
Atilla Yargıcı
Öfke Kontrolü Nasıl Sağlanır?
Öfke aslında insana ihsan edilmiş bir savunma silahıdır. Said Nursi'nin İşaratü-l İ'caz eserinde bildirdiği gibi öfke duygusu insana zararlı şeyleri engellemek için verilmiştir. Bu duygu sayesinde bize maddi ve manevi olarak gelecek zararları, tehlikeleri defederiz.
İnsana ikram edilen her duygunun ifrat, tefrit ve orta olmak üzere üç mertebesi var. Öfke duygusunun da üç mertebesi bulunmaktadır. Öfkenin ifrat mertebesi tehevvürdür. Bu, öfkenin iyi yönetilememesinden kaynaklanır. Tehevvür sahibi bir insan zararlı ve kötü şeyleri kendisinden uzaklaştırmaya çalışmaz. Tam aksine başkalarına haksızlık yapar, zulmeder. Bu kişi kendisine de zalimce davranır. Bu kişi maddi ve manevi hiçbir şeyden korkmaz. Yani Allah’tan, ne başka bir şeyden korkar. Bu sebeple dünyanın en zalim insanları öfkelerini yönetemeyen insanlardır.
Öfkenin tefrit mertebesi de cebânettir. Bu, korkulmayacak şeylerden bile korkmak anlamına gelir. Böyle bir adam ödlek bir kimsedir. Öfkesini kontrol edemeyen insanlar bu ifrat ve tefrit arasında bocalayıp dururlar.
Öfkenin orta mertebesi ise şecaattir. Şecaat ise insanın maddi ve manevi hukuku için, karşılaşacağı tehlikeler için yüreklilik göstermesi, cesur olması anlamına gelir. Ama böyle bir tehdit ve tehlike yoksa öfkesini kontrol etmesini bilir.
Öfkelendirecek davranışlar karşısında neler yapmalı?
Buna göre öfkeleneceğimiz bir olayla karşılaştığımızda hemen tepki vermemeliyiz. Öfkeyle kalkan zararla oturur. Keskin sirke küpüne zarar verir. Başkasına saldırmak, yaralamak, küfretmek öfkenin ifrat mertebesinin tezahürüdür. Böyle olumsuz davranışlar sergilediğimizde karşıdaki insanı da kışkırtmış oluruz, belki de başkasına zarar vermek isterken, en büyük zararı kendimize veririz.
Öfkemizi kontrol etmek ve yönetmek için aklımızı kullanmalıyız. Öfkelenmenin zararlarını zaman zaman düşünerek öfke anında kendimizi kontrol etmeyi öğrenebiliriz. İkinci husus ise dinimizin ilke ve prensiplerini iyi bilmektir. Çünkü yüce Allah sınav olmamız için bizde yaratmış olduğu diğer duygular gibi öfke duygusuna da sınır koymamıştır.
Said Nursi’nin İşaratü-l İ'caz tefsirinde diğer duygulara olduğu gibi öfke duygusuna da şeriat tarafından sınır koyulduğunu bildirmektedir. Buna göre dinimizi ne kadar iyi bilirsek öfkemizi o kadar iyi yönetebiliriz. Bu yüzden güzel ve ebedî dinimizin ilkelerini yüzeysel değil, ayrıntılı ve derinlemesine öğrenmemiz gerekir.
Öfkenin yönetilmesi için sağlam bir Allah ve ahiret inancı olması şart. Çünkü her şeye gücü yeten, haksızlık ve zulümlere ceza veren, güzel davranışları ödüllendiren, her davranışı gören ve bilen bir Allah’a inanan bir kimse öfkesine kapılarak başkasına ya da kendine zarar verecek bir davranışta bulunmaz.
Diğer taraftan Kur’an’da Yüce Rabbimiz “zalimleri sevmediğini, ihsan eden ve adaletli olanları seveceğini bildirmektedir. Bunu bilen bir insan Allah’ın sevgisini kazanıp gazabından kurtulmak için öfkesini kontrol etmeye gayret eder.
Yine Kur’an’a dikkatle baktığında kötü davranışlara karşı iyilik yaparak, affederek karşılık vermenin düşmanlıkları sımsıcak dostluklara çevireceğini görür. Bu kötülüğe iyilik prensibini uyguladığı zaman, düşmanlarını değil, dostlarını artıracağını bilir. Bu durumda kişi öfkesine kapılarak başkasına zarar vermeye çalışmak ve düşmanlarını çoğaltmak yerine, iyilik yaparak dost ve kardeşlerini artırır.
Yine peygamberimiz hadislerine baktığında öfkesini kontrol etmek için öfkelendiğinde;
“Allah’ın rahmetinden kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’ı sığınıyorum” demeyi,
Sukut etmeyi, ayakta ise oturmayı, oturuyorsa uzanmayı öğrenir. Böylece dinimizin ilkeleri kişiye öfkesini kontrol etmesini öğretir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.