serinin ilk yazısı…
Muallim, Şair ve Edip Bir Nur Kahramanı: Hasan Feyzi Yüreğil (I)
Muallim, Şair ve Edip Bir Nur Kahramanı: Hasan Feyzi Yüreğil (II)
Hasan Feyzi gibi çok büyük bir iman ve İslam kahramanı, 13 Kasım 1946 tarihinde vefat etmiş ve Denizli kabristanına, Hafız Ali’nin yanına defnedilmiştir. Zübeyir Gündüzalp gibi O da elli bir yaşında vefat etti. Hatta dehşetli komiteler tarafından zehirlendiğine dair bazı görüşler de ifade edilmiş olmakla birlikte, bu konuda kesin bir hüküm verecek durumda değiliz. Fakat çok kısa bir süre beraber kaldığı ve görüştüğü Üstad Said Nursi’den bu kadar fazla etkilenmesini, ancak ve ancak manevi keşif kapılarının açıklığı ile ifade etmek mümkündür.
Hasan Feyzi’nin mezar taşında aşağıdaki ifadeler bulunmaktadır:
“Ömrünü ilm ü irfana vakfedip
Mektep ve kürsülerde feryad edip
Kalbleri feyz ile her an
Ölmüş tenlerde hep buldular can.
Bilmediler söz attılar ol ere,
O da tasa rahmet olur mu diye,
Yaşı basarken elli bire
Boyun kesip verdi canın dilbere.“Aziz şehid Hasan Feyzi, l3 Kasım l946 Çarşamba günü irtihal eyledi.”
Üstad hakkında yazdığı ve Üstad’ın Denizli’den ayrıldığı bir sırada istasyona kadar giderek takdim ettiği şiiri, hakikaten çok halis bir ruh halinin ve derin bir sadakatin nişanesi olarak kabul edilmelidir. Tarihçe-i Hayat’a da alınan bu güzel şiiri, önemine binaen buraya almak istiyoruz:
(Hazretinize buradan ayrılık söylemiştim)
Çekilip nur-u hidayet yine zindan olacak,
Yine firkat, yine hasret, yine hüsran olacak.
Yine sen, yaş yerine kan akıtıp ağla gözüm,
Çünkü hicran dolu kalbim yine hicran olacak.
Yine göç var diye Mecnuna haber verme sakın!
Yine matem, yine zâri, yine efgan olacak.
Açılan ol gül-ü tevhid, sararıp solsa gerek,
Kapanıp kâbe-i irfan, yine viran olacak.Haber aldım ki yarın yad olacakmış bize yâr,
Ne büyük yâre ki, kimler buna derman olacak?
Bu büyük derd-i elemden kime şekva edeyim?
İşiten nâlemi, hep ben gibi nâlân olacak.O şifa-bahş olan envarını sen çeksen eğer,
Bana kim nur verecek, kim bana Lokman olacak?
O temiz pak nefesin, âb-ı hayatı bu çölün,
Onu dûr etme ki her fert ona reyyan olacak.Hele ol nur-u şerifin kime değmişse eğer,
Küçücük zerre de olsa, meh-i tâbân olacak.
O lütufkâr, o keremkâr eli öptükçe benim
Bu küçük kalb-i hazînim yine handan olacak.Bab-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem,
Dahi nezrim bu ki canım sana kurban olacak.
Nazarın erse garip başıma ey nur-u Hüdâ,
Bugün artık bu hakir bendede umman olacak,Bu anasır, yüzüne her ne kadar çekse hicab,
Yine haksın, buna şahit yine Kur’ân olacak.
Kab-ı Kavseynden alıp dersimi bildim ki ayân,
O güzel nur-u bedi’, mânevî sultan olacak.Sakınıp, Feyzi-i biçareye bahs açma bugün,
Yeni baştan yine şeyda, yine giryan olacak.
Şair ve Edip Hasan Feyzi’nin çok sayıdaki şiirleri arasında Risale-i Nur’un ehemmiyeti ve anlamını nazara vermeye çalıştığı ve
Huzur bulur bugün seninle âlem,
Ey bu asırda rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Sürur bulur bugün seninle âdem,
Ey bir rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
mısraları ile başlayan ve…
Yollarda bıraktık, geçtik dervişi
Attık gönüllerden öyle teşvişi
Kâfi bu parlayan Nur’un güneşi
Ey ma’kes-i rahmet-i âlem Risale-i Nur
mısraları ile devam eden ve kırk kıtadan meydana gelen uzun şiiri, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin takdir edici ifadeleri ile Emirdağ Lahikası’na eklenmiştir.
Hasan Feyzi, Denizli’nin mübarek bir evladı olarak kısa ömrüne çok büyük hizmetler sığdırmıştı. Hafız Ali’nin vefatından hemen sonra Nur hizmetlerine intisap eden, Üstad’a hasret ve iştiyakla bağlı bir hizmetkâr olarak Nur’a gönül veren bu âlim, fazıl, Nurlu öğretmen, Denizli’nin adeta medar-ı iftiharı oldu.
Risale-i Nur’da ve özellikle Emirdağ Lahikalarında Hasan Feyzi ile ilgili çok sayıda mektup bulunmaktadır. O mektuplardan birinde Üstad Bediüzzaman Hazretleri şu ifadeleri kullanmaktadır:
‘’Aziz, sıddık kardeşlerim! Denizli’nin bir Hüsrev’i Hasan Feyzi’nin uzunca, tafsilatlı bir mektubunu vasıtanızla aldım. Ve bildim ki nasıl bir dane, toprak altına konulur tâ çok daneleri sümbül versin, aynen öyle de şehit merhum Hâfız Ali o tarlada, toprak altına girdi, otuz kırk Hâfız Alileri sümbül verdi ve verecek kanaatim geldi. Siz, benim tarafımdan ona ve Risale-i Nur’un hizmetine çalışanlara yazınız ki: Bir iki sene zarfında Denizli kahramanları, yirmi sene kadar Risale-i Nur’a hizmet ettiklerinden biz Risale-i Nur şakirdleri ebede kadar onların bu iyiliklerini unutmayız. Ve Denizli, nazarımızda ikinci bir Isparta hükmüne geçtiği gibi hapishanesini dahi bir Medrese-i Nuriye manasında biliyoruz. ‘’ (7)