Bülent Ertekin
Ümit'ler Bizi Bekliyor
Eminim hepiniz bir kere de olsa hastalanmışsınızdır.
Peki kaçın(m)ız hastanede en az bir hafta süre ile kaldı?
Kaldı iseniz neler hissettiniz?
Hangi duyguları ve duygusallığı yaşadınız?
Kaçımızı ve kaçınızı kimler ziyaret etti.
Eşiniz...
Anneniz...
Babanız...
Kardeşiniz...
Dostlarım (n)ız ziyaret etti mi?
Yalnız kalan...
Kapıları gözleyen...
Pencere kenarlarında ziyarete gelenlerin içinde "benim de ziyaretçim var mı acaba" diye âdeta dört gözle gelene bakan kaç hasta tanıdınız?
10 yaşındaki evladını robotik yürüme egzersizlerine getirip bir adım atabilir mi diyerek âdeta un çuvalı gibi omuzuna atıp fizik tedavi rehabilitasyon merkezine getiren cefakar kaç anneyi biliyorsunuz?
24 yaşında, 1.80 boyunda adı Ümit olan bir yiğidiniz veya tanıdığınız var mı?
Ümit doğuştan kas ve sinir hastalığı olan bu nedenle de yürüyemeyen aynı zamanda konuşamayan lâkin onun gözündeki umut ve ümidi yanına geldiğinizde "Nasılsın delikanlı. Bugün seni çok iyi gördüm" dediğinizde ki heyecanını bizzat görmeniz, duymanız ve yüreğinizde hissetmeniz lazım.
Anlamazsınız ne dediğini, birşeyler demek ister, ister istemesine de o güzelim yüzünden ve ağzından kelimeler çıkmaz, çıkamaz.
Bağırır...
Yüksek sesle haykırır.
Oysa o, size teşekkür ediyordur. Şükranlarını sunuyordur. Ama nafile. Anlayamazsınız.
Ümit'in babası 2 ay önce ölmüştür. Biricik annesi hem baba, hem de anne olmuştur Ümit'ine.
Dert ortağı, can dostu, yüreğinin sevdalısı biricik annesi. 24 yaşındaki evladının mürüvvetini görmek her annenin en büyük hayalidir. Lâkin onun, onların böyle bir hayali yoktur. Onların tek hayalleri ve ümitleri, Ümit'in bir bebek misali gibi ayağa kalkabilmesi ve yürümesidir.
Biz, siz, HEPİMİZ; kaçın(m)ız bir Ümit tanıyoruz?
Kaçın(m)ız herhangi bir dostluğunuz, muhabbetiniz olmadan Ümit ve/veya Ümit'leri hastanede ziyaret ettik veya edebildiniz?
Oysa...
Onların bir sese...
Bir nefese...
Bir dosta...
Ve her şeyden önemlisi tüm Ümit'lerin;
"Ey şekvacı hasta! Senin hakkın şekva değil şükürdür, sabırdır. Çünkü senin vücudun ve aza ve cihazatın, senin mülkün değildir. Sen onları yapmamışsın, başka tezgâhlardan satın almamışsın. Demek, başkasının mülküdür. Onların mâliki, mülkünde istediği gibi tasarruf eder." (4. Deva)
Diyen dostlara ihtiyaçları var.
Dostlar, bir gün bu kardeşlerinize bundan öte kendin(m)ize de bir iyilik yapalım.
Gelin bir hafta sonu bu kardeşlerinizi ziyaret edip dünyalarında yeni bir sayfa açılmasına vesile olun.
Ne dersiniz?
Pencere kenarlarında mahzun bir şekilde "yok mu beni de ziyaret edecek bir mümin" bekleyen Ümit'leri, Mustafa'ları daha fazla bekletmeyin.
Selâm ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.