Ruhunuzu Koruyacak Filtreler

Fatih Karaşahan’ın yazısı

Harbin Tıp Üniversitesi ile Cranfield Üniversitesi'nin ortaklaşa yürüttüğü bir araştırma, hava kirliliğinin yalnızca ciğerlerimizi değil ruhumuzu da kirlettiğini ve depresyon riskini önemli ölçüde arttırdığını ortaya koymuş. Kirli havaya maruz kalan insanların kortizol hormonunun yükseldiği, mutlulukla özdeşleşen serotonin ve dopamin seviyelerinin düştüğü tespit edilmiş. Sonuç: daha gergin, daha yorgun, daha huzursuz insanlar…

Dünya ile ruhumuz arasında cesedimizin bir perde olduğunu düşünürsek; havanın vücudumuza fiziksel temasından etkilenen ruhumuzun, içinde bulunduğu ortamların ve insanların oluşturduğu manevi atmosferden daha çok etkilendiğinin farkına varabiliyor muyuz?

Bir çoğumuz eli cepte, kafası yerde, başka biriyle göz göze gelmemeye çalışarak otobüs durağında başlıyor güne. Çoğu birbirinden mutsuz, ruhu evde kalmış! bir otobüs dolusu insanla işe giderken bir saat trafikte kalıp, ayakta yolculuk yapıyor. Stresle kaplı entrikalı bir iş yeri, baskı kuran bir yönetici, negatif haberler paylaşan WhatsApp grubu, rekabetle yoğrulmuş bir ortamda gün geçirip, aynı yolu aynı şekilde geri dönüyor.

Dedikodu dolu buluşmalar, sürekli şikayet halinde bir arkadaş… Haber bültenlerinde üçüncü sayfa haberleri iş yapıyor, dünyada kan kokusu, twitter’da (X’de) nefret söylemleri ya da karabasan gibi sosyal medyanın üstüne çöken öfke yüklü içerikler…

Nefes alırken fark etmeden ciğerlerimize çektiğimiz kirli hava gibi, ruhumuzun gözeneklerinden az az içeri sızan ince partiküller gibi her biri, manevi bağışıklık sistemimizi yavaş yavaş zehirliyor.

Kirli hava nasıl bedeni hasta eder; soluduğun pis mekan, kirli insan, kötü söz, art niyet de ruhu çürütür. Ve ruh çürüdükçe, beden sadece yürüyen bir cesede dönüşür.

Bu yüzden ruhumuz için temizleneceği, arınacağı, ilhamla besleneceği o temiz havaya şiddetle muhtacız. Fakat hangi hava filtresi, hangi vitamin desteği bu insanı ruhsal olarak sağlıklı tutabilir ki?

Antik Yunan filozofu Epiktetos, “İnsanları rahatsız eden şeyler olayların kendisi değil, o olaylar hakkındaki düşünceleridir” der. Ancak içinde bulunduğumuz ortamlar, o düşünceleri şekillendiren toprak gibidir. Zehirli bir toprakta gül yetişmez. Maneviyatı körelten, sürekli yargılayan, tüketici ilişkilerle dolu bir atmosferde içsel huzur kolay yeşermez.

Başta bahsettiğimiz araştırmada önerilen çözümler neydi? Temiz hava filtreleri, yeşil alanlar, kaliteli uyku, sağlıklı beslenme… Bunların her birini ruh dünyamıza uyarlamak mümkün. Manevi filtrelerimizi güçlendirmeliyiz. Gün içinde karşılaştığımız olaylara, insanlara, içeriklere karşı iman çerçeveli “nefs filtresi”, “akıl filtresi”, “şükür filtresi”, “şefkat filtresi” gibi muhtaç olduğumuz filtreleri kurmalıyız.

Yeşil alanlara çıkmak gibi, ruhumuz için de yeşil alanlar bulmalıyız: Sessiz bir cami avlusu, kitap kokan bir kütüphane, kalbimizi ferahlatan bir sohbet ortamı, çam dağı, cennet bahçesi… Çokça namaz, bolca niyaz, bazen nüvaz… Ve en önemlisi, tefekkürle vicdanımızı dinleyip, nefsimizi hesaba çekeceğimiz yalnız zamanlar. Evlerimize bitkiler koyduğumuz gibi, ruhumuza da "iyi insanlar" yerleştirmeliyiz. Varlığıyla ruhumuzu rahatlatan, sesiyle içimize su serpen dostluklar…

Bakarsak bağ olur duasıyla gülistan olmak da elimizde, bataklık olmak da… İçinde bulunduğumuz manevi ortam, bir bataklık mı, yoksa bir gülistan mı? Ruhumuzu hangi havayla beslediğimizin farkındalığıyla yaşamalıyız.

Peki, ‘ne iş hayatındaki koşulları, ne hayatın içinde maruz kaldığımız insanları ya da ortamları değiştirmek çoğu zaman elimizde olmuyor’ der iseniz, manevi eczanemiz Kur’an-ı Kerim’e giderek düzenli olarak yeterli dozda ilaçlarımızı almalı ve ruhumuzla aşılamaz derecede sağlam bir sığınağa sığınmalıyız.

"Nefsini maddî ve mânevî kirlerden temizleyen kesinlikle kurtuluşa erecektir." (1) "Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır" (2) "De ki: Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarmaktadır..." (3) "Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam'a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir." (4) "bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O'nun dışında (yine) Allah'tan başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar"(5)

1- Şems Suresi, 9
2- Taha Suresi, 124
3- Enam Suresi, 64
4- En'am Suresi, 125
5- Tevbe Suresi, 118

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.