Atilla Yargıcı
İslam dünyası niçin birlik olamıyor?
İsrail siyonizmi esas alan bir Yahudi devleti. Aslında bir terör devleti. Bu devlet teröristlik yapıyor. 40 bin Gazzeli Müslüman kardeşimiz şehit ediliyor. Üstelik hepsi de çocuk, kadın ve eli silah tutmayan kişiler. Yaralananların haddi hesabı yok. Sağlık kurumlarını, hastaneleri bombaladığı için tedavi olma imkanları mevcut değil.
Üstelik bir taraftan da açlıkla karşı karşıyalar. Milyonlarca insan açlıktan ölmekle burun buruna. Terörist devlet yardımların gelmesine izin vermiyor. Amacı da onları açlıktan öldürmek.
Dünya ne yapıyor? Batı ülkeleri yönetimler olarak İsrail’i destekliyor, her türlü yardımı yapıyor. Amerika zaten baş yardımcısı. Onların desteğiyle iyice küstahlaşan İsrail, bu sefer de İran ve Lübnan’ı hedef almış durumda. Amacı bölgesel bir savaş çıkarmak, Batının ve Amerika’nın desteğiyle büyük İsrail projesi kapsamında kendisine yeni alanlar açmak.
Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da bazı halk kitlelerinin ve öğrencilerin protesto gösterileri o ülkeleri büyük desteklerinden vazgeçirmiyor.
Birleşmiş Milletler bir şey yapmıyor. Güvenlik konseyi bir şey yapmıyor. Amerika hepsinin kontrolünü elinde tutuyor. Bu nasıl adaletsiz bir dünya? Mazlumların daha da ezildiği, zalimlerin zulümlerinin kimsenin engellemediği bir vahşi sistem.
60’a yakın İslam ülkesinin sadece adı “İslam”. Birlik yok. Beraberlik yok. Kardeşlik yok. Yardım yok. Müslümanların ölmeleri karşısında çoğu ülke kılını bile kıpırdatmıyor. Neden acaba?
Çünkü Osmanlı’nın yıkılmasından sonra İslam dünyası bir daha ayağa kalkmamak için dizayn edildi. İslam coğrafyası’nda menfi milliyetçik ve ırkçılık fikirleri beslendi, büyütüldü. Osmanlının yıkılmasıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti Müslüman gözüken ve İslam’ı yıkmak için çabalayan kimseler tarafından dinsizlik ve ırkçılık temelleri üzerine oturtuldu. Müslümanların birliğini temsil eden halifelik ortadan kaldırıldı. Dini değerler çiğnendi.
Bir zamanların bütün Müslümanların birlik ve beraberliklerin sembolü olan bir ülkenin kendisinden ayrılan Müslüman ülkelerde bağları kopartıldı. Harf devrimi de milletin Müslüman geçmişiyle iplerini kopardı tamamen. Bir anda cahil bir toplum oluşturuldu. Yeni dinsizlik değerleri Kemalizm ve cumhuriyet adları altında insanlara şırınga edildi.
Diğer İslam ülkelerinin de bizden farkı yok. Onlar da kendi ırklarını ve kavimlerini ön plana çıkardılar. Şimdi batı ülkeleri birlik kurarken, Amerika birlik kurarken, Rusya birlik kurarken İslam ülkeleri bu birliği kuramadı. Kurmak isteyenler de ortadan kaldırıldı.
Şimdi Gazze soykırımı karşısında bir çok islam ülkesi “bana değmeyen yılan bin yaşasın” modunda. Kur’an unutulmuş, hadis unutulmuş, islam unutulmuş. Kısacası insanlık unutulmuş.
Bu oyun ve tuzakların artık farkında olmak lazım. Yoksa bütün İslam dünyası çok ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalacak. Dün bize kendi uçağımızı yaptırmayanlar, kendi silah sanayimizi kurdurtmayanlar, bir çok İslam ülkesine de aynı oyunu oynuyor. Göbekten Amerika’ya bağlı olan bir ülke, nasıl olacak ta birlik kuracak? Nasıl olacak da askeri ve ekonomik güçlerini birleştirecek.
Kur’an ayetlerinin kalplerimize yeniden inmesinden başka çare yok: işte Al-i İmran Suresi 103. Ayetin meali:
“Ey mü'minler! Hepiniz birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah'ın size olan şu nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız; derken Allah kalplerinizi kaynaştırdı da O'nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz.”
Enfal Suresi 45 ve 46. Ayetlerin meali de şöyle:
“Ey iman edenler! Bir düşman birliği ile çatıştığınız vakit sebat ediniz ve Allah’ı çokça anınız ki zafer sizin olsun.
Allah ve resulüne itaat edin, birbirinize düşmeyin, sonra zayıflarsınız ve zaferi elden kaçırırsınız. Sabredin, kuşkusuz Allah sabredenlerle beraberdir.”
Irkçılık, menfi milliyetçilik, kabilecilik bir kenara atılmalı. Kur’an’ın bu ayetleri Müslüman ülkelerin rehberi olmalı. Kalplerimizin kaynaşması, kaybettiğimiz gücü tekrar elde etmek için bu şart. Milliyet ve ırk dinimizin kalesi olmalı ama onun yerine geçmemeli.
Said Nursi de 26. Mektup’ta şöyle diyor:
“Hey’et-i içtimaiye-i İslâmiye, büyük bir ordudur. Kabail ve tavaife inkısam etmiş. Fakat binbir birler adedince cihet-i vahdetleri var. Hâlıkları bir, Rezzakları bir, Peygamberleri bir, kıbleleri bir, kitapları bir, vatanları bir, bir bir bir... Binler kadar bir bir... İşte bu kadar bir birler, uhuvveti, muhabbeti, vahdeti iktiza ediyorlar. Demek kabail ve tavaife inkisam, şu âyetin ilân ettiği gibi, tearüf içindir, teavün içindir... Tenakür için değil, tahassum için değildir!..”
Birlikten kuvvet doğar. Birleşenler dünyada güç dengesi oluyor. Birleşmeyenler ise büyük balıkların yemi oluyor. Büyük balıklara yem olmak istemiyorsak, dinimizin esasları çerçevesinde birlik olalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.