Cumhuriyetin En Önemli İki Özelliği: Özgürlük ve Dindarlık

Padişahlıkla idare edilen Osmanlı’nın son zamanlarında II. Meşrutiyet 23 Temmuz 1908'de (10 Temmuz 1324) ilan edilmişti. Bundan 15 sene sonra ise Cumhuriyet ilan edildi. 29 Ekim 1923 yılı itibariyle cumhuriyetin ilanının üzerinden yüz yıl geçti.

Cumhuriyet ilk ilan edildiğinde dindar bir cumhuriyetti. Çünkü Cumhuriyetin üzerine bina edildiği 1921 Anayasası’nın üçüncü maddesi aynen şöyledir: “Madde 2. Türkiye Devletinin dini, Dini İslâmdır. Laiklik ilkesi ise 1924 Anayasa’sında yer almıştır. Yani Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğunda İslam devleti idi. Sonra Fransa usulü laiklik ilkesi benimsendi.

1. Meclis, 1 Nisan 1923'te yeni seçim kararı alarak 15 Nisan 1923'te son oturumunu yapmıştır. Seçimler 28 Haziran 1923 tarihinde yapıldı. Müdafaa-i Hukuk Grubu adaylarının tümü milletvekili seçildi. 23 Temmuz 1923 tarihinde de Lozan Antlaşması imzalandı.

İkinci meclis dikensiz gül bahçesine çevrilmişti.Yani birinci Meclisteki muhalif milletvekilleri meclis dışı bırakılmıştı. İşte Cumhuriyet’in ilanı da aynı yıl içinde oldu. Ama kurulduğunda devletin dini İslam olan bir anayasaya sahipti. Ne yazık ki ruhuna uygun olmayan bütün icraatlar da bu tarihlerden yapıldı.

İnkılaplar, halka rağmen yapılan bütün icraatlar, dinin, dini değerlerin ortadan kaldırılma çabaları hep bu tarihlerden sonra olmuştur. Cumhuriyet dindar olarak kurulmuş, sonra laiklik perdesi altında dinsizliğe alet edilmiştir. Adı üstünde cumhurun değerlerine saygı göstermek için değil, bu değerleri ortadan kaldırmak için uğraşılmıştır.

Özgürlüklerin önünün açılması gerekirken cumhurbaşkanları ve başbakanlar değişse de 1946 yılına kadar tek parti dönemi, tek adam dönemi hakim olmuş ve cumhuriyet istibdada bir kılıf haline getirilmiştir.

Allah demenin yasak edilmesi, camilerin ahırlara çevrilmesi, Arapça ezanın yasaklanması, Kur’an öğrenmenin engellenmesi, Ayasofya’nın kapatılması hep bu dönemin zalimce uygulamalarıdır. Müslümanların, dindar insanların mürteci damgasıyla damgalanması, dindar olmayanların ilerici ve aydın olarak nitelendirilmesi aynı dönemin acı meyvelerindendir.

Çok partili hayata geçildikten sonra Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Parti özgürlüklerin önünü açmış, cumhuriyeti kısmen de olsa gerçek hüviyetine kazandırmaya çalışmıştır. Ancak özgürlüklerin önünü açmak, dini değerleri yeniden ihya etmeye çalışmak derin devletin hoşuna gitmemiş ve 1960 ihtilali ile özgürlüklere ve dini değerlere korkunç bir darbe vurulmuştur. Sonraki yıllarda sık sık cumhuriyet ihtilallerle büyük yaralar almıştır.

Son olarak 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın önderliğinde halkın darbeye büyük bir direnç göstermesi sonucunda geri püskürtülmüş, nazenin cumhur ve cumhuriyet büyük bir darbeden kurtulmuştur.

Cumhuriyetin 100. yılının kutlandığı bugünlerde cumhuriyetimizin nereden nereye geldiğini hatırlamalıyız.

Said Nursi’nin Cumhuriyetle ilgili değerlendirmelerinde de dindar cumhuriyet vurgusunun ön plana çıktığını görüyoruz. Her şeyden önce o kendisinin “dindar bir cumhuriyetçi” olduğunu söylemektedir. Cumhuriyete taraftar olmanın selef-i salihine muhalefet anlamı taşımadığına temas eden Nursî, meseleye şu şekilde açıklık getirmektedir:

“Hulefa-i Raşidin hem halife, hem reis-i cumhur idiler. Sıddik-i Ekber (r.a.) Aşere-i Mübeşşereye ve Sahabe-i Kirama elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat manasız isim ve resim değil, belki hakikat-ı adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mana-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.”
(Said Nursî, Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2000, s. 304)

Onun açıklamalarından Cumhuriyetin adalete, meşverete, meşru özgürlüklere dayanmasıyla İslamın yönetim anlayışına ters olmadığı anlaşılmaktadır.

Bundan sonra cumhuriyetin ilk kuruluşundaki o dindar anlamını geliştirmeye ve onun istibdada alet edilmesini engelleyip meşru olan özgürlük alanlarını genişletmeye gayret göstermek en birinci amaç haline getirilmeli. Bu yüzden anayasanın meşru olan özgürlük alanlarını açacak, eğer varsa diktatörlüğe kapı açacak maddelerinin ise tadil edilecek şekilde yeniden yapılması önem arz etmektedir. Bu konudaki sorumluluk meclise aittir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum