Said Nursi'nin düşüncelerinden hareketle geliştirilen "Beş Boyutlu Düşünme Modeli"
Prof. Dr. Necati Aydın, "Mana-i Harfi ile Zihin İnşası ve Anlam Arayışı" konulu seminerde Said Nursi'nin düşüncelerinden hareketle geliştirilen "Beş Boyutlu Düşünme Modeli"nden bahsetti…
Muhabbet Medya - Haber Merkezi
Said Nursi'nin düşüncelerinden hareketle geliştirilen "Beş Boyutlu Düşünme Modeli"
Üsküdar Üniversitesi'nde düzenlenen ve Risale-i Nur Enstitüsü ile Şekercihan Derneği tarafından organize edilen seminerde, Prof. Dr. Necati Aydın, "Mana-i Harfi ile Zihin İnşası ve Anlam Arayışı" konulu kapsamlı bir sunum gerçekleştirdi. Seminerde, modern insanın yaşadığı anlam arayışına ve bu arayışın İslam perspektifinden nasıl ele alınabileceğine dair önemli tespitler yer aldı.
Aydın, seminerine günümüzün en büyük sorununun ne olduğunu sorarak başladı ve Bediüzzaman Said Nursi'nin "dünyada en ziyade hayret edilecek birşey varsa, o da bu inkârdır" sözüne atıf yaparak, hayret edilen bir durumun içine düşüldüğünü ifade etti.
Günümüzün en büyük sorunu:
Aydın'a göre, günümüzde en büyük sorun, insanın Allah ile bağını koparmasıdır. Bu kopma, bilim, din ve Kur'an arasındaki yanlış anlamalar sonucu ortaya çıkmıştır. "Bugün dünya üzerinde en fazla yayılan din İslam değil dinsizliktir. Müslümanlar her ne kadar inanıyorum deseler de bilinçsiz bir deizm içindeler. Deist bir dindarlık yaşanıyor." diyerek durumun vahametine dikkat çekti.
İnsanlığın Yaşadığı Dört Temel Kopma
Aydınlanmadan beri yaşanan süreçte insanlık bazı kopmalar yaşadığına değinen Aydın, bu kopmaları dört başlıkta şu şekilde sıraladı;
- İnsanın kendi hakikatini unutup Rabbinden kopması.
- Varlığın var edenden koparılması. Bu kopma bilim adı altında yapılıyor.
- Kur'an'ın kâinattan koparılması.
- Kur'an okuyanların Kur'an'la bağının kopması.
Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
Üçüncü kopma: Kur’an’ın kâinattan koparılması. Kur’an kâinatı oku diyor, bizi kâinata yönlendiriyor ama biz kainat şahitliğinde kuran okuyamıyoruz.
Dördüncü kopma: Kur’an okuyanların Kur’an’la bağının kopması. Bediüzzaman hayalini kurduğu medrese için Arapça vacip diyor. Risale okuyanların Arapça öğrenmek diye derdi var mı? Kur’an’ın dilini ve ne dediğini anlamayan bir insan Kur’an’la bağ kuramaz. Allah ayetinde ben Kur’an’ı Arapça indirdim diyor.
Bu dört kopma neticesi olarak içinde yaşadığımız dünyada Rabbi ile bağı kopmuş bir insanlık ortaya çıktı. Allah, “Eğer beni unutursan ben de sana seni unuttururum diyor” yaşadığımız insanlığımızı unutmak sorunu ve insanlığını unutanların ortaya çıkardığı sorunları da hepimiz görüyor ve yaşıyoruz.
Aydın, kopmaları ve yaşanan durumu nazara verdikten sonra Bediüzzaman’ın, “kırk sene ömrümde otuz sene tahsilimde dört kelime ve dört kelam öğrendim” tespitine konuyu getirdi. Kelimelerle kelamlar arasında irtibat kurulması gerektiği gibi onların külliyatın tamamı ile olan bağlantılarına bakılması gerektiğini vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti.
Nazar, niyete göre şekillenir. Neyi görmek istersen nazarın ona göre şekilleniyor ve niyetinize göre görüyorsunuz. Dünyada, dünya ile tatmin arayan bir dindar, dindar olduğu halde dünyaperesttir ve buradaki sorun da niyet sorunudur. Allah ile bağ kurmadan bakmak mana-i ismi ile nazar etmektir. Burada çözüm ilk önce niyet düzeltilecek ihlas ve rızayı ilahi ile sonra nazar değişecek ve neticede mana-i harfi ile bakmaya başlayacağız.
Aydın, Kastamonu’da lise talebelerinin sorduğu soruya verilen cevabın Nurcular tarafından yanlış anlaşıldığını bununda tashih edilmesi gerektiğini nazara verdi.
Lise talebelerine verilen cevap yıllarca sanki bilimde sorun yok gibi anlaşıldı. “Muallimleri değil fenleri dinleyin” ama fenlerdeki seküler ideolojiyi ayırmak gerekiyor. Yoksa seküler ideolojinin hâkim olduğu müfredatla öğretilen fen bize Rabbimizi tanıtmaz.
Seyyid Muhammed Nakib el-Attas ve Seyyid Hüseyin Nasr’ı okuyunca bilimde de sorun olduğunu anladım. Bu iki isim uzun süre bilginin İslamileşmesi üzerine çok çalışmışlar, kafa yormuşlar. Bu çalışmaların neticesinde sorunu tespit etmişler ama çözüm noktasında eksik kaldıklarını gördüm. Seyyid Hüseyin Nasr, Tasavvufu çözüm olarak önermiş. Seyyid Muhammed Nakib el-Attas, sorun adabın kaybolması, adabın yeniden ihyası ve Peygamber ahlakı ile nesil olursa düzelecek diyor. Peki bu ihyayı nasıl yapacaksın dersen çözüm yok.
Baktık ki sorunun çözümü mana-i harfi yaklaşımında olduğunu gördük. Bilginin İslamileşmesi konusunda Bediüzzaman’da olmalı diye çalışmalara başladık. Bediüzzaman’ı çözümde değerlendirmeliyiz. Ene’yi, vahidi kıyasi olarak kullanıp yeni oluşan bilgi ile yakine ulaşmak çözümünü öneriyor.
Beş Boyutlu Düşünme Modeli
Aydın, Bediüzzaman Said Nursi'nin düşüncelerinden hareketle geliştirdiği "Beş Boyutlu Düşünme" modelini katılımcılarla paylaştı. Bu model, bilimsel bilgi ile İslamî anlayışı birleştirerek daha kapsamlı bir dünya görüşü sunmayı hedefliyor. Aydın, ‘su’ örneğiyle açıkladığı bu modelde, varlığa melekut boyutunu ekleyerek beş boyutlu bir düşünce ortaya çıktığını belirtti. Modelin örnek aşamaları şu şekilde sıralanabilir:
- Bilimsel anlamda su nedir?
- Suyun hakikatini konuşmak.
- Suyun doğal olarak oluşamayacağını anlamak.
- Suyun Allah tarafından yaratıldığını kabul etmek.
- Suya şükretmek.
Prof. Dr. Necati Aydın “Beş Boyutlu Düşünme Modeli”ni oluşturan aşamaları şöyle detaylandırdı;
On yıldır yaptığımız bir çalışma, beş boyutlu düşünme. Varlığa melekut boyutunu ekleyince beş boyutlu düşünce oldu ve çalışma beş aşamadan oluşuyor. Kısaca su üzerinden bir örneklemesini yapayım.
Birinci aşama: Bilimsel anlamda su nedir? Nasıl bir fenomendir onu tanımlıyoruz.
İkinci aşama: Suyun hakikatini konuşuyoruz. Su nasıl var oldu. Su’yu bir şeyle kıyaslamak lazım. Suyu yoğurt ile karıştırdık ortaya farklı bir şey çıktı ayran oldu.
Üçüncü aşama: Birisi su’yu yoğurtla karıştırıp portakal suyu yapsa, bu bize şaşırtıcı bir şey olur. Peki hidrojen ile oksijen karıştı nasıl su oldu? Bu aşama artık eleştirel düşüncedir ve suyun doğal olarak olamayacağını anlıyoruz.
Dördüncü aşama: Bu aşamada su doğal olarak olamaz, artık Allah’ın nasıl yaptığını konuşmaya başlıyoruz. Kül, külli, cüz, cüzi üzerinden ilerliyoruz. Elma, elma ağacından gelmiyor kâinat ağacından gönderiliyor diyoruz. O halde suyu sonsuz Kudret ve Rahmet yapabilir. Esma boyutuna geçtik onun ismini tanıyorum.
Beşinci aşama: Suyun Allah ile bağını kurduk nasıl şükredeceğiz. Zikir fikir, şükür. Anladım ve hatırladım, benim ona ihtiyacımı anladığımda şükrü yapmış olacağım.
Bütün bu aşamalarla kopan bağı tekrar kurmaya çalışıyoruz. Bu kapsamda anaokulundan beşinci sınıfa kadar fen bilimleri derslerinin kitabını yazdık. Amerika, Kanada, İngiltere, Malezya, Endenozya ve Afrika’da bu modelleri kullanan öğretmen arkadaşlarımız var.
Müfredat değişince her şey düzelmeyecek
Aydın, Kastamonu'da lise talebelerine verilen "Muallimleri değil fenleri dinleyin" tavsiyesinin yanlış anlaşıldığını belirterek, "Fenlerdeki seküler ideolojiyi ayırmak gerekiyor. Yoksa seküler ideolojinin hâkim olduğu müfredatla öğretilen fen bize Rabbimizi tanıtmaz" dedi. Seyyid Muhammed Nakib el-Attas ve Seyyid Hüseyin Nasr gibi isimlerin de bilimde İslamileşme üzerine çalıştığını ancak çözümü tam olarak bulamadığını belirten Aydın, "Baktık ki sorunun çözümü mana-i harfi yaklaşımında olduğunu gördük. Bilginin İslamileşmesi konusunda Bediüzzaman'da olmalı diye çalışmalara başladık" şeklinde konuştu.
Yurt dışında bu çalışmalarla ilgili güzel dönüşler alındığını belirttikten sonra sorulan bir soru üzerine Aydın, " Türkiye’de toplumun, devletin ve nurcuların bilgi ile bilimle derdi yok. Türkiye’de siyaset gündem olmuş gibi, herkes devletten bekliyor, müfredat değişsin her şey düzelecek sananlar var. Kafa siyasetle bozulmuş durumda. Türkiye’de sorun önce bir tartışılıp problemin farkına varılması lazım ki, model çözüm olarak kullanılmalı. Bu modelde önce birey kendinden, en yakınından başlamalı, kaybolan sadece gençler değil, biz de kaybolmuş bir nesiliz. Bu bir müfredat çalışması değil, bir zihin inşa modelidir."
Seminere katılanlar, Aydın'ın sunumunun oldukça etkileyici olduğunu ve modern dünyanın sorunlarına farklı bir perspektif kazandırdığını ifade etti. Özellikle gençler arasında büyük ilgi gören seminer, çekilen hatıra fotoğrafıyla son buldu.
Sabahat Beyza Kağan’ın haberi
www.muhabbetmedya.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.