Yaşadığınız çevreyi cennetten bir köşe haline getirmek için…
Kur’an-ı Kerim’de geçen bu emirleri uygulayarak yaşadığımız çevreyi cennetten bir köşe haline getirmek mümkün…
Abdullah Hakimoğlu - Muhabbet Medya
“Bir zamanlar biz İsrailoğullarından şöyle bir misak almıştık: Yalnızca Allah’a kulluk edeceksiniz. Ana-babaya iyi davranacaksınız, yakın akrabaya, yetimlere, miskinlere iyilik edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyeceksiniz. Namazı kılıp zekatı vereceksiniz buyurmuştuk. Ey israiloğulları. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.”(Bakara: 2/83.)
Yahudiler bu misakta belirtilen hususlara riayet etmediler. Bu yüzden onlara zillet ve meskenet darbesi vuruldu. Fatiha suresinde bildirildiği gibi “gazaba uğrayan kimselerden oldular.” Bu ayet Yahudileri ikaz etmekte, müminlere de nasihat etmektedir. Bu ayette zikredilen emirler toplum hayatının cennetten bir köşe olması için uyulması gereken emirlerdir.
Yalnızca Allah’a kulluk
Bunların başında yalnızca Allah’a ibadet etmek gelmektedir. Daha sonraki emirleri yerine getirmek de bu ilk emri yerine getirmeye bağlıdır. Allah’ın bir olduğuna inanan ve yalnızca O’na ibadet eden kişiler onun diğer emirlerini de tutmaya içlerinde bir şevk, bir istek duyarlar. Çünkü diğer emirler de o ibadet edilen Allah’ın emirleridir. Gerçek kulluk bu emirlerin hepsine uymaktır.
Ana-baba hakkına riayet
Allah’a ibadetten sonra en çok önem vermemiz gereken şey anne-baba hakkıdır. Çünkü ayette ikinci olarak onlara iyilik yapmamız emrediliyor. Peygamberimize (s.a.v.) bir sahabi sordu: “Ya Resulallah. Hangi amel daha faziletlidir? Peygamberimiz, “vaktinde kılınan namazdır.” Buyurdu. “Sonra hangisi: “Anne-babaya iyilik yapmaktır.” Sonra hangisi: “Allah yolunda cihaddır.” Yine bir sahabi, “Men eberrü” diye sordu. Peygamberimiz s.a.v., “ümmük” diye cevap verdi. Yani “annen” dedi. Bir kere daha sordu yine “annen” diye cevap verdi. Üçüncü soruşunda da “ebak” diye cevap verdi. Yani “baban” dedi. Daha sonra da diğerlerini saydı.
Anne-babamıza iyilik etmek Allah'ın emridir. Ve bu da ibadet kavramının içine girmektedir. Anne babaya iyilik etmek de özellikle onlar yaşlandığı zaman daha fazla gerekmektedir.
Akrabalara iyilik
Üçüncü olarak Kur’an akrabalara iyilik yapmayı emrediyor. İnsanın en yakın akrabaları anne-babasından sonra kardeşleri, onların çocukları, teyze, hala, amca dayılarıdır. Ayet özellikle de maddî durumlarımız yerinde iken akrabalar para ister diye onlardan fersah fersah kaçmayı değil, onlara yardım eli uzatmayı emrediyor. Akrabalarımız açlıktan ölürken bizim yağ ile bal ile ensemizi kalınlaştırmamız, onlara yardım elini uzatmamamız bir vebaldir.
Yetimlere iyilik
Dördüncü olarak babaları ölmüş yetim kalmış çocuklara iyilik yapmayı emrediyor. Yetimler, babaları ölmüş, akıl baliğ olmayan çoçuklardır. Onların sevgiye, şefkate herkesten çok ihtiyaçları vardır. Bir yetimin başını okşamak, ona güzel sözler söylemek en büyük iyiliklerdendir. Bu yetimin akrabamız olması şartı yoktur. Bütün yetimler bu ilgiye muhtaçtır. Yetimlere iyilik yapmak da ibadet sınıfı içindedir.
Yoksullara iyilik
Beşinci olarak maişetini temin edemeyen yoksullara iyilik yapmayı emrediyor. Bunlar da dilenmeyen, kendilerini belli etmeyen gerçek yoksul insanlardır. Bu tür insanlar, ancak konu komşudan sorularak bulunabilir. Bugün en büyük eksiklerimizden biri de yoksulları araştırmamamızdır. Yoksulları araştırıp onlara yardım etmek de bir ibadettir.
İnsanlara güzel söz söylemek
Altıncı olarak “diğer insanlara da güzel söz söylemeyi” emrediyor. Güzel söz bir sadakadır. Burada insan, Müslüman, gayr-i müslim, mümin, kafir ayrımı yapmayacaktır. Güzel söz, insanların hayrına olarak söylediğimiz sözlerdir. Ayetler, hadisler, onların açıklamaları güzel söz kavramının içine girer. İnsanları kavlin leyyin, yani yumuşak sözlerle hitap etmek de güzel söz olarak kabul edilebilir. Herkese güzel sözler söylemeyi alışkanlık haline getirmeliyiz. Çünkü bu da bir ibadettir.
Namaz kılmak ve zekat vermek
Yedinci olarak namaz, sekizinci olarak da zekat emrediliyor. Namaz insanın Allah’a karşı günlük olarak yaptığı bir ibadettir. Onun her gün vermiş olduğu nimetlere bir şükür görevidir. Allah’ın hakkıdır. Diğerleri ise kulların bizim üzerimizdeki haklarıdır. Zekat ise muhtaç olan insanlara verilmesi farz olan bir ibadettir. Malımızın şeriatça belirlenmiş bir kısmını, bazı mallardan 40 da bir, bazılarından 10 da bir nispetinde vermektir. Namaz kılmak Allah’ı günlük yaptığımız işlerden daha çok sevdiğimizi, zekat vermek de Allah’ı elimizdeki maldan mülkten daha çok sevdiğimizi göstermektedir. İnsanlara ibadet şuuruyla iyilik yapmak da bencil değil diğergam olduğumuzu gösterir. Başka insanları sevdiğimizi ifade eder. Bu iyilikler diğer insanların da bizi sevmesine sebep olur. Çünkü iyilik sevginin sebeplerinden birisi olarak kabul ediliyor.
Yalnızca bu ilahi ilkelere uymak bile toplumumuzu cennetten bir köşe haline getirmeye yetmez mi?
Allah’ım! Sen bizleri sana hakkıyla kulluk yapan, ana-baba hakkına riayet eden, yetim ve yoksullara iyilik eden, namazı dosdoğru kılan ve farz olan zekatı veren salih kullarından eyle. Amin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.