Olaylara tevhid bakışıyla nasıl bakarız?

Olaylara tevhid bakışıyla nasıl bakarız?

Kur’an’ın en birincisi mesajı “tevhid”dir. Yani Allah’ın birliğidir. Biz Kur’an’dan öğreniyoruz ki, müşrikler Allah’ın varlığına inanıyorlardı, ama Allah’ın birliğine inanmıyorlardı. Çünkü onlar...

Abdullah Hakimoğlu - Muhabbet Medya

“İlahınız tek bir ilahtır. Ondan başka ilah yoktur. O, Rahmandır, Rahimdir.”
(Bakara:2/163)

Kur’an’ın en birincisi mesajı “tevhid”dir. Yani Allah’ın birliğidir. Biz Kur’an’dan öğreniyoruz ki, müşrikler Allah’ın varlığına inanıyorlardı, ama Allah’ın birliğine inanmıyorlardı. Çünkü onlar cansız varlıkları Allah’a ortak koşuyorlardı. Kur’an’ın dikkat çektiği şey, Allah’ın varlığı ile birlikte “birliği” gerçeğidir. Şirk cahiliye toplumunda olduğu gibi bazen çok açık olur ve insanlar elleriyle yaptıkları maddelere taparlar. Bazen de gizli olur. Günümüzde şirkin bu nevi daha yaygındır.

Bizim toplumumuzda insanlarla konuştuğunuzda Allah’a inandıklarını söylüyorlar. Fakat bir çok insan bilinçli davranmıyor, sebepleri Allah’a ortak koşuyor. Çiftçilik yapan bir kardeşimiz, tarlayı rızık veren olarak tanımayacaktır. Tarla sadece onun rızkın gelmesi için bir vesiledir. Dilimizi “toprak güzel mahsul verdi” gibi cümlelere alıştırmamalı, Allah bu sene mahsulü çok güzel ihsan etti” demeye alıştırmalıyız.

Örneğin bilinçsiz bir şekilde yağmur yağdı deriz çoğu zaman. Ama aslında yağmur kendiliğinden yağmıyor, yağdırılıyordur. Bazen de güzel bir nesneye bakıp da “ne güzeldir” der onu çirkinleştiririz. Halbuki tevhid bakış açısı “ne güzel yaratılmıştır” demeyi ve öyle düşünmeyi gerektirir.

Bu, bize verilen nimetin kim tarafından ikram edildiğinin şuurunda, bilincinde olmak demektir. Bir esnaf arkadaşımız, “dükkan bugün iyi para getirdi” demek yerine, “Allah bugün rızkımızı bol verdi” diye düşünmelidir. Çünkü rızkı veren Allah'tır. Diğer her şey bir vesiledir. Diğer taraftan bir kurumda, ya da şirkette çalışan kimse de Allah’ın kendilerine kurum ya da şirket vasıtasıyla rızıklarını verdiğini düşünmeli böylece tevhid inancının bilincine varmalıdır.

İnsanların dünyevi idarelerinde de bir teklik vardır. Bir köyde bir tek muhtar olur. İki muhtar olmaz. Bir şehirde bir vali, bir ülkede bir başbakan olur. Ancak insanların güç ve kudretleri sınırlı olduğu için bu tek olan idarecilerin yardımcıları, memurları vardır ve icraatı beraber yürütürler.

Bu kainatın ve bütün varlıkların yaratıcısı, terbiye edicisi de bir tek Zattır. Fakat Allah’ın yaratmış olduğu sebepler, insanların yardımcıları ya da memurları gibi değildir. Bütün sebeplerin hepsi Allah’ın kudretine bir perdedir. İnsan düşünmekle, tefekkürle bu perdeyi aralamaya ve Allah’ın sonsuz kudretine görmeye davet ediliyor. Bu da imtihanın sırrıdır. Yoksa Allah hiçbir sebebi ortaya koymadan her şeyi kendisi yaratırdı. Hz. Ademi anasız ve babasız dünyaya getiren, Hz. İsa’yı babasız dünya getiren Allah’ın her şeye gücü yeter. Ama her şeyi sebepsiz yaratsaydı, bu takdirde imtihanının sırrı bozulur, herkes iman etmek zorunda kalırdı. O takdirde dünyanın bir sınav yeri olarak yaratılmasının ve insanın bir sınava tabi tutulmasının hiçbir anlamı kalmazdı.

Bu yüzden Allah’ın varlığına inanmanın yanı sıra, birliğine de inanmak gerekir. Eğer birden fazla ilah olsaydı elbette bu kainatta görülen düzen, intizam bozulurdu. Bütün insanları bir tek Allah yaratmamış olsaydı, birden fazla ilah yaratmış olsaydı, insanların azalardan bakımından bir olması ve simalarının farklı olması mümkün olmazdı. Çünkü bir işe bir den fazla el karışırsa karıştırır, bozar.

Allah’ım sen bizi tevhidin sırrına eren ve her baktığımız varlıkta, her gördüğünüz olayda; senin Tek olduğunu idrak edip düşünen insanlardan eyle. Amin.

www.muhabbetmedya.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.