Misafir Kalem
Fuarlar ve Kitap Okumak
Nadire Batu’nun yazısı
Zaman zaman görüyor ve duyuyorum halkımızın kitap fuarlarına teşrif ediyor olmaları bizleri çok sevindirip umutlandırıyor. Bu da bize gösteriyor ki fuarlar, kitap okumayı tetikliyor. Aslında halkımız kitaba yabancı değil. Dijitalleşmenin hayatımıza girmeden önceki dönemlerde halkımız deste deste kitap okurlardı. Ancak dijitalleşmenin hayatımıza girmesi ile beraber, kitap okuma alışkanlığımız çok düşük seviyeye düştü. Böylece okuyanlarımızın bir kısmı bile artık okumaz oldu. Maalesef dijitalleşme sebebiyle halkımız kitap okumaktan uzaklaştı. Film, dizi, sosyal medya izleye izleye kitaplar kendilerine çok uzun ve sıkıcı olmaya başladı. Bu bağlamda kitap fuarlarının açılması, halkımız açısından çok önem atfeder. Çünkü fuarlar, kitap okumayı tetikleyecek birer unsurdur. Bizlerin, kitap okumayı tetikleyecek etkenlere ihtiyacımız vardır. Temennimiz, kitap fuarlarının her daim halkımızın hizmetine sunulmasıdır.
Ayrıca kitap okuma alışkanlığının oluşması için öncelikle aileler, çocuklarına küçük yaşlardan itibaren kitap okumayı aşılamalı ve buna uygun ortamlar hazırlamalılar. Maalesef anne baba; sosyal medyadan film, dizi izleyerek çocuklarına 'kitap oku' diyerek kitap okuma alışkanlığı kazandıramaz. Bu nedenle ailecek internet kullanımını sınırlandırmalı ve hep beraber kitap okumalıyız. Ayrıca aileler, çocuklarına kitap okumayı sevdirmek adına etkinlikler, yarışmalar ve sohbetler yapmalılar. Bilhassa anne baba; hal, hareket, davranış ve kitap okumalarıyla çocuklarına örnek olmalılar ki, çocukta kitap okumayı sevdirmiş olsunlar.
Ayrıca kitap okuma alışkanlığının oluşması için okullarda da buna dair etkinlikler, yarışmalar, toplantılar yapılabilir. Dolayısıyla toplum olarak manen kalkınmaya ihtiyacımız vardır. Bu nedenle Müslümanlar olarak hepimiz bunu dert edinip, buna kafa yormalıyız. Eğer birey olarak herkes üzerine düşeni yaparsa, belki bir umutla toplumumuz kitap okuma alışkanlığı edinebilir.
Ben bir yazar ve okur olarak kitabı birer dost, arkadaş ve eğlence olarak görüyorum. Çünkü kitap, ruhun gıdasıdır. Kitap okuyarak ruhumuz manen bayram eder. Ayrıca kitap okumak, insanı inşa ederek bilinçlendirir. Zira bilinçli birey, bilinçli aileyi oluşturur. Bilinçli aile ise; bilinçli çevre, bilinçli toplum, bilinçli dünya demektir. Bilinçli dünya demek; savaşların olmadığı, barışın ve huzurun olduğu dünya demektir. Ben bir müslüman olarak, barışın ve huzurun olduğu bilinçli bir dünya olmasını çok isterim. Şayet dünya liderlerine seslenmek gibi bir imkanım olsaydı; "Siz neyi paylaşamıyorsunuz!? Gelin! Bu dünya hepimize yeter, artar bile," derdim. Peki, dünyada bozgunculuk yapanlar, bunu kale alırlar mı, almazlar. Çünkü içleri fesat!.. O halde onları yenmenin yolu, ilk olarak her alanda kitap okumaktan geçer.
Özellikle şunu belirtmek isterim ki; dijitalleşme, halkımızı kitap okumaktan uzaklaştırdığı gibi maneviyattan da uzaklaştırdı. Örneğin, daha önce halkımızın çoğu namaz kılar iken, bu oran çok düştü.
