Ülfet perdesini parçalayan sır: Tefekkür

Ülfet perdesini parçalayan sır: Tefekkür

”Kün fe yekün” emrinin geçtiği bir ayet-i kerime olan Bakara Suresinin 117. ayeti ülfet perdesini parçalayan bir sır olan tefekkürle insanı başta esma-i hüsna olmak üzere, bütün varlıklar üzerine “tefekkür” etmeye davet ediliyor

Abdullah Hakimoğlu - Muhabbet Medya

“O göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Bir şeyi yaratmak istediği zaman ona sadece “ol” der, o da olur.”
(Bakara:2/117)

Allah’ın kudreti sonsuzdur. Bizim kudretimiz için sınırlıdır. Allah bize bu noksan gücü sadece O’nun sonsuz gücünü anlayalım diye vermiştir. Hem bu güç sayesinde kendi işlerimizi yapıyoruz, hem de iyice düşündüğümüz zaman Allah’ın sonsuz kudretini anlıyoruz. Bu ayet bize Cenab-ı Hakkın sözünün fiili gibi kudretli olduğunu gösteriyor.

Biz insanlar bir şeyi yapmak isteriz, sonra da yaparız. Bir zaman ve çaba harcarız. Ama Cenab-ı hak bir şeyi bir anda yaratmak isterse, ona sadece “ol” demesi, “kün” demesi kafidir. Bu, O’nun, sözüyle de varlıkları yarattığını gösteriyor. Bu yüzden Allah bütün varlıkları yaratmada ortaklara, evlatlara kızlara muhtaç değildir. Ol demesiyle her şeyi yaratan Allah neden bu tür ortakları kabul etsin ki?

Bu yüzden Hz. İsa’nın ya da Hz. Üzeyir’in Allah’ın oğlu olduğunu söylemek, ya da müşrikler gibi meleklerin Allah’ın kızları olduğunu söylemek, veya bazı batıl mezheplerinin iddia ettikleri gibi meleklerde bir yaratma gücünün olduğunu söylemek bütünüyle hatadır, yanlıştır.

Allah bizim tahayyül sınırlarımızı aşan bir kudrete sahiptir. Her şeyi istediği anda yaratabilmektedir. Bu yüzden onun naziri, benzeri, eşi ve ortağı yoktur. Kur’an’ın en önemli meselesi de bu tevhidi, Allah’ın birliğini ilan etmek ve insanları buna çağırmaktır.

Ancak şu da var ki, bu dünya “daru’l-kudret değil, daru’l-hikmettir. Cenab-ı Hak hikmetine binaen yarattığı şeyleri sebepler perdesiyle yaratıyor. Tedricî olarak yaratıyor. Çünkü dünya bir sınav salonudur. Bu sınav salonunda kudret aynen tecelli etse, perdesiz gözükse, insanlar kendi iradeleriyle Allah’a inanmamış olurlar.

Bir zorlama ile Allah’a inanmış olurlar. Bu durumda da imtihanın sırrı bozulur. Örneğin Cenab-ı Hak bir elmayı ağaç ve toprak perdesiyle bize takdim ediyor. Eğer toprak, su, hava ve ağaç olmadan gökten elma yağdırsa, dünya yüzünde çoğu insan tereddüt geçirmeden Allah’a inanır, bu durumda da insanın imtihan için yaratılmış olmasının sırrı bozulurdu.

Bu yüzden insan başta isimleri olmak üzere , bütün varlıklar üzerine “tefekkür” etmeye davet ediliyor. İnsan bu tefekkür sayesinde gafletini giderebilir ve perdeler arkasında cereyan eden Allah’ın sonsuz kudretini idrak edebilir.

Allah’ın her şeyi bir anda yaratmasını anlamak da aslında bir düşünmeyle anlaşılacak bir durumdur. Bugün Allah bir nimeti olan elektriği buna örnek olarak gösterebiliriz. Dünyanın her yeri milyarlarca elektrik lambalarıyla donatılsa, bir düğmeyle dokunmakla bütün elektrik lambalarının yandığını, bütün fabrikaların çalıştığını görürüz. Allah’ın dünyada yarattığı varlıklarda böyle bir özellik olursa, Onu bizi nimet olarak ikram eden Allah’ın güç ve kudretine ne kadar büyük bir özellik olur. Bunu mukayese etmek mümkündür.

Gözümüzdeki ülfet perdesi kaldırmadığımız sürece Allah’ın her şeye gücünün yettiğini anlamamız mümkün değildir. Bu yüzden ülfet perdesini tefekkürle yırtıp parçalayalım.

Cenab-ı Hak bizleri gözlerindeki ülfet perdelerini tefekkürle parçalayan mütefekkir ve mümin kullarından eylesin. Amin.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum