“Batıp gidenleri sevmem” ayeti Hayatımızı nasıl aydınlatır?

“Batıp gidenleri sevmem” ayeti Hayatımızı nasıl aydınlatır?

Hz. İbrahim’in “Batıp gidenleri sevmem” yani ‘La Uhibbül afilin’ ayeti ne demek? Hayatımızı nasıl aydınlatır?

Abdullah Hakimoğlu - Muhabbet Medya

İbrahim, gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, “rabbim budur” dedi. Yıldız batınca da “batıp gidenleri sevmem” dedi.
En’am, 6/76.

Bu ayette Yüce Allah Hazret-i İbrahim’in diliyle bize ders veriyor. Bize hem tevhid dersi, hem de sevgi dersi veriyor. Gökte parlayan yıldızlar da, ay da güneş de ilah olamaz. Çünkü hepsi de batıp gitmektedir. Aynı zamanda yıldızlar, ay ve güneş bize Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren delillerdendir.

Mükemmel bir saray, pırıl pırıl yanan lambalarıyla nasıl kendi kendine olamazsa, bu dünya sarayının tavanında asılmış ve sönmeden yanan yıldızlar ve güneşler de kendi kendine olamaz. Onları uygun yerlere yerleştiren ve bir düzen ve intizam içinde döndüren birisi vardır. O da Allah'tır.

O halde gökteki bu cisimler Allah yerine konulamaz. Allah yerine konulup da sevilemez. Ancak Allah’ın yarattığı bir varlık olarak sevilebilirler. Elbette yıldızlar, güneş ve ay gibi insana fayda veren ve çok büyük olan cisimler ilah olamazsa, insanların elleriyle yaptıkları ve insanlara hiçbir faydası dokunmayan putlar hiç ilah olamazlar. Onlar Allah gibi sevilemezler. Bir balta darbesiyle kırılıp giden şeyleri ilah yerine koyup tapmak da akılsızlıktan başka bir şey değildir. Onlardan medet ummak boştur.

“Batın giden şeyleri sevmem” ayeti bizim hayatımıza ışık tutan bir lamba olmalı. Biz batıp giden şeyleri sevemeyiz. Kalbimizi fani olan şeylere bağlayamayız. Ancak sevdiklerimizi baki olan Allah adına sevebiliriz. O zaman sevgimizin bir anlamı olabilir. Kendimizi putlaştırıp nefsimizin kötü arzularına tapamayız, ibadet edemeyiz.

Çünkü biz faniyiz, bir gün öleceğiz. Biz kendimizi ancak Allah hesabına sevebiliriz. Kendimizi Allah hesabına sevmek, hayatımızı onun yolunda harcamakla mümkün olur. Hz. Muhammed’in (s.a.v) yolundan gitmekle mümkün olur. Kadınları ya da erkekleri, şöhretli insanları putlaştırıp tapamayız. Onları nefisleri hesabına sevemeyiz. Onları nefisleri hesabına sevmek zaten onları putlaştırmak demektir. Hz. İbrahim’in putlara yaptığını biz de içimizdeki putlara karşı yapmak durumundayız.
Gençliğe bel bağlamamın bana hiçbir faydası olmadı. Eğer gençliğimizde tıpkı Hz. İbrahim gibi “la uhibbul afilin” yani; “Ben batıp gidenleri, kaybolanları sevmem” diyebilirsek, bahtiyarlar zümresinden oluruz.

Mal, mülk, makam da kaybolan bir yıldızdan farksız. Bir gün ya onlardan bizden ayrılır. Ya da biz onlardan. Öyleyse bugünden tezi yok, “la uhibbul afilin” diyelim. Yani, “ben batıp gidenleri, kaybolanları sevmem.” Onların fani olduğunu anlayıp kalbimizi onlara bağlamayalım. Onları bize bir emanet olarak görelim.

Güzel olmak, ya da yakışıklı olmak ne kadar önemlidir sizce. Bazılarının bütün dünyası güzellik. Aslında insan ebedi bir güzellik peşinde. Ebedi güzelliğin nasıl olacağını tam idrak edemeyenler, kendi güzelliklerini dünyada ebedileştirmek peşindeler… Bu da mümkün mü? Hangi güzel bin sene güzel kalmış? Hangi güzelin yüzü bozulmamış? Hangi güzel kabirde toprağa karışmamış?

O halde güzele aşık insanlar, gelin İbrahim gibi güzelliğin batıp gideceğini düşünelim, daha batıp gitmeden, bizi hayal kırıklığına uğratmadan “la uhibbul afilin” yani; “batıp gidenleri, kaybolanları sevmem” diyelim. Diyelim de yüzümüzü ruhumuzun, ahlakımızın güzelliğine çevirelim. Güzelliğimizin ebedi bir güzelliği sahip olan Allah’ın güzelliğinin bir yansıması olduğunu farkedelim. Aynadaki güzelliği değil, aynaya yansıyan ebedi güzeli sevelim. Ki da bizim güzelliğimizi ebedileştirsin.

www.muhabbetmedya.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.