeler hem irşad hem de eğitimde son derece önemli bir noktaya dikkatimizi çekmektedir. Bir eğiticinin kendisinin hazmedemediği bir meseleyi başkasına aktarmasının çok zor olduğu anlatılmaktadır. Bu çok doğru bir tespittir. Bir eğitimcinin kendisinin tam anlamıyla anlayamadığı bir meseleyi izah etmesi ve karşısındakileri ikna etmesi söz konusu olamaz. Eğitim sistemimizde de bunun sonuçlarını görmekteyiz. Ülkemizde yapılan sınavlardaki sayısal veya yabancı dil sorularına verilen doğru cevap oranları bunun en güzel göstergesidir. Bu sonuçların elbette ki öğrencilere bakan yönü ağırlıktadır ancak eğitimcilere bakan yönü de azımsanmayacak kadar büyüktür. İmam Hatip okullarında da durum benzerdir. Hazmetmediği ve yaşayamadığı bilgileri öğrencilere anlatan eğitimcilerin yetiştirdiği öğrencilerden bir türlü istenen sonuçlar alınamamaktadır ve bu konuda oldukça fazla şikâyet olduğu bilinmektedir
Eğitim ve irşadla ilgili bir diğer önemli bir konu ise Risale-i Nur Külliyatında şu şekilde geçmektedir:
“Bâtıl şeyleri iyice tasvir, sâfi zihinleri idlâldir.”
Mektubat, Hakikat Çekirdekleri.
Yanlışı etraflıca tasvir etmenin saf zihinleri saptırmaya (doğrudan uzaklaştırmaya) sebep olacağının veciz bir şekilde ifadesidir. Bu ifade esasında halk arasında bilinen şu sözün, eğitim ve irşad alanına uygulanmış halidir: “Kaş yapayım derken göz çıkarma”. Tebliğ vazifesinde bulunanların veya eğitimcilerin dikkat etmesi gereken bir diğer husus ise, safi olan zihinleri bulandırıp, batıl veya sefih bir şeye insanların iştahını kabartmamaktır. Bir şeyin yanlışlığını anlatılırken, yanlış olan o fiilin detaylarına girildiğinde, farkında olmayarak, insanlar o fiili yapmaya teşvik edilebilmektedir. Örnek olarak zina ve uyuşturucunun yanlışlığını anlatırken detaylara girildiğinde böyle sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. Din ve ahlak eğitiminde dikkat edilmesi gereken hususlardan birisidir. Bu durum; inanç ve amel ile ilgili vehim ve vesveselerle ilgili konular için de oldukça önemli ve dikkat edilmesi gereken bir prensiptir.
Çok önemli bir konu olan eğitim ile ilgili yazılacak çok şey olmakla birlikte, Rabbim izin verirse, başka yazılarda konuya devam etmek üzere bu kadar ile iktifa etmiş olalım…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.