Sadece bu mu, değil elbet!.. Ahlaksızlık almış başını gidiyor. İnsanların birbirini katletmeleri, boşanmaların artması, yuvaların dağılması ve işlenen suçlar nedeniyle cezaevinde gün geçtikçe insanların çoğalıyor olması ve daha neler neler... Elbette sorunları saymakla bitiremeyiz. Zaten amacımız sorunları saymak değil, teşhis edip çözümüne katkı sunmaktır. Nasıl ki hasta, hastalığını ifade etmekle tedavi olmayı ister. Toplumumuzun sorunlarının olması da, hastalığını ifade etmesi ve tedavi olmayı istemesi demektir. O halde toplumun sorunlarının olması, manevi gıdaya açlığın belirtisidir. Aynen insanın yemeğe ve suya ihtiyacı olduğu gibidir.
Öte yandan Filistin, kanayan yaramızdır. Bu bağlamda gündemimiz Filistin'dir ve Filistin olmaya devam etmelidir. Çünkü kardeşlerimiz; alçak, barbar, Siyonist çeteler tarafından hunharca katlediliyor. Maalesef Filistinli kardeşlerimizin her türlü yardıma ihtiyaçları vardır. Ancak toplumumuzun sorunlarının olması ise, manevi gıdaya ihtiyacın belirtisidir. Bu nedenle imtihanımızın, Filistinli kardeşlerimizin imtihanından daha ağır olduğunu düşünüyorum. Çünkü Filistinli kardeşlerimizin geleceği parlak, inşallah onlar imtihanı başarmış, katledilenler ise şehit olup cennete gidecekler. Peki ya, bizlerin hali ne olacak! Maalesef ahiretimiz sallantıda ve tehlikede... Asıl biz acınacak ve ağlanacak durumdayız. Hem sayılı dünya sıkıntılarının, ebedi ahiret sıkıntılarının yanında ne ki!..
Ayrıca eğlenmek uğruna eroin alarak komada ölen, içkiye ve fuhşa müptela olup ölen gençlerin hali, elbette Filistinli kardeşlerimizin halinden çok daha acı. Maalesef gençlik; nefis uğruna, terör uğruna ve küffar uğruna yok olup telef oluyor. Sonuç, bir hiç uğruna… Elhamdülillah Filistinli kardeşlerimize dua eden var. Peki ya, nefsin ve şeytanın esareti altına girip inim inim inleyen gençliğe dua eden var mı? Maalesef bu gençler, kaderlerine terk edilmiş ve ellerinden tutan hiç kimse yok! Nitekim bu kişiler çok uzağımızda olmayan Müslüman çocuklarıdır. Hakikaten yaramız çok derin… Bu bağlamda mesul olmaları sebebiyle bilenlere çok iş düşer. Bilenler, elini taşın altına koymalıdır. Nasıl ki bir insan hastalanır; ancak hastalığını hep ağrı kesicilerle ertelerse büyük yara ve ölümlere sebep olabilir. Aynen bunun gibi, toplumun manevi hastalığına duyarsız kalmak da toplumu ölüme terk etmek demektir.
Öte yandan insi şeytanlar, dünya egemenliğini ele geçirmiş, Müslüman beldelerde istedikleri zaman tabiri caizse at koşturarak kan gölüne çeviriyorlar. Elbette buna şaşırmamak lazım. Çünkü şeytan, şeytanlığını yapıyor. Peki ya, Müslümanlar Müslümanlığını yapıyor mu? Maalesef biz dünya Müslümanları olarak, Kur'an ve Sünnetten uzak kalıp hayata geçirmediğimiz için şeytanların avı haline geldik. Üzülerek belirteyim ki, Müslüman toplumların gidişatı iyiye gitmiyor. Bu gidişatın değişim ve gelişime ihtiyacı vardır. Bunun yolu başta değerlerimiz olmak üzere her alanda kitap okumaktan geçer.
Maalesef toplumumuzla ilgili olumsuz bir tablo çizmiş olduğumun farkındayım. Elbette ben de pembe bir tablo çizmek isterdim. Ama maalesef üzülerek belirteyim ki durum böyle… Ancak hiçbir şey için geç değil, bunun tedavi ve çözümü maneviyatımıza dönüş yapmamızdadır. Elbette bu da, kitap okumayı gerektirir. O halde sonuna kadar okumak, okumak, okumak diyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.