Filistin topraklarını işgal ettikten sonra bebekleri bile canice öldürmekten çekinmeyen Yahudiler, Kur’an’ın kıssalarını anlattığı bir topluluk. Hz. Musa onları Allah’ın emriyle Firavun’un zulmünden kurtarır. Kurtarır kurtarmasına da Firavun’un emrinde köle gibi çalışırlarken birçok batıl inançla birlikte buzağıya tapınma alışkanlığı edinen bu millet, Hz. Musa’ya da kan kusturur. Hz. Musa onları arz-ı mev’ud’a götürürken sık sık ona karşı çıkarlar, Hz. Musa’dan mucizeler isterler.

Hz. Musa Tur Dağına Rabbiyle konuşmaya gittiğinde Samiri isimli birisinin zinet eşyalarından yaptığı, rüzgar esince ses çıkan bir buzağı heykeline taparlar. Bir başka zamanda gördükleri bir putun benzeri bir ilah yapmasını isterler Musa’dan. Bir türlü ıslah olmayan Yahudiler tarih boyunca peygamberi öldüren, Hz. Muhammed’i de öldürme teşebbüsünde bulunan bir topluluktur. Bunlar Hz. Musa’dan sonra Tevrat’ı da tahrif etmişlerdir.

Yahudiler Allah’ın sevgili kulları olduklarını iddia ederek, cehennemin bile kendilerine ancak birkaç gün dokunacağı inancındadırlar.

Kur’an’ı Kerimde Yahudiler insanların en hırslısı olarak nitelendirilir. Yani para ve mal hırsı gözlerini bürümüştür. Bu yüzden ölümü de temenni etmezler. Yaşamaya çok düşkündürler. Bu yüzden bin yıl yaşamayı arzu ederler. Kur’an’a göre Müslümanlara en çok düşmanlık yapan bunlardır.

Yüce Allah İsrailoğullarını terbiye etmek maksadıyla 40 yıl çölde dolaştırır. 40 yıl sonra bir nesil gider, yeni bir nesil ortaya çıkar.

Asırlar geçmiş, ama Yahudilerin huyları, ahlakları değişmemiştir. İsyankarlık, kötülük, ifsad, hile, adam öldürme … Artık bu kötü sıfatlar onların genlerinde var gibi. Nesilden nesile geçiyor.

İsrail terör devletinin onlarca yıldır yaptığı katliam, çektirdiği eziyet kimsenin umurunda değil. Batı her zaman olduğu gibi üç maymunu oynuyor. Çifte standart uyguluyor. Ölen Müslümansa, ölen güçsüz insanlarsa ölsün varsın. Aç mı kalacaklar, kalsınlar. Sakat mı kalacaklar, kalsınlar. Ama bir Batı ülkesinde bir kişinin burnu kanasa hepsi ayağa kalkıyor.

Bu adaletsiz dünyada mazlumlardan yana olmak vicdanımızın gereği. Zalimin zulmü devam etmez. Sonu gelir bir gün. Ama adil bir dünya için Müslümanların birlik ve beraberlik içinde hareket etmesi şart. Elimiz kolumuz bağlı, sadece yapılan zulümleri kınamakla yetinmenin ne faydası olur ki onlara.

Allah’ım sen yardım et Filistindeki mazlum insanlara diye dua ediyoruz hep. Ama bir şeyi unutuyoruz. Fiili duayı.

Uhud Gazvesinde Müslümanların -peygamberimize rağmen- birlik ve beraberlikleri bozuldu. Daha gazveye giderken 300 kişilik münafıklar grubu geri döndü.

Sonra peygamberimizin okçular tepesine yerleştirdiği ve kendisinden emir gelmeden bu tepeden ayrılmamalarını istediği asker sahabeler müşriklerin mağlubiyetini görünce yerlerini terk ettiler, ganimet peşinde koştular. O zaman müşrik olan komutan Halid b. Velid, askerleriyle geri kalanları şehit etti, Müslümanlara saldırdı ve Müslümanlar kısmen mağlup oldular.

Bedir'de Müslümanlar yek vücuttu. Sayıları azdı ama düşmana birlik ve beraberlik içinde karşı çıktılar. Yüce Allah da ayetlerde bildirildiği gibi, onlara binlerce melekleriyle yardım etti. Öyleyse fiili dua; birlik ve beraberlik, tek yumruk, tek güç olmaktır.

Biz Müslümanlar olarak gücümüzü birleştirirsek Allah’ın yardımı gelir. Yoksa Müslümanlar her zaman dayak yiyen, ellerinden ekmekleri alınan, mazlum durumunda kalırlar. Kim bilir böyle bir birlik içinde olursak, Yüce Allah İsrailoğullarını daha önce 40 yıl terbiye etmek için çölde dolaştırdığı gibi bir yolla onları terbiye eder yine. Allah’ın her şeye gücü yeter.

Bir Arap atasözü der ki, “böl, parçala, yönet.” Biz tersini yapalım, iman ve islam temelinde birleşip topyekün Allah’ın ipine sarılalım, saflarımızı sıklaştıralım da kimsenin bizi yönetmesine müsaade etmeyelim.

Bizim için yazılan senaryoları bozmanın yolu kalplerimizi, ekonomik ve askeri güçlerimizi birleştirmekten geçiyor. Ya birlik olur efendi oluruz, ya da darmadağın olmaya devam eder, birlik olanların avı haline gelir, onlara kolay lokma oluruz.

Allah’ım sen Müslüman ülkelerin başındaki idarecilere akıl, fikir ver. Amin.