Mukaddes Yolculuk -2

Hasan Durmaz

Önceki Yazı:

İki haftayı geride bıraktık, geçen günler ömürden gidiyor. Ömrümüzün en güzel dakikalarını mukaddes beldelerde geçirmenin sevinci içerisindeyiz. Rabbim bütün mümin kardeşlerimize nasip eylesin. Kâbe ziyaretlerimiz genelde bireysel veya oda arkadaşlarımla oluyor. Kâbe de sabah namazı kılmak için oda arkadaşlarımla birlikte gece sıfır iki otuz sularında çıkarken önümüzde Konyalı Hacı amca ve teyze ağlıyorlardı. Yanlarında Diyanet görevlileri var, onları teselli ediyorlar, biz de merak ettik sorduk. 42 yaşındaki oğlu kalp krizi sonucu vefat etmiş bilgisi gelmiş. Biz de teselli etmeye çalıştık, insanın ölüm karşısında çaresizliği bu olsa gerek. Evladının ölüm haberini almış gözü yaşlı ama metanetliydiler. Feryat figan yok, beni derinden etkiledi. Ecel gizli olduğu için genç ihtiyar dinlemeden her vakit başımıza gelebilir. Boş şeyler uğruna harcanan zamanlar keşke daha dikkatli sonsuzluk yurdu için sarf edebilse diye içimde geçti. İnşallah dua niyetinde olur.

Kâbe ile kaldığımız otel arası üç dakika gibi. Mekke’de Kâbe’ye ulaşımı en rahat olan yer, her dakika otobüs var. Sabah namazına yaklaşık bir saat vardı, biz tavafı yaptık herkes bulunduğu yerde namaz safına geçti ve tam Kâbe karşımızda, içinizden ne dua geçiyorsa hemen yapıveriyorsunuz. Yani bir insan aradığımı buldum diyebilmesi için ancak kâinatın sahibini bulması lazım. İnsan öyle bir huzura erişiyor ki anlatılması zor, kelimelere sığmaz, ancak yaşanır. Ayeti kerimede geçen ‘Kalpler yalnızca Allah'a anmakla huzur bulur’ ifadesi aklınıza geliyor.

Bu arada üçüncü umremizi yapmak üzere Hudeybiye hadisesinin geçtiği yere gittik, umreye niyet ettik. Peygamber Efendimizin (sav) yaşadığı hadise anlatıldı. Bizzat yerinde dinlemekle hadiseyi daha iyi anlıyorsunuz. Hava çok sıcak, Kâbe’ye doğru servislerle gittik. Tavafımızı bitirdik sonra Safa Merve bölümüne geçtik. Hızlıca terli gittik, Safa Merve klimalardan dolayı buz gibiydi, tabii böyle serin bir hava ile aniden karşılaşınca üşütebiliyorsunuz. Vücut çok kırılgan iki gündür otelden çıkamadım. Aniden sıcak ve soğuk hava ile karşılaşınca hasta olabiliyorsunuz. Neticede dinlenmeniz gerekiyor. Asıl hedefimiz Arafat’a çıkmak, yoksa hacı olamıyorsunuz, kendinizi o güne zinde ve iyi hazırlamanız lazım. Hala tam olarak kendimi iyi hissetmiyorum. Otelin mescidinde namazlarımızı Diyanet görevlileri ile burada her vakit cemaat ile kılıyoruz. Hoca sohbetlerinde kadın erkek karışık bir şekilde oluyor. Ancak tavafta bile itişme kakışmadan dolayı bu tarzın uygun olmadığı konusunda sitemimi dile getirdim. Hakikaten geldiğim günden beri bunu dile getiriyorum. Birbirimizin haklarına çok giriyoruz, çünkü itişme kalkışmadan dolayı tam olarak tavafa odaklanamıyorsunuz. ‘Hacı sabır’ kelimesi aklıma gelince sabrediyorum.



Burada artık herkes kendini hediye alma konusunda mecburiyet içerisinde hissediyor, bu ise bir mütevazı bir bütçe için bayağı bir yüktür. Esas sünnet olan hurma ve zemzem suyudur, ama maalesef toplum ne der diye bir baskı söz konusu, özellikle bu konu kadınlarda daha fazla gözüküyor. Hac ibadeti ciddi bir meblağ gerektiriyor. Maalesef Türk Lirası değeri burada bayağı kaybetmiş durumda, çoğu şey alınamayacak derecede pahalı. İnşallah ülkemiz geçmişte olduğu gibi tekrar eski durumuna kavuşur.

Cuma namazını Kâbe’de kılmak için artık servis sabah 06:30’dan sonra bulunmaktadır. Arafat’ a bir hafta kaldı ve bir gün önce yola çıkacağız. Kâbe'de adım atacak yer bulamıyorsunuz. Burada söylentilere göre; artık bu kalabalıkla mücadele zorlaşacak, ülkelere randevulu tavaf sistemi de getirilebilir. Tabii ne kadar doğruluk payı var bilinemez, zamanla göreceğiz.

Yazı serimizin bir sonrakinde görüşmek üzere Allah’a emanet olunuz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.