İnsanın kendini temize çıkarması ne demek?
Yahudiler bir gün çocuklarını alıp Hz. Peygamberin (s.a.v) huzuruna gelmişler “Ey Muhammed bunların günahı var mıdır?” demişler. “Hayır” buyrulmuş. Onlar da, “İşte biz de tıpkı bunlar gibiyiz, gece yaptığımız günahlar gündüz, gündüz yaptığımız günahlar…
Abdullah Hakimoğlu - Muhabbet Medya
Kendilerini temize çıkaranları gördün mü? Hayır. Allah dilediğini temize çıkarır ve hiç kimse kıl kadar haksızlık görmez.
(Nisa, 4/49)
“Allah kendisine ortak koşulmasını asla affetmez” ayeti nazil olunca Yahudiler, “Biz müşrik değiliz, Allah’ın özel ve ileri gelen kullarıyız” dediler. Onlar başka zamanlarda da, “Ateş bize sadece sayılı günler dokunacaktır.” (Maide,5/18) ve “Biz, Allah’ın oğulları ve dostlarıyız” (Bakara,2/80) diyorlardı. Bir de bazı Yahudiler bir gün çocuklarını alıp Hz. Peygamberin (s.a.v) huzuruna gelmişler “Ey Muhammed bunların günahı var mıdır?” demişler. “Hayır” buyrulmuş. Onlar da, “İşte biz de tıpkı bunlar gibiyiz, gece yaptığımız günahlar gündüz, gündüz yaptığımız günahlar gece örtülür” diyerek kendi nefislerini tezkiye etmişlerdi. İşte bunun üzerine bu ayet nazil oldu.
Nefsi tezkiye sadece Yahudilere mahsus bir durum değil elbette. Bir Müslüman da nefsini tezkiye edebilir. Yani insanda kendisini kusurlu görmeme özelliği vardır. Ne kadar kusur da işlese, insan nefsinin kusurlarını müdafaa eder, savunur.
Halbuki insanın gerçekten tezkiyesi, yani günahlardan arınması ancak Allah’ın dilemesi ve affıyla olacak bir şeydir. Bu yüzden kendimizi kandırmayalım. Yahudiler kendilerini kandırıyorlar. Hristiyanlar da öyle… İnsanın manen kirlerden temizlenmesi için, her şeyden önce günahı günah olarak, hatayı hata olarak kabul etmesi gerekir. Hatalı olduğumuzu kabul etmeden bu hatadan vazgeçemeyiz. Hatamızı itiraf ettikten sonra ondan vazgeçmek için, dönmek için çaba harcarız ve tövbe ederiz.
Günahlarından samimi olarak tövbe eden bir kimse, hiç günah işlememiş gibi olur. Yahudilerin söylediği gibi, hiçbir tövbe etmeden, sabah akşam insanın günahı kendiliğinden affa uğramaz. Bu yanlış düşünce, insanları günah işlemekte, zulmetmekte, haksızlık yapmakta sınır tanımamaya sevk ediyor. Medeniyetin teknolojik boyutunun çok geliştiği ülkelerde ahlakın çökme noktasına gelmesi, bu anlayışın acı meyvesinden başka bir şey değildir.
Bu yüzden hepimiz kusur işleme kabiliyetine sahip olduğumuzdan hata yapabiliyoruz, günahlarımız olabiliyor. Bunları günah olarak kabul etmek, bunlardan dönmenin ilk adımıdır. Günahın günah olduğunu düşünmemek zaten insanı inkara sürükleyen bir durumdur. O halde nefsimizin kötülüklerden arınmasını istiyorsak, onun kusursuz olduğu, temiz olduğu düşüncesinden kurtulmalıyız. Temizlenmesi için de Allah’a yönelmeliyiz.
Diğer taraftan bu ayet, insanın kendisini kusursuz görmesine sebep olan övünmeyi ve övmeyi de yasaklıyor. Peygamberimiz (s.a.v) bir kimsenin yüzüne karşı övülmesinin onu boğazlamak anlamına geleceğini beyan etmektedir. Bu yüzden kendimizi ve başkalarını da yüzlerine karşı övmeyelim. Bir kimseyi övmek yerine, “Ben o kişinin öyle olduğunu zannediyorum. Allah’a karşı hiç kimsenin kusursuz, noksansız olduğunu söyleyemem” dememiz tavsiye ediliyor. (İbn-i Kesir,II,626.)
Buna göre bir kimsenin vefat ettiğinde “cennetlik, ya da cehennemlik” olduğunu söylememiz de yanlıştır. (İbn-i Kesir, II,626) Onu ancak Allah bilir. Biz çünkü insanların görünüşlerine bakıyoruz. Kalblerini bilmiyoruz. Allah ise insanların kalblerini biliyor.
O halde kendimizi överek temize çıkarmayalım. Başkalarını da överek onları manen katletmeyelim. Allah’a yönelim ve ona dua edelim.
“Rahmeti ve mağfireti sonsuz Allahım. Bilerek ya da bilmeyerek işlediğimiz günahlarımızı affet. Bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanetinde emin kıl. Bizler noksan ve kusurlu kullarız. Mükemmel olan, kusursuz olan sensin. Affet bizim kusurlarımızı.Amin.”
www.muhabbetmedya.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.