Deccal, Mehdi ve Hz. İsa ile ilgili Hadisleri Said Nursî’nin Anlama Yöntemi Mutlaka Bilinmeli

Geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında tanınmış bir hoca konuk edilmişti. Konu kıyametin büyük alametlerinden olan Deccal, Mehdi ve Hz. İsa’nın nüzulü gibi hususlardı. Programda hadislerde zikredilen bu gibi hususlar zahiri mânâlarına göre anlatılıyordu. Bu yüzden zihinlerde bir çok şüphe ve tereddütlerin meydana gelmesine sebep oldu.

Halbuki Kıyamet alametleri gibi bazı konuların zikredildiği hadisler, iman, ibadet ve ahlakla ilgili hadislerden farklı bir üslubu barındırıyor. İman, ibadet ve ahlak gibi hususlarla ilgili hadisler genellikle açık, net, anlaşılır bir şekilde beyan edilirken, kıyamet alametlerinden haber veren hadisler açık ve net olarak değil, kinaye, teşbih gibi belağat unsurlarıyla “kapalı” bir üslupla anlatılıyor.

Çağımızda hadisler arasındaki bu üslup farklılığını nazara veren tek Alim Bediüzzaman Said Nursî olmuştur. Bu üslup farklılığı, Kıyamet alametleri ile ilgili hadisleri anlamak için bazı kriterlerin bilinmesini gerekli kılmaktadır. Said Nursî, bu prensipleri 24. Söz’ün Üçüncü Dalında “on iki asıl” olarak ele almaktadır. Bu asıllar, Nursî’nin Kıyamet Alametleri ile ilgili hadisleri anlama metodolojisi olarak da isimlendirilebilir.

Ortaya konulan bu metodoloji sayesinde ilgili hadislerin akıldan uzak olmadığı anlaşılmaktadır. Konunun ele alındığı yerde Nursî şöyle demektedir: “Kıyamet alâmetlerinden ve âhirzaman vukuatından ve bazı a'mâlin fazilet ve sevaplarından bahseden ehâdis-i şerife güzelce anlaşılmadığından, akıllarına güvenen bir kısım ehl-i ilim, onların bir kısmına zayıf veya mevzu demişler. İmanı zayıf ve enâniyeti kavî bir kısım da inkâra kadar gitmişler.”

Said Nursî’nin ifadelerine göre sadece kıyamet alametleri ile ilgili değil, aynı zamanda bazı amellerin faziletleri ve sevapları ile ilgili hadislerin de bu ilkeler ve metodoloji ile birlikte okunması gerekir.

İslamla, İslamın ikinci önemli ana kaynağı olan hadislerle, özellikle de kıyamet alametlerini konu alan hadislerle ilgili söz söylemek isteyen, programa çıkmak isteyen hocaların ve ilim adamlarının Risale-i Nurlara müracaat etmelerinde büyük fayda vardır. Çünkü yüz binlerce insana hitap eden televizyon kanallarında verilecek yanlış bilgiler, ya da yanlış yorumlar, zihinlerde hadislerle ilgili bir çok şüphelerin meydana gelmesine sebep olabilir. Mesele şahıs meselesi değil, mesele islam dini ve hadisler meselesidir.

Said Nursî’nin bu gibi hadisleri anlama metodolojisinde ilk dikkat çektiği husus, dinin bir imtihan olduğu gerçeğidir. Ona göre yüce ruhlar ile alçak ruhlar bu imtihan sayesinde birbirinden ayrılır. Bu yüzden kıyamet alametleri ile ilgili hadislerde anlatılan ve meydana gelecek olan olaylar ne tamamen meçhul kalacak, ne de tamamen açık olacak şekildedir. Çünkü çok açık olsa herkes onu tasdik etmeye mecbur olur.

Bu durumda hadislerde, akla kapı açacak ama insanın iradesini elden almayacak bir üslup tercih edilmektedir. Kıyamet alametleri ile ilgili hadisler çok bedihî olsa o zaman herkes tasdik eder ve imtihan sırrı bozulmuş olur. Mehdî, Süfyan, Deccal ve Hz. İsa’nın inmesi gibi konularda bir çok ihtilaflar olmasının, rivayetlerin de birbirinden farklı, hatta birbirine zıt olmasının sebebi de budur.

Said Nursi’nin dikkat çektiği bir başka önemli husus da, kıyamet alametleri ile ilgili hadislerin hakikî, zahirî manalarına değil, maksadına bakmak gereğidir. Bu yüzden hadislerde kinayenin ve temsil çok kullanıldığı görülür. Kinaye olarak zikredilen ifadelerin hakiki anlamları değil, kastedilen anlamları ön plana çıkar. Hakikî mânâları bir çok yanlış anlaşılmalara sebep olabilir.

Örneğin Süfyan için zikredilen bir hadiste “Süfyan’ın eli delik olacak” denilmektedir. Eğer bu hadisi gerçek mânâsıyla anlamaya çalışacak olursak, o şahsın eli gerçekten delik olan bir kimse olması gerekir. Böyle olması insan iradesini elinden alacak ve imtihan sırrını bozacak bir husustur. Bu yüzden Said Nursi ilgili hadisi yorumlarken, bunu israftan kinaye olduğunu dile getirmektedir. Yani Süfyan müsrif olacak, israfı teşvik edecektir. İsrafa yönelenler de onun tuzağına düşmüş olan kimselerdir.

Deccal’ın gücü, kuvveti, boyu, Hz. İsa’nın gücü kuvveti, boyu, Deccal’ı öldürmesi gibi hususlar da hep bu prensipler çerçevesinde ele alındığı zaman, imtihan sırrını bozmayacak şekilde bir yaklaşım sergilenmiş olur.

İşte Said Nursî, Risale-i Nur eserlerinin bir çok yerinde kıyamet alametleri ile ilgili hadisleri hep bu metodoloji çerçevesinde ele almakta ve hadislerin akla ve mantığına uygun, insanın imtihan sırrını bozmayacak bir üslupla varid olduğuna dikkat çekmektedir.

Kısaca ifade etmek gerekirse Nursî, hadislerin zahiri anlamlarına bakarak anlamadığı için onları inkar eden kimseler gibi hareket etmeyip, ilgili hadisleri kastedildiği mânâlarına göre yorumlayarak hadislerin namusunu kurtarmaktadır. Said Nursî’nin özellikle kıyamet alametleri ilgili hadisleri yorumlama metodolojisini ortaya koyduğu 24. Söz’ün 3. Dalı’nın konuyla ilgilenen ve konuyu merak eden herkes tarafından okunmasını tavsiye ediyoruz.

Konunun gündeme gelmesiyle Muhabbet Medya yazarlarından Atilla Yargıcı'nın detaylı olarak incelediği Said Nursi’nin Mehdî, Deccal ve Hz. İsa ile ilgili hadisleri anlama metodolojisi yazısını da inceleyebilirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum